Abla-Kardeş Türkiye’nin üzerine toprak dökecekler
Eğer başarabilirlerse.
Bu yüzden var güçleriyle ve tüm husumetleriyle asılıyorlar.
Her türlü kontrata hazırlar. Plan büyük, Masa’ya dayatılacak, olmazsa bağımsız. Gerekirse gemileri yakmaya kararlı.
MHP’yi ele geçiremedi, ayrılıp parti kurdu. Sonra “Ben milliyetçi ve ülkücüyüm” diyerek oy devşirmeye çalıştı. Yalan olduğunu hemen anladık. İlk işaretini kardeşi dağda olan teröriste, “Kahvaltı yapabiliriz, misafire kapımız açıktır” mesajlarıyla verdi ama tepkiler gelince biraz geri çekti pozisyonunu. Şimdi “Tam zamanı” deyip, Diyarbakır ziyaretinde kan dökücü, katliamcı bir terör örgütü olan PKK’nın adını ağzına almadan, bu örgüt ile TSK’yı, jandarmayı ve polisi eşitleyerek, "Mesele silahlara veda ve kan dökmeye tövbe etmekse biz varız. Biz konuşan Türkiye'den yanayız" sözlerini sarfetti.
Şimdiye kadar hiçbir siyasetçi böyle akıl almaz bir vaatte bulunmadı.
Eski değil bu söylem, bir hafta öncesine ait.
Kastettiğim kişinin, PKK’yı cümlelerinin arasında en mutena köşelere saklayan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener olduğunu hepiniz anladınız.
Tesadüf, dün yayınlanan Altılı Masa Mutabakat Metni’nde de yok PKK’nın adı.
Böylece PKK ve onun uzantısı YPG ile mücadelesinde kahpe kurşunlara hedef olan şehitlerimizin üzerine bir kürek toprağı da Meral Akşener ve Altılı Masa Mutabakat Metni dökmüş oldu.
Bir kardeşi var malum. Onu Saraçhane performansının ardından geçen hafta Anadolu turnesine çıkardı.
Kalite çadır tiyatrosundan hallice.
Abla-Kardeş aynı kumaştan.
İnorganik, sentetik, insan doğasına aykırı iki ürün.
Fason.
Abla tecrübeli.
Algıda sınır yok. Organizasyon, 13 Şubat’taki Altılı Masa aday belirleme toplantısına kadar “Herkes Ekrem İmamoğlu’nu istiyormuş gibi görünsün” fikri üzerine inşa edilmiş. Toplantılarda kalabalık oluşturan İYİ Partililer gönüllü figüran.
O da İSTANBUL’UN ÜZERİNE TOPRAK ATARAK dört yılı geçirdi,
70 dakikalık yolu beş dakikaya indirecek olan 7,8 kilometrelik Dolmabahçe-Levazım tünelini “Günde 50-60 bin araç geçecek diye ben neden para harcayayım” deyip toprakla doldurdu. İnsanın içi kan ağlıyor.
Tüm projesi yapılıp altyapısı tamamlanmış bir arıtma tesisini kapatıp pişkin bir tavırla bunu “Temel atmama töreni” diye halka duyurdu.
Tamamlanmasına çok az kalmış metro projelerinin içini de toprakla doldurdu. İyi ki Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı var, metroları birer ikişer yapıp hizmete açıyor.
AK Parti döneminde kiralanan araçları Yenikapı’da toplayıp "İsrafa son vereceğim" dedi. Şimdi ortaya çıktı ki AK Parti döneminden üç kat fazla araç kiralamış.
17 bin işçiyi “Hepsi AKP’li” diyerek işten çıkardı. Sonra yerlerine 45 bin kişi istihdam etti. İçişleri Bakanlığı bunlardan yüzlercesinin terör iltisaklı olduğunu tespit etti ve soruşturma başlattı. Gayet rahat tabii, önceki sözünü unutarak “PKK’lı oldukları alınlarında mı yazıyor, nereden bileceğim, devlet izin vermeseydi” dedi. İşten çıkardığı insanların AK Partili oldukları sanki alınlarında yazıyordu. PKK’lı olmak suç da AK Partili olmak suç muydu bu arada?
Uyuşturucu ile yakalanan İBB araçlarını saymıyorum bile. Bundan dolayı kimse ona Pudracı demedi. Devlet şirretlik yapmaz, suçun şahsiliği prensibini esas kabul eder.
Yanan İETT araçları, verilen vaatlerin hiçbirini yerine getirmeme, zam üstüne zam, karda, kışta kıyamette tatil, ne ararsan bunda.
Değişik.
Anketlere bakılırsa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 14 Mayıs 2023 tarihindeki seçimde yine Cumhurbaşkanı seçilecek.
Ama beni asıl umutsuzluğa düşüren “onlar”a oy verecek olanların varlığı.
Aşağıdaki gazete kupürüne dikkatle bakmanızı öneriyorum.
1948 tarihinden.
CHP’nin tek partili döneminin Milli Şef’i İsmet İnönü’nün ABD ile Marshall Yardımı adı altında sözleşmeyi imzalayıp İkinci Dünya Savaşı’nda ıskartaya çıkmış uçakları alma karşılığında yerli uçak sanayimizi durdurma kararı aldığının haberi.
Ne acıklı ne korkunç.
Bu İHANET ANLAŞMASI utanç vesikası olarak tarihe geçti.
Karşılığında Türkiye üç yılda 137 milyon dolarlık bir hibe alabildi.
Gelgelelim ABD bu yardımı İKİ ŞARTLA vermişti:
1- Bu hibe karşılığında ABD Türkiye’ye 73 milyon dolarlık askerî malzeme satacaktı.
2- Türkiye ağır sanayi ve silah sanayii kurmayacak, var olanlar da kapatılacaktı.
Kapattı İnönü. Kapanmayanlar, “bilinmeyen eller” tarafından yakılıp kül edildi.
Hem de acımadan.
Peki siz Alman Junkers firması ile birlikte kurulan ve 1931 yılında tamamen Millî Savunma Bakanlığı'na devredilen Kayseri Tayyare Fabrikasının yüzlerce uçak ürettiği gerçeğini biliyor musunuz?
O fabrika nerede? Uçaklara ne oldu?
Söyleyelim.
O UÇAKLAR TOPRAĞA GÖMÜLDÜ.
Mecaz değil, gerçekten toprağa gömüldü.
Kayseri Uçak Fabrikası’nda üretilen 72 adet Focke-Wulf FW-190 tipi uçak, Marshall Yardım Anlaşması ile bir anda ortadan kayboldu ve envanterden silindi. Hepsi Kayseri eski havalimanı altında gömülü.
Bunu, kuruluşu 1924-25 tarihinden başlayan Kayseri Tayyare Fabrikası'nın tekmil hikâyesiyle birlikte Kayserili bir araştırmacı-yazar olan İLTER SAĞIRSOY’un yayınladığı GÖMÜN adlı kitabında okuyabilirsiniz.
SAVUNMA SANAYİİ ŞİRKETLERİMİZİ YABANCILARA SATACAKLAR
Bu kısa bilgiler doğrultusunda şimdi bir de Altılı Masa’nın Mutabakat Metni’ndeki Savunma Sanayii bölümüne bakın. Ali Babacan’ın Bayraktar ailesini ve Baykar’ı tehdit ederek “Dokunacağız” sözlerinin tüm izlerini orada göreceksiniz. İHA’nın, SİHA’nın, AKINCI’nın, KIZIL ELMA’nın, FIRTINA OBÜSÜ’nün, ALTAY TANKI’nın, insansız kara aracı KAPGAN’ın, fırkateynlerin ve yüzlercesinin üzerine toprak dökecekler...
Daha ötesini söyleyeyim size.
Savunma Sanayii şirketlerimizi; ASELSAN, TAİ, MKE, ROKETSAN, TEİ ve HAVELSAN’ı global şirketlere dönüştüreceklermiş. Nasıl yapacaklarını şöyle açıklamışlar:
“Konsolidasyon, STRATEJİK SATIN ALMALAR, BİRLEŞMELER, GİRİŞİM SERMAYESİ YATIRIMI ve etkin bir planlama ile ÖZEL SEKTÖRÜN de aktif desteğiyle.”
Kısaca Babacan, AK Parti iktidarının bakanıyken nasıl tüm kamu kurumlarımızı sattırdıysa bu kez de Altılı Masa Mutabakat Metni en kritik sanayimizi; savunma sanayimizi satışa çıkaracağını, Batı’ya teslim edeceğini ilân ediyor.
Ülkemiz 80 yıl evvel büyük ülke olma fırsatını zihinleri köleleştirilmiş siyasetçilerle kaçırdı, ama artık bir daha böyle bir lüksü yok.
Bu ülke, tek yetenekleri mezarcılık, satış, kireç dökme olan bu ABLA-KARDEŞ’e ya da özü BABA-OĞUL-KUTSAL RUH olan Altılı Ekibin elemanlarına teslim edilmeyecek kadar büyük.