Aaa ilk 20’de onun adı var onunki ise yok... Yoksa dindar nesil mühendisliği çatır çatır çöküyor mu?
Bir haftadır önümde Türkiye’nin ciddi bazı araştırma kuruluşlarının ve istatistik kurumlarının 2022 rakamları duruyor.
Bunlar "Speed Medya" adlı bir kuruluş tarafından raporlanıyor.
Aralarından biri var ki habire şeytan oluyor, gidip gelip dürtüyor beni…
MediaCat ve dünyanın en büyük araştırma kuruluşlarından biri olan İPSOS’un “2022 Güven Endeksi” çalışmasının sonucu bu…
Başlığı “Türkiye’nin En Güvenilir Ünlüleri…”
Sorular, belli bir isim listesi verilip oradan sorulmamış.
Yani deneklerden “Akıllarına gelen” ünlüleri yazmaları istenmiş.
İLK 5 SIRADA KİMLER VAR, KİMLER YOK?
İlk 5 sıraya bakıyorum.
(*) Haluk Levent (Yüzde 69)
(*) Müge Anlı (Yüzde 63)
(*) Kenan İmirzalıoğlu (Yüzde 52)
(*) Şener Şen (Yüzde 56)
(*) Tarkan (Yüzde 47)
11'inci sırada Acun Ilıcalı, 20’inci sırada Gülse Birsel var. Ama ilk 20’de Külliye’ye çıkan tek sanatçının adı yok. Tek gazeteci ise 19’uncu sıradaki Uğur Dündar…
ELİNDE KILIÇ AYASOFYA’YI İBADETE AÇAN ERBAŞ’A NE KADAR GÜVENİYORUZ?
İster istemez düşünüyorum. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın bu listede yeri ne olabilirdi?
Ali Erbaş şöhret mi ki bunu soruyorsun denilebilir…
Ama unutmayın, son 6-7 yılda ekranlarda, sosyal medyada adını ve fotoğrafını en çok gördüğümüz insanlardan biri o…
Google’a girip “Ali Erbaş foto” yazın önünüze gelen yüzlerce fotoğrafın en başında onun elinde kılıçla Ayasofya’yı ibadete açarken çekilen kareleri geliyor.
Gün geçmiyor ki onun veya başında bulunduğu kuruluşun hayatımızın her anına ait bir fetvası önümüze gelmesin…
Yılbaşı kutlamamıza bile karışıyor.
Cumhurbaşkanı'nın en güvendiği insanların başında geliyor.
Artık yüksek yargı organlarının açılışlarında bile onu görüyoruz…
Peki inanç dünyasının bu en önemli simasına ne kadar güveniyoruz?
Gördüğüm onlarca araştırmada maalesef din insanlarına güven dip yapmış durumda.
CUMHURBAŞKANI VE ERBAŞ DİNDAR NESİL İÇİN NELER DEDİ?
Öyleyse gelin biraz geriye gidelim…
20 yıl önceki “Kutlu yürüyüş” nasıl başlamıştı ona bir bakalım.
Mesela onun fetvalarına ve Cumhurbaşkanı'nın söylediklerine bakalım.
(*) Tarih; 11 Mayıs 2018…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir Necip Fazıl dizesi ile gelecek vizyonunu ve hedefini açıklıyor: “Dininin ve kininin davacısı bir nesil yetiştireceğiz…”
(*) 4 Ekim 2018 yine Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Din, ilim, ahlak ve adalet bizi millet olarak ayakta tutan taşıyıcı sütunlardır...”
(*) 28 Kasım 2019 günü Erdoğan: “İslam bize göre değil, biz İslam'a göre hareket edeceğiz."
(*) 2010’lardan beri çeşitli defalar: “Üç, dört çocuk yapın…”
Onun her konuşması Diyanet tarafından da bir şekilde fetva haline getiriliyor ve ülkenin binlerce camisinde her cuma okutuluyor…
20 YIL SONRA TÜRK HALKI BUGÜN DAHA DİNDAR DAHA ANTİ LGBT Mİ?
Peki AKP iktidarının 20’inci yılında durum nedir?
Aileler artık gerçekten 3-4 çocuklu mu?
Gençler artık daha mı dindar…
Daha çok mu evleniyor?
İnsanlar daha anti LGBT, daha homofobik mi?
Yani Türkiye'de onların istediği gibi “daha dindar bir toplum mu oluyoruz?"
Buyurun size önümdeki çeşitli araştırmalardan çıkan sonuçlar...
AKP İKTİDARA GELDİKTEN SONRA KADINLARDA EVLENME YAŞI ÜÇ YIL YÜKSELDİ
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana kadın ve erkeğin evlenme yaşı giderek yükseliyor.
(*) Bu rakam kadınlarda 22,7’den 25,4’e çıktı..
(*) Erkeklerde ise 26 yaştan 28’1’e yükseldi.
SON 8 YILDA BOŞANAN ÇİFT SAYISI ARTTI
(*) AKP politikalarının en güçlü şekilde uygulandığı 2014’le 2020 arasında evlenen çift sayısı sürekli azaldı.
2021 yılında COVID nedeniyle ertelenen düğünler yapılınca yine bir yükselme gözlendi. Ancak genel eğilim azalma yolunda.
AKP DÖNEMİNDE BOŞANMA ARTTI
(*) Buna karşılık aynı dönemde boşanan çift sayısında artış oldu. Bu da sadece COVID’in etkili olduğu 2020 yılında düştü ama 2021’de ertelenen boşanmaların gerçekleşmesiyle yeniden sıçrama yaptı.
(*) 2021 yılında boşanmaların yüzde 33,5’u evliliğin ilk beş yılında oldu. Yüzde 20,9’u ise ilk 6-10 yıl içinde gerçekleşti.
ERDOĞAN "ÇOK ÇOCUK YAPIN" DEDİ HALK KAÇ ÇOCUK YAPTI?
Yine AKP’nin aile politikalarını tam gücüyle uyguladığı 2014 ile 2021 arasında en önemli eğilim şu oldu:
Türkiye, çok çocuklu aileden az çocuklu aileye doğru hızla ilerledi.
(*) 2014 yılında “çocuklu çiftlerin” oranı yüzde 46 iken, “Üç çocuk yapın" kampanyalarına rağmen bu oran 2021’de yüzde 41’e düştü…
(*) Buna karşılık çocuksuz çiftlerin oranı aynı kaldı: Yüzde 14…
(*) Asıl çarpıcı olanı ise tek kişilik hanelerin oranında 5 puanlık artışın olmasıydı. 2014’te yüzde 14 olan “tek kişilik aile” oranı 2021’de yüzde 19 oldu.
(*) Bir başka çarpıcı gelişme de şu: Son sekiz yıl içinde tek ebeveyn ve çocukların oranı yüzde 8’den 10’a yükseldi.
HALKIN YÜZDE 49’U "AİLE BAĞLARI ÇÖKÜYOR" DİYOR
"Areda" araştırmasının sonucu: (*) Türk halkının yüzde 49’u “Aile yapısı tamamen çöktü veya çöküyor” diyor.
Aile yapısı güçlü ve ayakta diyenlerin oranı ise yüzde 36…
TÜRK HALKI BİR LGBT İLE KOMŞU OLMAK İSTER Mİ?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, son bir yılda giderek dozu artan bir “Anti LGBT” kampanyası yapıyor.
Hatta bunu bir anayasa değişikliği maddesi haline getirip, önümüzdeki seçimde çok kuvvetle kullanmayı planlıyor.
Peki Zeki Müren’i, Bülent Ersoy’u sanatçı olarak yıllarca bağrına basan Türk halkıydı; artık çok güçlü bir “anti LGBT” toplumu mu oldu?
Milletçe o kadar "homofobik” bir halk mı olduk ki iktidar bundan oy bekliyor?
HALKIN YÜZDE 52’Sİ: KOMŞUNUN LGBT OLUP OLMAMASI ÖNEMLİ DEĞİL
İşte size Global Akademisi’nin 2022 araştırmasından ilginç bir sonuç:
Soru şu: Eşcinsel bir kişiyle komşu olmayı kabul eder misiniz?
Cevaplar:
(*) Yüzde 2,6: Kesinlikle isterim.
(*) Yüzde 7,7: İsterim.
(*) Yüzde 41,7: Benim için hiç önemli değil.
Yani halkın yüzde 52’si şöyle diyor: “Komşumun cinsel tercihi benim için önemli değil..”
"Önemlidir" veya "İstemem" diyenlerin oranı ise yüzde 48…
APARTMANDA NİKAHSIZ YAŞAYAN ÇİFT, BOŞANMIŞ KADIN OLSUN MU?
Bir soru da şu:
Nikahsız bir arada yaşayan bir çiftle komşu olur musunuz?
(*) Halkın yüzde 67,6’sı, “İsterim veya evli olup olmamaları benim için önemli değil” diyor…
(*) Bu rakam yalnız yaşayan veya boşanmış bir kadına komşu olma konusunda yüzde 70’e çıkıyor.
ARKADAŞ DİNDAR MISIN YOKSA ‘KAFİR’ MİSİN?
Ve gelelim son meseleye…
İnanç olarak biz kimiz?
Cumhurbaşkanı ve Erbaş’ın arzuladığı gibi, “Dindar” ve “Kindar” bir nesil olabildik mi…
Buyurun Konda Barometresine göre, vatandaşın kendi beyanı ile çekilen fotoğrafımız…
(*) İnançsız ve ateistim: Yüzde 7
(*) İnançlıyım: Yüzde 33
(*) Dindarım: Yüzde 50
(*) Sofuyum: Yüzde 10
YA HAYAT TARZIN NASIL, DİNE GÖRE Mİ YAŞIYORSUN?
“Ben buyum” diyenlere bakarak, Türklerin “Dindar bir nesil” haline geldiğini düşünebilirsiniz…
Hayır, öyle değil.
Çünkü insanlara bir de “Hayat tarzınız nedir?” diye sormuşlar:
İşte cevaplar:
(*) Yüzde 31: Modernim
(*) Yüzde 45: geleneksel muhafazakârım
(*) Yüzde 24: Dindar muhafazakârım
Hani Erdoğan, “Din bize göre değil, biz dine göre yaşayacağız” diyordu ya…
Onu kabul etmişlerin oranı yüzde 24…
Büyük bölüm ise “Cuma, Bayram namazı ve Ramazan Müslümanı…”
CAMİ CEMAATİ VE DİNDAR NESİL HURAFESİNİN SONU
Sonuç: Bana Türkiye siyasetinin en büyük hurafesi nedir diye sorarsanız, bir sosyolog olarak vereceğim tek cevap şudur:
“Cami cemaatine mensup olmayan lider ve siyasetçi seçilemez…”
“Cami cemaati” kavramı, son 20 yılda uydurulmuş en büyük hurafedir.
20 yıldır şunu savunuyorum: “Türkiye’de, Mısır’da veya başka bir Arap ülkesinde olduğu gibi “Camii cemaati” diye sosyolojik bir "ruh hali” veya “olgu” yoktur.
Buna dayanarak da şunu söylüyorum: Türkiye’de Ali Erbaş’ın istediği türde bir dindarlığın geleceği yoktu, şimdi ise hiç yok…
Yani son 20 yılın “kindar ve dindar nesil mühendisliği” tam bir başarısızlık olmuştur…
VE 20 YILDA GELDİĞİMİZ SON DURAK: KİME BENZEYELİM?
Geçenlerde Mehmet Yılmaz’ın yazdığı Konda Barometre araştırması sonucu da bu mühendisliğin iflasının tescili oldu.
Soru şu: Türkiye hangi ülkelere benzer olsun istersiniz?
Sıkı durun cevaplar geliyor:
(*) Yüzde 70… Avrupa, ABD ve İngiltere
(*) Yüzde 1… İslam ülkeleri…
Üstelik “Batı gibi olsun” diyenler son dört yılda 6 puan daha artmış…
Yani artık Türkiye’de “Yeni bir şeyler söyleme zamanı geldi cancağazım…”