O şarkının hikayesini duyan gözyaşlarına hakim olamadı! Murat Göğebakan'ın 'Vurgunum' şarkısı herkesi duygulandırdı
2014 yılında aramızdan ayrılan usta sanatçı Murat Göğebakan’ın seslendirdiği 'Vurgunum' şarkısının hikayesini duyanlar gözyaşlarına hakim olamadı.
Hayat hikayesi beyazperdeye taşınmasıyla tekrar gündeme gelen usta isim Murat Göğebakan'ın yürekleri dağlayan 'Vurgunum' şarkısının hikayesini duyduğunuzda gözyaşınıza hakim olamayacaksınız.
Anadolu rock müziğinin son dönem temsilcilerinden Murat Göğebakan, şimdilerde hala popülerliğini sürdüren şarkılarıyla kaybettiğimiz usta isimler arasında yer alıyor. 2009 yılında grip şikayetiyle gittiği hastanede kan kanseri (lösemi) teşhisi kondu. İki yıllık tedavisinin ardından ise usta isim sağlığına kavuştu.
Kanseri yendi, ihaneti yenemedi
2013 yılında hastalığı tekrar nükseden Murat Göğebakan, 31 Temmuz 2014 tarihinde 45 yaşında aramızdan ayrıldı. 11 yıllık eşinin kendini aldattığını öğrendikten sonra hastalığının tekrar nüksettiği bilinen Göğebakan'ın acılı hayatı herkesi derinden etkilemişti. Murat Göğebakan'ın vefatından sonra anne Göğebakan'ın, oğlu hakkında söylediği o söz yürekleri dağlamıştı. Anne Göğebakan, "Oğlum kanseri yendi, ihaneti yenemedi" sözleriyle aldatıldığını öğrenen Murat Göğebakan'ın tedaviyi reddettiğini dile getirmişti.
Şarkılarıyla hala birçok kişi tarafından sevilen ve dinlenen Murat Göğebakan'ın 'Vurgunum' şarkısının hikayesini herkes bir kadın için yazıldığını düşünse de, hikaye düşünülenden farklıydı.
Vurgunum şarkısının hikayesini böyle anlatmıştı
Yıllar önce bir röportajında Vurgunum şarkısının hikayesini anlatan Murat Göğebakan, şarkının Umre'de yazıldığını şu sözlerle anlattı:
"Şarkının sözlerinde şu satırlar vardı; "Ben gönlümün ayak bağını senin kapına astım da geldim…" Yani, Biz her şeyiyle gönlümüzün ayak bağını bıraktık geldik. "Benim için dünya ile alakalı birçok şeyi kapattım ben" yani "Sana geldim ben!" dedim. O ortam içerisinde beraberinde burada samimiyet, sağlık, özel hayat vardı. O sıkıntılı ara dönemde ben oraya gittim, sığındım. Çünkü bana göre bir kulun gidebileceği, sığınabileceği ilk yerdir ve eğer sabrınla beklersen mükâfatını mutlaka Cenab-ı Allah nasip eder.
Biz ilk Medine-i Münevvere'ye geldiğimizde içeriye girip Ravza'ya doğru ilerlerken öğle ezanı okunuyordu ve çok sevdiğim bir ağabeyim bana "İnşallah burada çok güzel bir şey yazarsın" dedi. Ben de orda; "Nasip eden nasip ederse, nasip olana eyvallah!" deriz dedim. Bir anda daha Ravza'ya gelmemişken yürürken bile bunu söylüyordum. Ravza'nın karşısına geçtiğimde döndüm ağabeye "Ben gönlümün ayak bağını senin kapına astım da geldim" dedim. Aslında orijinalinde şunu demiştik; "Ben gönlümün ayak bağını bela durağına astım da geldim." Yani, "Konuyu kapattım, her şeyi bitirdim ben. Yüreğim temiz gitmek istiyorum ben ve Sana öyle geldim, samimi geldim" demek istemiştim ve orda başladı. O gece, yatsı namazından sonra genç kardeşlerimizle sohbet ederken ben de bir yandan dilimin döndüğünce aşkı anlatırken bir yandan da notlar tutuyordum. Yazmaya başladık ve işte 'Vurgunum' çıktı."