ABD Erdoğan'ı değil, Erdoğan ABD'yi gözden çıkardı, peki nasıl?

Hiç kimse şunu sormuyor; “21 yıllık iktidara, bunca kara propagandaya, içeride ve dışarıda her türlü aleyhte iş birliğine rağmen, AK Parti nasıl oluyor da hâlâ yüzde 40’ın üzerinde oy oranıyla birinci parti oluyor?”

Pandemi ve küresel ekonomik krizin olumsuz etkilerine rağmen, AK Parti’de bir çözülme yoksa, buna rağmen seçimin favorisi Erdoğan ve Cumhur İttifakı ise, temelde yatan sebep, Millet İttifakı’na ve Kılıçdaroğlu’na olan güvensizlik, Erdoğan ve Cumhur İttifakı’na olan güvendir.

Erdoğan, 2002 seçimlerinde gelecek vizyonu çizerken, söz verdiği, vaat ettiği ne varsa, 21 yıl içinde hepsini gerçekleştirmiş bir lider. Şehir hastaneleri, otoyollar, tüp geçit, boğaza üçüncü köprü, Çanakkale Köprüsü, Körfez geçişi, yerli otomobil, yerli tank, helikopter, yerli uydu, yerli savaş uçağı, yerli uçak gemisi… Bunların hepsi, Erdoğan’ın 2002 yılından itibaren her seçimde üstüne ekleyerek, millete söz verdiği icraatlardı. Tamamını gerçekleştirdi ve millet bunu görüyor.

Artan fiyatlar ve hayat pahalılığı karşısında, devlet elini kolunu bağlayıp oturmuyor.

İşin aslı şu ki; artan fiyatlar, alım gücünün azalması karşısında, devlet alt gelir gruplarını çeşitli yollarla destekliyor ve sosyal yardımlar o insanlara nefes aldırıyor. Resmiyette hiç geliri olmayan ailelere maaş bağlanmasının dışında, elektrik, su, doğalgaz, kira yardımı yapılıyor. Yine asgari ücret düzeyinde tek gelire sahip hanelere muhtelif destekler veriliyor. Çiftçi ve köylü, altı ay önce 650 liraya aldığı yemin torbasını şimdi 400 liraya alıyor. Çiftçiye faizsiz kredi veriliyor. Gübrede ve mazotta rahatlatıcı sübvansiyonlar uygulanıyor. Pandemi sürecinden itibaren esnafa birçok kalemde faizsiz kredi uygulanıyor. Çeşitli vergi muafiyetleri veriliyor. Sosyal yardımların çokluğu bir ülkenin fakirliğini değil, aksine o devletin gücünü gösterir. Almanya’da nüfusun yarısına yakınının bir şekilde sosyal yardımlardan faydalanması bunun en açık örneğidir.

AK Parti’den önce de AK Parti döneminde de cari açıkta en önemli etkenin enerji ithalatı olduğunu biliyoruz. Önümüzdeki süreçte, Karadeniz gazı ve Akkuyu’nun devreye girmesiyle bu makas daralacak. Ayrıca yeni petrol kuyularının bulunması an meselesi. Türkiye, savunma sanayiindeki ihracın artırılması ve “bor karbür” gibi katma değeri yüksek ürünlerin satışıyla da bu açığı dengelemeyi hedefliyor.

CHP’ye yakın anket şirketlerinin araştırmalarında bile; “Bu sorunları kim çözebilir” sorusunda, insanların yüzde 70’i Erdoğan’ı işaret ediyor. Kılıçdaroğlu’nun vaatleri inandırıcı gelmiyor. Seçime dönük, altı doldurulamayan, sübjektif vaatler seçmeni etkilemiyor.

Türkiye, kuruluşundan bu yana acılarla, yokluklarla boğuşarak bugünlere geldi.

Türkiye’nin ayaklarına vurulan prangalar, kabul etseniz de etmeseniz de Recep Tayyip Erdoğan’la çözülmeye başladı. İstihbarat örgütünün maaşlarını Amerika’nın ödediği bir Türkiye’den, “Amerika vermezse biz yaparız” diyerek, muharip savaş uçağını üreten bir Türkiye’ye geldik. Türk mühendislerinin yaptığı, Devrim Otomobili’ni, küresel güçlerin dayatmasıyla hangarda çürümeye terk eden Türkiye’den bugün TOGG’u yollarla buluşturan bir döneme geldik.

11 ilimizi yerle bir eden, depremin yaralarını kimin sarabileceği sorusuna, bu milletin verdiği cevap da yine; “Erdoğan ve AK Parti sarabilir” yanıtından başka bir şey değil. 650 bin konut ve on binlerce iş yerini, “Beş kuruş almadan vereceğim” diyenler inandırıcı bulunmuyor. “Büyük bölümü hibe, vatandaşımızın da katkı paylarıyla bu konutları bir yılda tamamlayacağız” diyen Erdoğan’a millet inanıyor.

Muhalefet önceki seçimlerde olduğu gibi yine; tüm Kürtlere terörist muamelesi yapıldığı yalanıyla, HDP iş birliğini ört bas etmeye çalışıyor. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli olmak üzere, Türkiye’de hiç kimse Kürtleri potansiyel PKK’lı olarak görmüyor. Aksine, Kandil ve Suriye’deki teröristlerin dışında hiçbir Kürt vatandaşımız PKK’lı değildir. PKK’ya katılımların sıfıra inmesi bunun en büyük ispatıdır. Çeşitli algılarla, yalanlarla ve provokasyonlarla Kürtleri istismar etmeye çalışan bir yapı söz konusudur. Bugüne kadar Kürtleri, PKK’nın siyasi kanadı HDP ve önceki yıllarda kurulmuş türevlerine mahkûm etmeye çalışan anlayış, ırkçılık üzerinden Kürt vatandaşlarımızı istismarı sürdürüyor.

Son günlerde, “Amerika Erdoğan’ı gözden çıkarmadı” türünden, ters algı operasyonları yapılarak, Millet İttifakı’nın Amerika ve Batı ile bağlantıları gizlenmeye çalışılıyor. ABD’nin Erdoğan’ı gözden çıkarıp çıkarmaması önemli değil. Erdoğan, ABD’yi ve Batı’yı gözden çıkaralı yıllar oluyor. Erdoğan, ABD ve Batı ile Türkiye’nin çıkarlarını önceleyen bir ilişki içinde.

Erdoğan bunları yaparken, Millet İttifakı’nın bileşenleri, son bir yıl içinde ABD, İngiltere ve Avrupa büyükelçileriyle randevu yarışına giriyor. Kılıçdaroğlu, ABD Büyükelçisi ile bir ay önce yaptığı görüşmenin tutanaklarını açıklamadıkça, o görüşmenin üzerinden, “Seçimlere dönük ABD-CHP iş birliği” gölgesi asla kalkmayacaktır.