ABD resmî açıklamasından sırıtan emperyalist plân
Herkes taraf olduğu yerden bakmayı tercih ediyor.
Türkiye’den bahsediyorum.
Mezhepçisi “Halep’te Aleviler katlediliyor” diyor. CHP’lisi, TİP’lisi, ZP’lisi, akademisyeni ve sanatçısı.
Yazık oluyormuş Halep’e!
Halep’e yazık edileli çok oldu. Şehri havadan bombaladı hayranı olduğunuz Katil ve arkasındaki İran ile Rusya…
DEM’lisi ve PKK’lısı, ne kadar etnik faşist varsa, amacın Kürtleri (YPG’yi kastediyor) bölgeden sürmek olduğunu ileri sürüyor ve “Etnik temizlik yapacaklar” yalanını dolaşıma sokuyor.
Rusya, İran ve Esad yanlıları “Dokunmayın aslanlarıma” çizgisinde kararlılıkla ilerliyorlar.
İslami çevrelerden ise ellerinde kılıç, at sırtında tüm Ortadoğu’yu fethetme naralarını işitiyoruz neredeyse. Arzular şelale.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bile temkinli açıklamalar yapmayı tercih ettiği dikkate alınırsa, meseleye TÜRKİYE’NİN ÇIKARLARI AÇISINDAN bakan kimse yok anlaşılan.
Soğukkanlılık çok önemli.
TÜRKİYE ÇOKTANDIR HAZIRLANIYORDU
Sosyal medya hesabımdan HTŞ’nin Türkiye tarafından resmen terör örgütü olarak tanımlandığını belirtip, bu operasyonun arkasındaki emperyalist akla dikkat edilmesini söylediğimde tepkiler aldım.
En nazik olanları “Bu kez katılmıyoruz Fuat bey size” şeklinde yorumladılar.
Aralarında Türkler varmış, Halep caddelerinde Müzeyyen Senar’dan “Fikrimin İnce Gülü” şarkısını dinliyorlarmış, Türk Bayrağı asıyorlarmış.
O halde tamamdır bu iş!
Öyle mi dersiniz?
Aklımda deli sorular.
Türkiye’yi bir yerlere çekmek istiyorlar, besbelli.
Ama ilginç biçimde istihbaratı artık çok farklı noktada olan Türkiye’deki devlet aklının durumu çoktan analiz ettiğini ve harekât planını belirlediğini sanıyorum.
Bu yüzden sürekli olarak MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “İç cepheyi tahkim edelim” diye başlattığı Öcalan çağrısını düşünüyorum.
Aslına bakarsanız geçen Ağustos ayında düşündüğüm ama detaylarını “Devlet sırrı” olacağı için yazamadığım bir hazırlığın Türkiye’de yürütüldüğünü biliyorum. Top yekûn bir savaşa hazır hale gelebilmek için kapsamlı; lojistik ve endüstriyel faaliyetler yürütülmesinden söz ediyorum. Daha fazla açıklamayayım.
2011 yılında Suriye’de ilk gösteriler başladığından bu yana edinilen tecrübeler ışığında gördük ki atılacak yanlış bir adımın bedeli ağır olacak.
Bakın şu anda Halep’ten Şam rejiminin güçleri çekildi ama uçaklar hastaneleri bombalamaya ve sivilleri öldürmeye başladı şimdiden.
Kim koruyacak onları?
BİR GECE ANSIZIN BAŞLAYAN HTŞ OPERASYONUNU NASIL ANALİZ ETMELİ?
HTŞ’nin arkasında benim de tahmin ettiğim gibi bir emperyalist akıl varsa plân ne?
Donald Trump’ın “Obama ile Hillary Clinton kurdurdu” dediği DEAŞ da aynen böyle patır patır bir sürü şehri ve ardından Ayn-el Arab’ı (Kobani)yi işgal etti. Sonra nasıl olduysa sırra kadem basıp bu şehirleri PKK’ya teslim etti.
HTŞ’nin aynını yapmayacağından ne kadar eminiz?
Dün gece ABD’den nihayet yapılan resmî açıklamayı (*) okumanızı öneririm.
Satır aralarına dikkatle bakın.
Bir haftalık derin sessizlik esnasında önce HTŞ’nin küresel bir terör tehdidi oluşturmadığını sızdırdılar, operasyonun devamını beklediler. Ardından bu açıklamayı yaparak BM Güvenlik Konseyi’nin 2015 tarihli 2254 sayılı kararına atıfta bulunarak “Bu kararın gereği yerine getirilmeli” dediler.
Açıklamada HTŞ’nin bir terör örgütü olduğu kaydediliyor ama ne gariptir ki kendilerinin HTŞ ile hiçbir şekilde bağlantılı olmadıklarını(!) belirtme ihtiyacını da hissediyorlar. Ayrıca işin bu noktaya gelmesindeki suçun da Esad rejiminin BM kararlarına uymayı reddederek Rusya ile İran’a sırtını dayamasının bugünkü koşulları, rejim hatlarının çöküşünü hazırladığı hatırlatılıyor.
Hay Allah ne üzücü(!)
Açıklamada terör örgütleri sıralanırken YPG ve SDG’nin adı geçmiyor tahmin edersiniz. Dillerinin altındaki bakla da AZINLIK GRUPLARININ KORUNMASI tavsiyesi ile ortaya çıkıyor.
Emperyalist ABD-Siyonizm ortaklığının şeytani planı bu açıklamanın satır aralarından sırıtıyor.
EMPERYALİST PLAN NASIL İŞLEYECEK?
-Türkiye dahil her ülkenin terör örgütü olarak gördüğü HTŞ istenileni yaptı, yapmaya devam edecek.
-Ele geçirilen şehirler; Halep ve Hama ile birlikte İdlib, toparlanan Şam rejimi, İran ve Hizbullah tarafından Rusya desteğiyle yeniden bombalanacak. Zaten yukarıda da bahsettiğim üzere başladı bile.
-Milyonlarca sivil yeniden yerlerinden edilecek, iç savaş iyice kızışacak. Mülteciler sınırımıza dayanacaklar.
-HTŞ tıpkı DEAŞ’ın yaptığı gibi işgal ettiği şehirlerden çekilip yerini YPG-SDG güçlerine terk edecek ve buhar olup kaybolacaklar.
-En sonunda Türkiye müdahale etmek zorunda kalacak ve birdenbire kendisini Rusya, İran ve Şam rejiminin karşısında bulacak. Tabii ABD ile Batı tarafından yapayalnız bırakılarak.
-Bu kaotik ortamın sonucunda içeriyi tahkim etmiş olsa da askeri ve ekonomik olarak güçsüzleştirilen Türkiye iki yıl sonra erken seçime götürülerek iktidar değiştirilecek.
-BM’nin 2254 sayılı kararını veto etmeyen Rusya ile ABD Ukrayna karşılığında anlaşacaklar. Bu karar şöyle:
“Altı ay içerisinde, 'güvenilir, kapsayıcı ve bir mezhebe dayanmayan' bir hükûmet oluşturulacaktır. 18 ay içerisinde ise, bağımsız ve adil seçimler, BM denetimi altında gerçekleştirilecektir. Ancak, 'terörist' olarak görülen Irak ve Şam İslam Devleti ve El-Nusra Cephesi dışarıda bırakılmıştır. Bu gruplara yönelik saldırı ve savunma amaçlı eylemler devam edecektir. Azınlıklar korunacaktır.”
-Ardından Irak’ı da demokratikleştirerek Kürdistan Özerk Bölgesi’ni kurduran ABD aynını Suriye’de yapıp büyük bir bölgeyi kuzeyde YPG’ye teslim edecektir. Bu durum Rusya’yı zerre kadar rahatsız etmeyecektir.
-Türkiye de “işgal” ettiği toprakları “toprak bütünlüğü” sağlanmış bu yeni devlete bırakmaya mecbur edilecek.
-Türkiye’de değişen iktidar da ki kim olacağını az çok tahmin edersiniz, DEM’in talepleri doğrultusunda demokratik özerkliği kabul edecek.
TÜRKİYE NE YAPMALI?
Tüm bu gelişmeler ve parametreler doğrultusunda ülkemiz, hariciyesi, TSK’sı ve siyasi yönetimiyle birlikte oyun planını çoktan hazırlamış olmalıdır diye düşünüyorum.
Tahminime göre Türkiye şimdi ya çok güçlü biçimde müdahale eder ya da büyük oyun kurucuları kendisiyle birlikte hareket etmeye zorlar. Bunun için elinde çok ciddi kozları da var üstelik.
Suriye, Şam’daki Tiran yüzünden perişan olmuş bir ülke.
Beşar Esad, İran, Hizbullah ve Rusya desteğiyle on binlerce çocuk, bir milyona yakın insanı katletti. Milyonlarca insan sürgün edildi. 8 milyona yakın insan Türkiye, Lübnan, Almanya, Ürdün topraklarına dağıldı.
Çekilen acılarda başta ABD olmak üzere Türkiye’nin de dâhil olduğu Batı ülkelerinin büyük hataları vardı.
Ama en büyük bedeli ülkemiz ödedi.
Daha fazla katlanılması mümkün değil.
(*) ABD’DEN İLK HALEP AÇIKLAMASI
- Suriye’deki durumu yakından takip ediyoruz ve son 48 saattir bölgedeki başkentlerle temas halindeyiz.
- Esad rejiminin, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararında belirtilen siyasi sürece katılmayı sürekli reddetmesi ve Rusya ile İran’a dayanması, şu anda kuzeybatı Suriye’de yaşanan olayların, özellikle rejim hatlarının çöküşünün, koşullarını yaratmıştır.
- Aynı zamanda, Amerika Birleşik Devletleri, Hay’at Tahrir el-Şam (HTŞ) liderliğindeki bu saldırıyla hiçbir şekilde bağlantılı değildir; HTŞ, terör örgütü olarak tanınmaktadır.
- ABD, ortakları ve müttefikleriyle birlikte, gerilimin azaltılmasını, sivillerin ve azınlık grupların korunmasını ve bu iç savaşı bir kez ve tamamen sona erdirebilecek, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu ciddi ve güvenilir bir siyasi süreç çağrısında bulunmaktadır.
- Ayrıca, Suriye’de IŞİD’in bir daha asla yeniden dirilmemesini sağlamak için hayati önem taşıyan ABD personelini ve askeri mevkilerini tam olarak savunmaya ve korumaya devam edeceğiz.