24 Nisan sözde Ermeni soykırımı nedir? Sözde Ermeni Soykırımı iddiaları nedir, Osmanlı, Ermenilere soykırım mı uyguladı?
24 Nisan tarihinin gelmesiyle birlikte sözde Ermeni Soykırımı iddiaları Türkiye’nin gündeminde yer almaya başladı. Peki ‘sözde’ Ermeni Soykırımı iddiaları nedir, Hangi tarihte olmuştur? Osmanlı, Ermenilere soykırım mı uyguladı?
‘Sözde’ Ermeni Soykırımı nedir?
Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’nda pek çok cephede mücadele etmiştir. Bunlardan biri de Kafkas cephesidir. Osmanlılar Kafkas Cephesi’nde yalnızca Rusya’nın başını çektiği İtilaf Devletleri askerleriyle çarpışmıyor, aynı zamanda onların kışkırtmalarıyla bir dizi isyan ve bağımsızlık hareketlerinin de önüne geçmeye çalışıyordu.
Bu doğrultuda Rusların Kafkas Cephesi’ndeki müttefiklerinden biri olan Ermenilerle Osmanlı İmparatorluğu arasında bir dizi önemli tarihi olay meydana gelmiştir.
Bu olaylar sırasında Rusların desteğiyle Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yaşayan Ermeniler isyan bayrağı kaldırarak bağımsızlık hareketi başlatmıştır.
O yıllarda Osmanlı Devleti’nde güç, İttihad ve Terraki Partisi’nin elinde bulunuyordu. Osmanlı padişahı Sultan V. Mehmed Reşad ruhani bir lider konumundaydı. Partinin kadroları Türk milliyetçisi oldukları gerekçesiyle Osmanlı egemenliği altında bulunan zımmîler tarafından hoş karşılanmıyordu. Ayrıca Balkanlarda isyan çıkaran pek çok ulusun bağımsızlıklarını kazanması Ermenileri de böylesi bir teşebbüste bulunmaya sevk ediyordu.
Ermeni Meselesi Tarihi
22 Aralık 1914’te başlayan ve 17 Ocak 1915’te sonuçlanan Sarıkamış Savaşı sırasında Osmanlı Devleti, Ruslar ve Ermeniler tarafından yenilgiye uğratılmıştır. Bir iddiaya göre, Osmanlı Devleti bu savaşta 50 binin üzerinde askerini kaybetmiştir. Savaştan sonra Osmanlı Devleti, Ermeniler hakkında bir dizi kararlar almaya başlamış ve bu kararları kısa bir süre içerisinde yürürlüğe koymuştur.
Ermeni Sorunu ile Doğu Sorunu (şark meselesi) arasında bağlantı var
mıdır?
Ermeni Sorunu, 19. yüzyılın başından itibaren Doğu Sorunu olarak adlandırılan,
emperyalist güçlerin Türk topraklarını parçalama ve paylaşma projesinin bir
parçasıdır. Ermeni Sorunu’nun temelleri 19. yüzyılın sonlarında atılmış ve uluslararası
bir sorun haline getirilmiştir.
Ermeni Sorunu’nun ortaya çıkmasında hangi devletler rol oynamıştır?
Ermeni Sorunu, Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğüne saygı prensibinin son
bulduğu 1878 tarihli Berlin Antlaşması sonrası İngiltere ve Rusya’nın kendi
emperyalist amaçları doğrultusunda Ermenileri kışkırtmalarıyla başlamıştır. Diğer
yandan, Fransa başta olmak üzere ABD de Ermeni Sorunu’nun ortaya çıkmasında ve
gelişmesinde rol oynayan devletlerdir.
Ermeni Ayaklanmalarının amacı neydi?
Bu ayaklanmaların temel nedeni, Batılı Devletler ile Rusya’nın Ermeni kilisesi ve
komiteleri ile işbirliği yaparak Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamak istemeleriydi.
Özellikle İngiltere ve Rusya, 1880’lerden itibaren kendi çıkarları doğrultusunda Doğu
Anadolu’da bağımsız bir Ermeni Devleti’nin kurulması amacıyla bu ayaklanmaları
kışkırtmışlardır.
Nerelerde Ermeni Ayaklanmaları çıkarıldı?
Van (1888), Erzurum (1890), Bitlis-Sasun (1894), Zeytun ve Van bölgeleri (1895),
Trabzon-Erzurum-Harput-Diyarbakır-Sivas-Antep-Maraş (1895), Osmanlı Bankası
Baskını (1896), Van (1896), Sasun (1904), Adana (1909), Kayseri-Zeytun-Erzurum
(1914), Van-Bitlis-Muş-Diyarbakır-Elazığ-Erzurum-Sivas-Trabzon-Ankara-Adana-Urfaİzmit-İzmir-İstanbul-Maraş- Antep, Halep (1915).
Ermeni Soykırımının başlangıç günü olduğu iddia edilen 24 nisan 1915’te
gerçekte ne olmuştu?
Ermeni ihtilal komiteleri yıllarca Anadolu’yu kana bulamışlardır. I. Dünya Savaşı
sırasında Çanakkkale kara savaşlarının başladığı günlerde, Osmanlı Hükümeti, 24
Nisan 1915’te valilik ve mutasarrıflıklara “Ermeni komite merkezlerinin kapatılmasını, evraklarına el konulmasını ve elebaşlarının tutuklanmasını” öngören
bir genelge göndermiştir. Bu genelge sonrasında Ermeni ihtilalcilerinin İstanbul’daki
elebaşları tutuklanmıştır (2345 kişi). Ermeniler ise bu günü sözde soykırımın başlangıç
tarihi olarak ilan etmişlerdir. Eğer bu bir soykırım olsa idi, o tarihte İstanbul’da
yaşayan 82.880 Ermeninin yalnızca %3’ü değil, hepsi tutuklanabilir ve ortadan
kaldırılabilirdi.
“Tehcir Kanunu” olarak anılan “Sevk ve İskân Kanunu” niçin çıkarılmıştı
ve amacı neydi?
I. Dünya Savaşı Ermenilere aradıkları fırsatı vermişti. Dışarıdaki Ermeniler de tarihi
fırsatın geldiğini ilan etmişlerdi. Yıllardır Ermenileri destekleyen İngiltere, Fransa ve
Rusya’ya karşı Kasım 1914’te savaşa giren Osmanlı Devleti, Anadolu içlerinde
yeterince kuvvet bırakamamıştı.
I. Dünya Savaşı sırasında, Rus kuvvetlerinin Rus ve Osmanlı Ermenilerinden oluşan
gönüllü alayları öncülüğünde Doğu’dan Osmanlı topraklarına girmesiyle birlikte
Osmanlı ordusunda bulunan çok sayıda Ermeni silahlarıyla firar ederek Rus
ordusuna katılmıştır. Rus ordusuna ulaşamayanlar ise, cephe gerisinde çete
faaliyetlerine girişerek isyan etmişlerdir.
1915’te Bitlis, Muş, Diyarbakır ve Elazığ’daki Ermeni isyan ve terör faaliyetleri hız
kazanmış, ayrıca Erzurum, Sivas, Trabzon, Ankara, Adana, Urfa, İzmit, İzmir, İstanbul,
Maraş, Antep ve daha birçok yerde Ermeni isyan ve terör olayları yaşanmıştır. Mayıs
1915’te Van işgal edilmiş ve 20.000’in üzerinde Müslüman katledilmiştir.
Bütün bu olaylar üzerine Osmanlı Devleti, iç güvenliği sağlamak ve cephe gerisini
güven altına almak amacıyla 27 Mayıs 1915 tarihinde Tehcir Kanunu olarak anılan
“Sevk ve İskân Kanunu”nu çıkartmıştır.
Sevk ve İskân Kanunu “savaş halinde devlet yönetimine karşı gelenler için askeri
birliklerce alınacak tedbirleri” içeriyordu. Kanunun 2. maddesi uyarınca “silahlı
güçlere yönelik casusluk ve ihanetleri tespit edilen köy ve kasabalar başka mahallere
sevk ve iskân edilebileceklerdi”. Kanun metninde herhangi bir etnik grup veya
zümre adı zikredilmemiştir. Kanun kapsamına giren Osmanlı vatandaşları bulundukları
yerlerden Osmanlı toprakları içinde başka yerlere sevk edilerek iskâna tabi
tutulmuşlardır. Osmanlı Devleti, 1915’te özellikle Doğu ve İç Anadolu’da yaşayan
Ermenileri, bazı istisnalar hariç, yine kendi topraklarından olan Suriye ve Kuzey Irak
bölgesine göç ettirmiştir.
Ermeni Diasporasının iddia ettiği gibi 1.500.000 ermeni katledildi mi?
Yusuf Hallaçoğlu başkanlığında hazırlanan “Ermeniler: Sürgün ve Göç” başlıklı
eserde, yaklaşık 500.000 Ermeninin göç ettirildiği (tehcir), bunların büyük
kısmının 1918’den itibaren eski yerlerine geri döndüğü, bu arada tehcirden
kurtulmak için önemli sayıda Ermeni nüfusun da Osmanlı toprakları dışında başka ülkelere (özellikle Rusya hakimiyetindeki Kafkasya ve İran’a) göç ettikleri, 1914
tarihli Osmanlı nüfus sayımına göre Ermeni nüfusun 1.229.000 olduğu göz önüne
alındığında ise tehcir sırasında hayatını kaybeden Ermenilerin sayısının Batılıların
iddia ettikleri gibi 1.500.000 değil, yüzbinlere bile varmadığı ve katliam iddialarına
karşın bu Ermeni kayıplarının hastalıktan ve göçün elverişsiz şartlarından
kaynaklandığı belirtilmektedir.
Ermeni Meselesi Kronolojisi
1989 - Yahudilik Reform Birliği Ermeni Soykırımı'nın tanınmasına ilişkin bir karar aldı.
1997 - Uluslararası Soykırım Araştırmacıları Derneği (IAGS), Osmanlı Ermenilerinin katliama uğramasını soykırım olarak tanıyan bir kararı oybirliğiyle kabul etti. 2007’de bu tasarı Süryani soykırımı ve Yunan soykırımını da içerecek şekilde genişletildi.
2001 - Fransa, Türkiye ile ilişkileri geren uzun bir mücadelenin ardından 2001 yılında katliamları sözde ‘soykırım’ olarak tanıyan ilk büyük Avrupa ülkesi oldu.
2002 - Uluslararası Geçiş Dönemi Adaleti Merkezi 1915-1918 Osmanlı Ermenileri katliamını soykırım olarak kabul etti.
2015 - Papa Francis, Ermeni Soykırımı'nın "20. yüzyılın ilk soykırımı olarak kabul edildiğini" söyledi
2015 - Avrupa Parlamentosu, Osmanlı Türk güçleri tarafından bir asır önce 1,5 milyon Ermeni katliamını soykırım olarak nitelendiren bir önergeyi destekledi.
2019 - ABD Temsilciler Meclisi, ezici bir çoğunlukla bir asır önceki Ermeni soykırımını tanımak için oy kullandı
2019 - Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 24 Nisan tarihini “Ermeni soykırımını anma ulusal günü” olarak kabul etti.
2019 - Fransa, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un önderliğinde ilk kez “Ermeni soykırımını anma ulusal gününü" gerçekleştirdi.
Sarıkamış bozgunundan bir ay sonra Osmanlılar ordu içindeki Ermenileri silahsızlandırmaya başlamş, birkaç ay sonra, 27 Mayıs 1915’te, Takvim-i Vekayi gazetesinde yayınlanan kararla Sevk ve İskan Kanunu çıkarmışlardır. İlber Ortaylı’ya göre Tehcir Kanunu’nun çıkarılmasında Alman Genelkurmayı’nın ısrarlı tavsiyeleri olmuştur. Sevk ve İskan Kanunu’nda Ermenilerle ilgili spesifik bir ifade bulunmamasına karşılık uygulamalardaki davranışlar kanunun Ermenilere yönelik çıkarıldığı varsayımını doğurmuştur.
Osmanlılar bir yandan Ermeni isyanlarını bastırmaya çalışırken diğer yandan 27 Mayıs 1915’te Takvim-i Vekayi gazetesinde yayınlanan Sevk ve İskan Kanunu çıkarmıştır. Kanun ‘geçici’ olarak değerlendirilmesine ve spesifik olarak Ermenileri hedef almamasına karşın Doğu vilayetlerinde isyana karışan Ermeniler üzerine odaklanmıştır. Ermeniler bu kanunla Kuzey Irak, Suriye ve Lübnan topraklarına göç ettirilmiştir.
Sürgün edilen Ermenilerin sayısı
Tehcir kanunuyla birlikte takribi olarak 1.5 milyon Ermeni vatandaşın sürgüne maruz kaldığı ve hayatını kaybettiği iddia edilmektedir. Ancak bu rakamlar doğrulanmamış, farazî olarak ortaya atılmıştır.
‘Sözde’ Ermeni Soykırımı ile ilgili tarihçilerin söyledikleri
Rus tarihçi Prof. Dr. Oleg Kuznetsov, 1915 olayları iddialarının kurgu olduğunu belirterek "Ermeniler, tarihi ve yasal belgelerle bu propaganda teriminin (soykırım) geçerliliğini doğrulamanın mümkün olmadığını biliyor." dedi.
1. Dünya Savaşı'na katılan ülkelerde ordunun güvenliği için çeşitli tedbirlerin alındığını, Rus Çarlığı'nda da Alman ve Yahudilerin sürgün edildiğini belirten Kuznetsov, "Tüm bunlar düşmanın safına geçilmemesi ve ordunun güvenliğinin sağlanması için yapıldı. Bu, askeri siyasetin bir parçasıdır." ifadelerini kullandı.
Kuznetsov, Ermeni çetelerin bu dönemde Osmanlı'ya karşı faaliyetler sürdürdüğünü hatırlatarak "Doğal olarak Ermeniler, savaş hattına uzak bölgelere sevk edildi. Ermenilerin birçoğu Kuzey Irak’a ve bugünkü Lübnan bölgesine gönderildi. Bu yüzden Osmanlı'nın 1915'te Ermenilere yönelik eylemlerinin sıra dışı olduğunu söylemek fantezidir." diye konuştu.
"Ermeni soykırımı iddiaları, jeopolitik oyun ürünü"
1915 olaylarının soykırım olarak ileri sürülmesinin jeopolitik oyunun ürünü olduğuna işaret eden Kuznetsov, Türkiye’nin 1952’de NATO üyesi olduğuna dikkati çekti.
Kuznetsov, Sovyetler Birliği’nin Ermenileri kullanarak NATO’nun güney kanadını ve Türkiye’yi etkilemeye çalıştığını vurgulayarak "Sovyetler Birliği, küçük milletlerinin milliyetçilik ruhunu kullanarak Orta Asya ve Orta Doğu bölgesini sürekli askeri, siyasi gerilim içinde tuttu ve NATO’nun bu bölgeleri, askeri üs olarak kullanmasını engellemeye çalıştı." dedi.
Soykırım iddialarının da Türkiye'nin NATO üyesi olmasından sonra ortaya çıkartıldığını anlatan Kuznetsov, "Ermenistan Komünist Partisinin merkez komitesi 1962'de sözde soykırımın 50. yılını anmak için karar aldı. Bu andan itibaren Ermeni soykırımı yapıldığına dair propaganda başladı. Bu, Sovyetler Birliği Yüksek Komitesince onaylanan Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti’nin bir ürünüdür." ifadelerini kullandı.
"Ermeniler, tezlerinde soykırımın yaşandığını doğrulayamıyor"
Rus tarihçi Kuznetsov, Ermenilerin, Rus okullarında çok sayıda tez yazdığına, bu tezlerle soykırımın yaşandığını doğrulayamadıklarına dikkati çekerek, "Ermeniler, tarihi ve yasal belgelerle bu propaganda teriminin (soykırım) geçerliliğini doğrulamanın mümkün olmadığını biliyor. Bu yüzden sözde Ermeni soykırımı iddiaları, kurgudan başka bir şey değil." dedi.
Rus parlamentosunun alt kanadı Duma’nın 1996'da Ermeni soykırımı iddialarını kabul ettiğini hatırlatan Kuznetsov, bu kararın o zamanın konjonktürü gereği alındığını savundu.
“Birinci Dünya Savaşı’ndaki ilk yenilginin ardından, istilacı ordulara gösterilen silahlı Ermeni desteği, Alman Genelkurmayı’nın da ısrarlı önerileriyle tehcir (zorunlu göç) kararının alınmasına sebep oldu. Yakın zamanlara kadar, Talat Paşa’nın ‘soykırım’ emrini içeren telgrafının, doğruluğu ispatlanan bir belge olduğunu söylemek, güçtür. Tehcir kararında ordunun hareket alanını güvenceye almak ve Müslümanlarla Ermeniler arasındaki çatışmaları önlemek amacı olduğu açıktır. Kuşkusuz idare bu işlemi uygularken, aktif Ermeni militanlarıyla sivil halkın çatışmaya karışmayacak unsurlarını ayırdedemezdi. Tehcir işlemini kimi idareciler oldukça kansız biçimde gerçekleştirdi, bölgelerindeki nüfusu, öbür bölgeye aktarabildi (Tehcirin hedefi Suriye ve Mezopotamya idi).” (Türk tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı)
“Türkler, Ermeni soykırımı yapmamıştır. Ermenilere doğrudan yönelik bir kin duygusu oluşturma ya da Avrupa'daki Yahudi düşmanlığı ile mukayese edilebilecek 'iblisleştirme' kampanyası olmamıştır. Ermeni tehciri tüm ülkeyi içine almamıştır. Ermenilere doğrudan yönelik bir kin duygusu oluşturma ya da Avrupa'daki Yahudi düşmanlığı ile mukayese edilebilecek 'iblisleştirme' kampanyası olmamıştır. Ermeni tehciri tüm ülkeyi içine almamıştır.” (Yahudi asıllı İngiliz tarihçi Prof. Dr. Bernard Lewis)
Avrupalılar Ermeni Soykırımını tanıyor mu?
Pek çok Avrupa ülkesi yasal olarak Ermeni soykırımını tanımasa da hadisenin soykırım olarak değerlendirilebileceğini inkâr etmiyor. Avrupa'da ilk kez Ermeni Soykırımı'nın tanınmasına yönelik adımı 2001 yılında Fransa atmıştır. 2015'te, hadiselerin yüzüncü yılında başta Papa olmak üzere Ermeni Soykırımı ile ilgili pek çok açıklama ve düzenleme yapılmıştır. 2019'da Fransa, Macron önderliğinde ilk kez 'Ermeni Soykırımını Anma Ulusal Gününü' icra etmiştir.
ABD Başkanı Biden Ermeni Soykırımı’nı tanıyacak mı?
Ermeni-Amerikan toplumuna yakınlığı ile bilinen eski senatör ve şimdilerde ABD Başkanı olan Joe Biden’ın bu yıl Ermeni Meselesini soykırım olarak tanıyacağı yönünde bazı iddialar var. Bu doğrultuda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Biden ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirerek konuyu görüştü. Erdoğan’ın telefon görüşmesinde Biden’dan Ermeni Meselesini ‘soykırım’ olarak tanımayacağı yönünde teyit aldığı ifade edildi.
Ermeni aydınları ABD başkanlık koltuğundaki değişikliğin ardından Ankara’nın Washington ile olan yakınlığının sona erdiğini, hatta Pentagon’un bile Türkiye’yi güvenilir bir müttefik olarak görmediğini düşünüyor.
Uzmanlar, Temsilciler Meclisi’ndeki üyelerin başkan Joe Biden’ı Ermeni Soykırımı'nı ‘açık bir şekilde ve doğrudan tanımak’ için baskı yaptığını ifade ediyor. Temsilciler Meclisi’nde oy hakkı bulunan 435 üyenin yaklaşık 4’te 1’i Ermeni Soykırımı’nın tanınmasını istiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan sözde ‘Ermeni soykırımı’ açıklaması
Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu toplantısının ardından açıklamada bulunan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Sayın Cumhurbaşkanımız, sözde 'Ermeni soykırımı' yalanına ve siyasi hesaplarla bu iftiraya arka çıkanlara karşı da hakikatleri savunmaya devam edeceklerini bildirmiştir" dedi.
Meral Akşener’den sözde Ermeni soykırımı açıklaması
Akşener, insanlık tarihinin acılarla dolu olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Bu acılara baktığımda bir tarihçi, bir akademisyen, bir öğretmen olarak ben elbette her konunun şeffaf ve açık bir biçimde, bilimsel yöntemlerle, belgelere dayalı olarak ele alınmasının taraftarıyım. Analitik olması gereken bu tür çalışmaların, bir takım lobi gruplarının konjonktürel ve hatta mevsimlik çıkarları için rafa kaldırılması; buna mukabil kısa vadeli hesapların öne çıkarılması, halklar ve müttefikler arasındaki ilişkilere zarar vereceği gibi gelecek kuşakları da töhmet altında bırakır. ABD’nin şimdiki yönetimiyle Türkiye’nin şimdiki yönetimi arasında, derin görüş ayrılıklarının olduğu bir sır değil. Ama unutmayalım ki, yönetimler geçicidir. Nihayetinde Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkiler, Türk ve Amerikan halkları arasındaki dostluk kalıcıdır. O nedenle ABD’ye özgü iç politik mülahazalarla, bir sözde 'soykırım' tezi üzerinden yürünerek, 'günü geldi' anlayışıyla halklarımız arasında telafi edilemeyecek bir kırgınlığa sebep olacak adımların atılmasından uzak durulması, kalplerin kırılmaması ve beyinlerin zehirlenmemesi en samimi beklentimdir''