AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Doç. Dr. Halil Özşavlı: Soykırım iddialarını çürütecek yeni belgelere ulaştım
Sözde Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin 15 yıldır araştırma yürüten tarihçi ve AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Doç. Dr. Halil Özşavlı, Amerikan, İngiliz ve Milletler Cemiyeti arşivlerinde Ermenilerin kendi dillerinde yazılmış ve sözde soykırım iddialarını çürütecek belgelere ulaştığını bildirdi.
Özşavlı, Amerikan, İngiliz ve Milletler Cemiyeti arşivlerinde 1915 olaylarına ilişkin 15 yıldır yürüttüğü çalışmaları, AA muhabiriyle paylaştı.
Ermeni meselesiyle ilgili birçok kitap ve makale yazan bir tarihçi olan Özşavlı, Ermenice öğrenmek için bir süre Ermenistan'ın başkenti Erivan'da yaşadığını, Türkiye'de Batı Ermenice'yi bilen belki de tek tarihçi olduğunu ifade etti.
Ermenice bilmesinin kendisine büyük avantaj sağladığını anlatan Özşavlı, "Başka tarihçilerin bulamayacağı, Ermenilerin kendi dillerinde yazılmış itiraf niteliğinde belge ve bilgilere ulaştım. 15 yıldır ülkemi asılsız Ermeni iddialarına karşı savunuyorum." dedi.
Arşivlerde dönemin Ermeni basınını taradığını anlatan Özşavlı, Ermeni aydınların, yazılarında Ermeni halkını bağımsızlık için kışkırttığını, isyana davet ettiklerini ve İtilaf Devletleri'nin yanında taraf tutmalarını istediklerini aktardı.
Özşavlı, Arşak Çobanyan'ın 17 Ekim 1914'te Mşak gazetesinde çıkan "Dünyanın topyekun savaşa girdiği bir anda tarafsız kalamayız. Bağımsızlık istiyorsak Rusya'nın, İngiltere'nin yanında savaşa girmeliyiz. Bir an önce gönüllü askerler toplamalıyız." şeklindeki yazısını paylaştı.
Daha sonra ABD ve Avrupa'daki Ermeni önderlerinin telkinleriyle para toplama kampanyaları düzenlendiğini söyleyen Özşavlı, bu paralarla silah alındığını ve silahların Rusya üzerinden Ermeni çetelerine verildiğini anlattı.
5 bin kişilik gönüllü Ermeni birliği
Amerika'da kiralanan bir geminin gönüllü Ermenileri Kıbrıs'a getirdiğini, burada kendilerine bir yıl eğitim verildiğini belirten Özşavlı, şöyle konuştu:
"Bugün adına Ermeni lejyonu denilen 5 bin kişilik gönüllü Ermeni birliği oluşturulacak. Fransız üniforması giyen bu birlik Mersin'den karaya çıkıp Antep, Urfa, Maraş, Adana'yı işgal eden birlik olacaktır. Karşımızda 300 ya da 500 kişilik bir çete yoktu. Topyekun silahlanmış bir halk hareketi vardı ve devlet o anda bu silahlı örgütlerin direnişinin daha da büyümesini engellemek için önlem almak zorundaydı. Çünkü Ermeni çeteleri yüzünden Van işgal edildi. Ermeniler o dönem savaş bölgesi olan Doğu Anadolu'dan henüz savaş bölgesi olmayan güneye yani Suriye, Musul, Şam bölgesine nakledildi."
Tehcir edilen Ermenilere 1918'de geri dönme izni verildiğini ancak Doğu Anadolu'dan nakledilen Ermenilerin geri dönmediğini anlatan Özşavlı, şöyle devam etti:
"İkinci plan devreye girdi. Fransızların vaadiyle Adana'dan Diyarbakır'a kadar olan bölgede Kilikya Ermeni Devleti kurulacaktı. Orada Ermeni nüfusunu çoğaltmak, yoğunluk sağlamak için Doğulu Ermeniler doğuya gitmeyerek, Fransızlar buraları işgal ettiğinde onlara bilfiil yardım etmek için Adana, İskenderun, Antakya, Urfa, Antep, Maraş bölgesinde kaldı fakat yine evdeki hesap çarşıya uymadı. Fransızlar 1921'de geri çekilme kararı aldı. İşte o anda Ermeniler için ikinci bir sukutuhayal yaşandı."
Halil Özşavlı, Ermenilerin, bu olayın ardından Milletler Cemiyeti'ne binlerce mektup yazdıklarını dile getirdi.
"3 dini liderin itiraf belgesi"
Milletler Cemiyeti arşivinden bir belgeyi gösteren Özşavlı, "Bu bir itiraf belgesidir. Belgeyi imzalayanlar; 3 Ermeni ruhani mezhebinin liderleri yani Katolik Ermeniler adına Bezdjiyan, Ortodoks Ermeniler adına Naglian, Protestan Ermeniler adına da Zaven bu belgeyi imzalayıp gönderecektir. Belgede herhangi birinin imzası yok, 3 Ermeni mezhebi liderinin imzası var." diye konuştu.
Özşavlı, söz konusu belgede Ermenilerin, "Bizler, sizin için savaştık. 5 bin kişilik Ermeni lejyonunu oluşturduk. Doğu'da 200 binden fazla gönüllü asker topladık. Siz bize devlet sözü verdiniz ve şu an çekilme kararı aldığınızı duyuyoruz. Maraş, Urfa, Antep'i bizim sayemizde işgal edebildiniz. Bizler, sizin için öldürdük. Türklerle aramıza kan girdi. Türkler artık sizin yüzünüzden bizi sevmiyor. Duyduk ki siz çekilmeye karar vermişsiniz. Çekilmenizi kesinlikle kabul etmiyoruz. Ya gitmeyin ya da giderken bizi beraberinizde götürün." çağrısında bulunduklarını aktardı.
Bunun üzerine 1921'den 1924'e kadar Anadolu'dan giden Ermenilerin sayısının 400 bine ulaştığını vurgulayan Özşavlı, "Bu en büyük göçtür. Anadolu'nun gayrimüslimsizleşmesi veya Anadolu'nun Ermenisizleşmesi kesinlikle 1915 tehciriyle alakalı değildir. 1921'den sonra başlayan gönüllü Ermeni göçleri sonucu Anadolu'da Ermeni kalmamıştır. Tüm bu rakamları Milletler Cemiyeti arşivindeki belgelerle ispatlayabiliyoruz." ifadelerini kullandı.
Ermeni göçleri
İkinci büyük Ermeni göçünün 1929-1930'da yaşandığını, Muş, Diyarbakır, Bitlis, Bingöl civarındaki yaklaşık 5 bin Ermeni'nin, Suriye'ye, Fransızların elindeki bölgeye geçtiklerini belirten Özşavlı, Amerikan arşivlerinde yer alan, Amerikan konsolosu tarafından hazırlanan rapora göre, Ermeniler, o dönem Hristiyan bir devletin idaresi altında yaşamak istedikleri için göç ettiğine işaret etti.
Özşavlı, Amerikan konsolosunun, raporunda, Osmanlı Devleti'nin Ermenilere herhangi bir baskısı bulunmadığını, taşınanların beraberinde evdeki kümesinden tarladaki ekinine kadar götürebildiğini ve yolda herhangi bir saldırıya uğramadığını aktardığını söyledi.
Son toplu Ermeni göçünün 1939'da yaşandığına değinen Özşavlı, "Hatay, ana vatana katıldığında Antakya merkez, İskenderun, Belen, Reyhanlı, Kırıkhan ve Adana civarından toplam 18 bin Ermeni iki hafta içinde buraları terk etti. Onlar da Suriye'ye oradan da Beyrut'a geçti. Bu şekilde toplu Ermeni göçleri yaşandı ve Anadolu'da Ermeni kalmadı. Günümüzde yalnızca İstanbul'da 60 bin civarında Ermeni var." bilgisini paylaştı.
Taşnak ve Hınçak'ın faaliyetleri
AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Özşavlı, Ermeni Taşnak ve Hınçak partilerinin tüzüklerini Türkçe'ye çevirdiğini, iki partinin de tüzüğünde "Amacımız, bağımsız Ermenistan'ı kurmaktır." ibaresinin yazdığını aktardı.
Bu amaçla bağımsız Ermenistan'ı kurmanın en başarılı yolunun isyan, tedhiş ve anarşi olduğuna dikkati çeken Özşavlı, "Parti tüzüğünde 'Genel isyan için en uygun zaman Osmanlı Devleti'nin savaşa girdiği zamandır.' diye madde var. Demek ki 1914'te, 1915'te yaşanan isyanların çok daha geriden planlama safhası var. Zaten 2. Abdülhamit döneminde Anadolu'yu kan gölüne çevireceklerdir. Dünyanın her yerindeki gönüllü asker toplama faaliyetlerini Taşnak ve Hınçak organize edecektir" dedi.
Taşnak arşivinde yer alan, bugüne kadar bilinmeyen bir belgeyi gösteren Özşavlı, şöyle devam etti:
"Taşnak arşivine hiçbir tarihçi giremez. Bir ara Paris'teydi, daha sonra Mısır'a, oradan da Boston'a taşındı bu arşiv. Oradaki belgeleri Heach Daşnavedyan isimli bir şahıs seçip seçip yayınlamaktadır. 12. cilt oldu. 8. ciltte bir belge var ki 1914 yılına ait. Bir mektuptur bu. Mektupta, kongreye katılan Taynak ajanı Vramyan şunu anlatıyor: '1914 yılının ağustos ayının son iki haftasında Erzurum'da evrensel kongreyi topladık. Dünyanın her yerindeki Taşnak ajanları geldiler. Şunu konuşuyoruz, gündemimiz şu, savaş başlamak üzere. Bizim tavrımız ne olmalı? Kongremiz devam ederken İttihatçılar, kongreyi haber almışlar. Bize Bahattin Şakir ile Ahmet Bey'i gönderdiler. Bize 'Ey Ermeniler, millet-i sadıka unvanınıza layık olarak bu savaşta bizimle olun hatta Kafkasya'daki ırktaşlarınızı yani Rusya Ermenilerini Rusya'ya karşı kışkırtın. Biz onlara dedik ki 'Kusura bakmayın, biz tarafsız kalacağız.'
Düşünebiliyor musunuz, devletin kendi tebaası devletin savaşa girdiği bir zamanda tarafsız kalacağını söylüyor fakat bu tamamen zaman kazanmaydı. Bir ay sonra Tiflis'te yapılan kongrede ise Taşnaklar, Rusya'nın yanında Osmanlı Devleti'ne karşı savaşa girme kararı aldı. Aynı yıl haziran ayında Hınçaklar İstanbul'da kongreyi toplayarak Osmanlı Devleti'ne karşı savaşa girme kararı aldı."
Ermeni 7. Alayı'nın fotoğrafı
Özşavlı, Taşnakların 1916'da yayımladığı kitapçıkta yer alan, Doğu Anadolu'da on binlerce Müslümanı katleden Ermeni 7. Alayı'nın fotoğrafını da paylaştı.
"Bir Gönüllünün Hikayesi" adlı Erzincanlı Ardaşes Demirciyan'ın 1916 tarihli hatıratını okuyan Özşavlı, "Bir tarihçi için çok ama çok orijinal bir bilgi kaynağıdır. Ardaşes burada Amerika'dan başlayarak nasıl para topladıklarını, gemi kiraladıklarını, Kıbrıs'a gelip bir yıl eğitim aldıktan sonra 1919'da Fransız askeri olarak Adana'yı, Mersin'i, Gaziantep'i, Urfa'yı, Maraş'ı nasıl işgal ettiklerini ve Türklere karşı nasıl katliamlarda bulunduklarını anlatmaktadır." diye konuştu.
"Her nesil daha az Ermeni"
Anadolu'nun Ermenisizleşmesinin 1921'den sonra başlayıp 1970'lere kadar devam eden göçler sonucu gerçekleştiğini belirten Özşavlı, "Fransızlar, Ermenilerden siyasi, askeri ve ekonomik olarak faydalandı. Günümüzde Rusya'da 1,5 milyon, Amerika'da 1 milyon, Fransa'da 600 binin üzerinde Ermeni var. Hepsi siyasi olarak bir hedef kitle. Siyasiler onların oylarını almak için maalesef sık sık Türkiye karşıtı tezleri gündeme getiriyorlar." ifadesini kullandı.
Ermeni diasporasının en önemli gerçeğinin "asimilasyon" olduğuna dikkati çeken Özşavlı, şunları kaydetti:
"Bugün dünya üzerinde yalnızca iki millet var, ana vatan dışında yaşayanların ana vatanda yaşayanlardan fazla olduğu; Yahudiler ve Ermeniler. İsrail dışında yaşayan Yahudilerin sayısı İsrail'de yaşayanlardan fazladır. Ermenistan dışında yaşayan Ermenilerin miktarı Ermenistan'da yaşayanlardan fazladır. Dünya üzerinde 7 milyon Ermeni vardır, bunun 2,5 milyonu Ermenistan'dadır. Her tarafa dağılmıştır. Bunlar her zaman 'öteki'dir. Kolay kolay oradan biriyle evlenemezsiniz fakat Ermeniler, Hristiyan olmalarından dolayı, uzun süre orada bulundukları için daha kolay adapte olmuşlardır ve hızlı şekilde yerel biriyle evlenebilmektedir.
Her nesil daha az Ermeni. Evlenince doğan çocuklar yarı Ermeni, bir sonraki nesil daha az Ermeni. İşte kimliğin asimile olup kaybolmasını önlemek için Ermeni kilisesi ve diaspora dernekleri 'hayali bir ortak acı' etrafında genç nesilleri toplamaya çalışmaktadırlar. İnanın çoğu Ermenice bilmez fakat 1915'i sorduğunuz zaman hemen Türkiye karşıtı cümlelere başlarlar. Gerçekleri bilmezler, yalnızca 'ortak bir acı' vardır. Diaspora, kilise onları bu ortak acı etrafında toplayarak kimliği muhafaza etmeye çalışmaktadır."