Küba, yaklaşık 110 bin kilometrekarelik yüzölçümüyle Karayipler'in en büyük adası olma özelliği taşıyor. Dünya Bankası verilerine göre, 11 milyondan fazla insanın yaşadığı ada ülkesinin ekonomik büyüklüğü 96,8 milyar dolar seviyesinde bulunuyor.
Türkiye'den, yaklaşık 14 saatlik bir uçuşun ardından Küba'nın ulusal kahramanlarından birinin adını taşıyan Havana Jose Marti Havaalanı'na ulaşılıyor.
Karayipler'in yarı tropik ikliminde sıcağın ve nemin kendini hissettirdiği havaalanında, turistlerin oluşturduğu kalabalık göze çarpıyor.
Havana yakınlarındaki Varadero, ülkenin tatil beldelerinden biri. "Her şey dahil" otelleriyle turistlerin ilgisini çeken beldenin ince kumu, turkuaz mavisi suları burasının cazibesini artıran unsurlar arasında yer alıyor.
Ülkenin dikkati çekici yönlerinden biri iki para biriminin birden kullanılması. Küba'da, ülke vatandaşları Küba pesosu, turistler ise dönüştürülebilir Küba pesosunu (CUC) harcıyor. Küba hükümeti, turistlerin restoranlar, oteller gibi turistik konularda döviz pezosu kullanmasını zorunlu kılmış. Ayrıca, Küba'ya kısıtlamalarından dolayı ABD dolarını bozdururken belirli bir oranda komisyon kesintisi ödüyorsunuz. Modern dünyanın aksine, ülkede kredi kartı neredeyse hiçbir yerde geçmiyor.
İnternet erişimi de kısıtlı. Ülkede, satılan internet kartlarıyla sadece saatlik internet kullanılabiliyor. 5 yıldızlı oteller ise müşterilerine ücretsiz olarak bu imkanı sağlıyor.
Ülkenin başkenti Havana bu yıl ayrı bir heyecan yaşıyor. Bu yıl 500'üncü kuruluş yıl dönümünü kutlayan Havana, adeta 1960'lı, 70'li yılları andıran klasik Amerikan arabaları, rengarenk evleri, geniş caddeleri ve her köşe başından yükselen salsa ezgileriyle doğal film stüdyolarını aratmıyor.
Adanın en kalabalık kenti olan Havana, limanıyla ülkenin en önemli ticari merkezi olma özelliğini de kazanmış. Tarihi kimliğine ticari profilini ekleyen kent, bu yönüyle Küba'nın birçok şehrinden ayrılıyor.
Havana'yı gezerken, eski ve yeni arasındaki farkı da görmek mümkün. Küba hükümetinin merkezi yeni şehirde. Bakanlıklar, iş merkezleri ve diplomatik temsilciliklerin merkezleri de burada. Kentin tarihi, kültürel ve mimari zenginliği ise UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde de yer alan eski Havana'da bulunuyor. Kentin bu kısmı adeta açık hava müzesini andırıyor.
İspanyollar tarafından 16'ncı yüzyılda kurulan Havana, bugün artık boyası aşınmış, ahşapları yıpranmış binalarına rağmen renkleri ve insanlarının yaşam enerjisiyle sıcak bir atmosfer sunuyor. Restoran ve evlerden yükselen müzik sesleri, kente farklı bir ritm katıyor.
"Küba Devrimi" olarak bilinen sürecin izlerini hem Havana hem de ülkenin diğer kentlerinde sık sık görmek mümkün. Che Guevera ve Fidel Castro'nun sözleri ve çizilen resimleri, evlerle birçok binanın duvarlarında hemen dikkatinizi çekiyor.
ABD'nin tüm kısıtlamalarına rağmen çoğunlukla kendi imkanlarıyla ekonomisini ayakta tutmaya çalışan Castro'nun ülkesi, ana gelir kaynaklarından biri olan turizmde gelişmeyi hedefliyor.
Bu yıl 39'uncusu düzenlenen Uluslararası Küba Turizm Fuarı (FITCUBA 2019) da bu hedefin ortaya konulduğu arenaya dönüştü. Fuarda, ülkenin doğal, tarihi ve kültürel güzelliklerini anlatan geziler ve konferanslar düzenlenirken, pek çok yabancı konuğun ağırlanması dikkati çekti.
Bu yıl Küba'yı 5,1 milyon turistin ziyaret etmesi, turizm gelirinin 3 milyar doları aşması bekleniyor.
Organizasyon için San Carlos de la Cabana Kalesi'nin seçilmesi de ülkenin farklı özelliklerini gösterme gayretinin bir parçası olarak algılandı. Binlerce kişinin akın ettiği fuarda Havana'nın 500 yıllık geçmişine vurgu yapılması, diğer kentlerin renkli ve alternatif yönlerinin ortaya konulması öne çıkan detaylar arasındaydı.
Küba, son yıllarda özellikle kanser hastalarının umut bağladığı yerler arasında bulunuyor. Havana'nın bazı yerlerindeki büyük hastaneler dikkati çekiyor. Ülke, bu alandaki yetkinliğini, sağlık turizmiyle de taçlandırmanın planlarını yapıyor.
İnternetten uzak ve gelirleri sınırlı Kübalı gençler boş vakitlerini, sokaklarda ya da deniz kenarında müzik dinleyerek, sohbet ve dans ederek değerlendiriyor. Şehir bu yönüyle geceyi de yaşayan bir yer profili çiziyor. Buna karşın, karşılaştığımız manzaralar, ekonomik sıkıntıların bazı bölgelerde belirgin olarak yaşandığını gözler önüne seriyor.
Ülkenin yarı tropik iklim kuşağında yer alması, mutfağına da yansımış. Davetlerde sunulan yemeklerde ve masalarda çeşitli tropik meyveler hemen dikkati çekiyor. Öyle ki ananastan guayabaya, mangodan papayaya kadar meyveler kahvaltıda bile tüketiliyor.
Küba'yı dünyaya tanıtan özelliklerinden biri de puro ve bazı içecekler. Dünyanın dört bir yanındaki görsellerde sürekli puro içen Kübalı vatandaşlar gösterilse de sokaklarda buna şahit olmak pek mümkün değil. Televizyonlarda anlatılan "her köşe başında purolu insan" profilini Havana'da sürekli göremiyorsunuz. Buna karşın daha çok turistlerin ilgisini çektiği için bu simgeler bazı mekanlarda ve eğlence yerlerinde ön plana çıkıyor.