Acıgöl alarm veriyor!
160 kilometrekareden 40 kilometrekareye kadar düşen Acıgöl'de, ortalama su seviyesi 1 metrenin altına düştü. Göl kuruma tehlikesi altında.
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, yüzey alanı 50 yılda 160 kilometrekareden 40 kilometrekareye kadar düşen Acıgöl'de, ortalama su seviyesinin de 1 metrenin altına indiğini söyledi. Kesici, vahşi tarımsal sulama ve kaçak sondajın yanı sıra sodyum sülfat çıkarılması amacıyla oluşturulan kurutma havuzlarının bunda etkisi olduğunu kaydetti.
Denizli, Afyonkarahisar ve Burdur sınırlarında yer alan, flamingo, angıt, kılıçgaga, mahmuzlu kız kuşu gibi 200'e yakın kuş türünün yanı sıra endemik bitki ve hayvan türlerinin yaşadığı tektonik kökenli Acıgöl'de, son yıllarda ciddi kuraklık yaşanıyor. Ülkedeki sodyum sülfatın yüzde 90'ının çıkarıldığı Acıgöl'ün uydu fotoğraflarında, etrafında tarlaya benzer onlarca kurutma havuzu dikkati çekerken, gölün ciddi bölümünün de tamamen kuruduğu görülüyor.
1970'li yıllarda 160 kilometrekare olan yüzey alanının, 2021 yılında 40 kilometrekarenin altına indiğini belirten Erol Kesici, gölde ortalama su seviyesinin de 1 metrenin altına kadar düştüğünü söyledi. Kesici, önceki yıllara özgü su hacim ve yüzeyinin yüzde 70'ten fazlasını kaybeden Acıgöl'ün nisan ayında çok daha iyi durumda olması gerekirken, bu dönemde çok şiddetli kuraklık ve kurama periyodu içinde olduğunu vurguladı.
Kurutma havuzları etkili oluyor
Acıgöl'deki kurumanın en büyük nedeninin sodyum-sülfat çıkarılması amacıyla oluşturulan kurutma havuzları olduğuna dikkati çeken Kesici, "1970'ten itibaren çıkarılmaya başlandı. Göldeki su seviyesinin diğer dış etkenlerle birlikte giderek azalması sonucu 1990'da yapılan toplantılarda uyarılarda bulunmuştuk. Göldeki su miktarına bağlı olarak, yazın buharlaştırma, kışın kristalleştirmenin ölçülü yapılması gerektiğini söyledik. Su seviyesi ciddi ölçüde azalmasına rağmen üretim de aynı şekilde devam ettirildi" dedi.
Jeolojik dönemlerde İç Anadolu'nun büyük iç göl olduğuna işaret eden Dr. Erol Kesici, "Dolayısıyla Acıgöl, Burdur, Salda, Eğirdir, Beyşehir göllerinin akiferleri (ekonomik olarak önemli miktarda suyu depolayabilen ve yeterince hızlı taşıyabilen geçirimli jeolojik birimler), kayaç yapısı özelliklerinden dolayı bileşik kaplar usulünde olduğu gibi birbirine bağlantılıdır. Yani yeraltından birbirlerine kanallar vardır. Acıgöl'ün kuruması Göller Yöresi'ndeki diğer göllerin de giderek benzeri su kayıplarına uğramasına neden gösterilebilir" diye konuştu.
Göldeki biyolojik çeşitliliğin giderek azaldığını, kuş türlerinin artık alanı tercih etmediğini kaydeden Kesici, çevresindeki tarımsal üretimde çok ciddi sorunlar yaşandığını, gölün kuruyan alanlarında oluşan sodyum sülfat vb. mineralleri içeren toz bulutu ve fırtınaların üretime ve canlıların sağlığını tehdit eder duruma geldiğini dile getirdi. Kesici, "Ülkemizde tek, dünyada ikinci sıradaki büyük doğal ve temiz sodyum içeriğine sahip olan Acıgöl'den uzun yıllardır neredeyse 300 bin tonu aşan miktarda sodyum sülfat çıkarılmaktadır" dedi.
Acıgöl gibi alkalin göllerde, doğal üretimlerin aşamalı ön buharlaştırma ve kışın kristallendirme şeklinde olduğunu anlatan Kesici, şunları kaydetti:
"Havzanın en önemli özelliği, mineral oluşumunda göllerin doğal yapıları, biyolojik canlı tür çeşitliliği özellikleriyle öne çıkmaktadır. O nedenle göl bütünüyle korunmazsa, sodyum sülfat oluşumuna neden olan biyo-kimyasal reaksiyonlar gerçekleşmeyeceğinden üretim de söz konusu olmayacak. Gölün dünden bugüne sağlamış olduğu yaşamsal ve ekonomik kayıplar artacaktır."
Hayatı olumsuz etkiler
Göl kuruduğu takdirde üretimin, hayatın, ekonominin de duracağına işaret eden Erol Kesici, suyun çok aşırı kullanımı sonucu yıllardır gölün yıllık hidrolojik su bütçesinin sürekli azaldığını ve korunamadığını kaydetti. Kesici, gölün hızla kurumasının nedenlerinden birinin de göldeki sodyum sülfat üretimi tavalarda yazın aşamalı ön buharlaştırma ve kışın kristallendirme şeklinde üretim olduğunu kaydetti. Kesici, gölü besleyen yüzey akış sularının ve derelerin önüne yapılan baraj ve göletlerle havzada başta tarım olmak üzere çok sayıda yasal ve yasal olmayan kuyu sondajlarını da bunda etken gösterdi.
Dr. Erol Kesici, göl kıyısında kuruyan alanların neminin giderek azalmasının göl tabanında yaklaşık 2,5 milyon yıl önce jeolojik dördüncü zamana ait kum, mil ve tuza ait kayaç unsurların rüzgarların etkisiyle toz bulutlarının oluşumuna neden olduğuna da dikkat çekti. İnsan sağlığı açısından çok ciddi solunum rahatsızlıklarına neden olmasının yanı sıra tarımsal üretimde çok ciddi kayıplara da neden olabileceğini belirten Kesici, “Başmakçı şehri ve yakın çevresinde göl ile yerleşim merkezleri arasındaki kısımlarda tarım arazileri, büyük oranda bu toz bulutunun hareket alanında kalmaktadır. Özellikle meyve bahçeleri üzerinde olumsuz etkiler ortaya çıkmaya başlamış ve artarak devam etmektedir" dedi.
Öte yandan bölgede yapılan incelemelerde, Acıgöl'ün uzunlamasına ölçümünün 7 kilometre, en geniş noktasının da 3 kilometre olduğu belirlenirken, yüzey alanı da yaklaşık 21 milyon metrekare ölçüldü. Normalde tarla gibi görünen kurutma havuzlarının, yalnızca gölün kuzey kısmındakilerin uzunluğu 17 kilometre, eni de 3 kilometre. Güneybatısındakilerin ise uzunluğunun 8 kilometre, eninin 2 kilometre olduğu belirtildi. Buna göre kurutma havuzlarının gölden daha büyük alanı kapsadığı ortaya çıktı.