ABD Türkiye’yi işgale mi hazırlanıyor?
ABD’de Lozan Barış Antlaşması’nın yıl dönümü seçilerek 24 Temmuz 2002’de gerçekleştirilen Millenium Challenge (Bin Yılın Meydan Okuması) adlı tatbikatın adını duymayan kaldı mı?
Türkiye’nin çağrılmadığı bir tatbikattı bu. Kapsamı hedef ülkenin 96 saatte işgal edilmesi üzerine kuruluydu.
Tatbikatın senaryosu ise şöyleydi:
“Hedef ülke, bazı denizyollarını kontrol etmektedir. Bir ada ülkesiyle şiddetli sorunları vardır. Bu ülkede çok büyük bir deprem olur. Sivil hükümet depremle mücadele edemez ve kaos durumunda ordu duruma el koyar.”
Associated Press ajansı bu tatbikat senaryosundaki hedef ülkenin Türkiye olduğunu duyurmuştu.
21 yıl önce yapılan bu tatbikatı Türkiye talep etmemesine rağmen Başkan Joe Biden’ın emriyle gönderilen uçak gemisi USS George H.W. Bush’un yola çıkmasıyla daha çok konuşur olduk. Pentagon Sözcüsü Patrick Ryder geminin Ankara'dan “Ek yardım talebi gelmesi halinde pozisyon almak üzere” Akdeniz'de Türkiye'ye doğru ilerlediği bilgisini paylaştı.
Türkiye bir savaş gemisinden ne tür bir “ek yardım” talep edebilir?
Tatbikat senaryosuna göre koşullar hayli uygun görünüyor. Ülkemiz büyük bir deprem felaketini yaşıyor şu anda. Son bin yılın depremi. Bir ada ülkesiyle sorunlarımız bulunmakta malum; Kıbrıs’ın güneyindeki Rum Kesimi. Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarının paylaşımında hedef ülke Türkiye sürekli arıza çıkarmakta, emperyalizmin verdiği bir lokma hakkına razı olmayı reddetmekte. Üstelik hedef ülke Çanakkale ve İstanbul boğazları gibi bazı denizyollarını da kontrol etmekte. Alın size üçüncü kriter de mevcut.
BEKLENTİ HÜKÜMETİN DEPREMLE MÜCADELE EDEMEMESİ VE KAOS
Tüm kriterler mevcut olduğuna göre geriye kalıyor sivil hükümetin depremle mücadele edememesi ve çıkarılacak kaos.
Senaryo yazıcıları bu konuda bir hayli şanslı.
Başka bir ülkede bu koşulları sağlayacak bir muhalefet yok.
Israrla sahaya asker girsin, siviller çıksın diyen siyasetçilere, enkazların altından ilk önce AK Partililerin çıkarıldığını söyleyecek denli dengesini yitirmiş meczuplara ve deprem bölgesinde “Gelin beni tutuklayın” diye sinir krizleri geçiren bir ana muhalefet liderine sahip ülkeyiz sonuçta. Tabii “Alevilere ve Kürtlere yardım edilmiyor” diye iğrenç iftiraları atanları da unutmayalım.
Gerçi PKK elebaşlarından Cemil Bayık, “TC bize saldırmazsa eylem yapmama kararı aldık” dedi ama bozarlar sonuçta, zor mu? Sahada asker olsun, biz kaos çıkaralım, ordu yönetime el koysun sonra dünyaya uluslararası güçlerin Türkiye’ye gönderilmesi çağrısı yapalım.
Al sana Millenium Challenge!
Neyse, birileri komplo senaryosu diyecektir, geçelim.
Ama bu gemi Türkiye açıklarına, uluslararası sulara neden geliyor? Aydınlık gazetesinden Tevfik Kadan’a sordum, o eski bir deniz subayı. Ona göre bu ABD’nin bir YUMUŞAK GÜÇ GÖSTERİSİ…
Yardım falan yalan biliyorsunuz. Asıl amaçları o olsa ABD silahlı kuvvetlerinin büyük bir hastane gemisi var, onu gönderirlerdi içindeki personeliyle. Ya da Pandemi döneminde koskoca transatlantiği hastane yaptıkları gibi bir Cruise gemisi yollarlardı.
Bu yazıyı girdiğimiz sırada uçak gemisi Pire limanından ayrılmış ve Doğu Akdeniz’e doğru ilerliyordu. Muhtemelen orada bir takım tatbikatlar yapacak bölge ülkelerle.
Ama Sevgili Dostum Türkiye Gazetesi Yazarı Yusuf Alabarda’nın tezi bana daha ilginç geldi. Deprem Suriye’nin kuzeyindeki PYD-YPG güçlerini de vurdu. ABD elemanlarını oradan çıkarmak ve ilk tedavilerini yapmak üzere gemiye almak istiyor. İşte bunu nasıl yapacak orası meçhul.
Bu arada…
ASKER ZATEN SAHADA
Muhalefetin iddialarının aksine TSK zaten sahada. İşleri başlarından aşkın. Uyumadan çalışıyorlar, depremin sonuçlarıyla mücadele ediyorlar. Şimdiye kadar bölgeye yaptıkları sorti 600’ü geçti. On binlerce yaralı taşıdılar. TSK İnsanı Yardım Tugay Komutanlığı’na ait 2 bin 600 uzman personel bölgeye sevk edildi, ilk 24 saat içinde 3 bin TSK personeli ile birlikte iş makineleri, nakliye uçakları ve helikopterler devreye alındı, 36 saat içinde hava yardım koridoru ile birlikte 150 sorti yapıldı. Bu zaman zarfında TSK’ya ait bölge için görevlendirilmiş hava aracı sayısı 70’ten fazlaydı.
TSK’nın kimyasal silah kullandığı iftiralarına destek veren, sessiz kalan muhalefetin bu TSK sevgisini anlamakta insan güçlük çekiyor. Bir Youtube gevezesi neden İstihkam alaylarının iş makineleriyle birlikte 12 saatte bölgeye gidemediğinin hesabını soruyor. Bu kıroluklarla ve zirzopluklara mücadele edebilmek için kelimeler kifayetsiz hakikaten. Arabanla Çanakkale’den yola çıksan Adıyaman’a 15 saatten önce gidebilir misin? Tam 48 saat sonrasında Çanakkale’deki İstihkam Alaylarının iş makineleri TCG Bayraktar ve TCG Sancaktar çıkarma gemileri ile birlikte İskenderun Limanı'na yanaştı. TCG Bayraktar şu anda hastaneye çevrildi. Bu arada yine TSK’ya ait 22 firkateyn de İskenderun limanında hastane olarak hizmet vermekte. TSK ayrıca bölge iki adet sahra hastanesi kurdu.
Utanın diyeceğim ama o duygudan bağışık olduklarını biliyoruz ne yazık ki.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan peş peşe açıklamalar yapıyor.
Deprem bölgesindeki her vatandaşa ayda 10 bin lira maaş
Her aileye kira desteği.
Bir defaya mahsus 15 bin liralık taşınma yardımı.
Ve bir yıl içerisinde evlerinin yapılıp teslim edilmesi…
Evet, düştük ama nasıl kalkacağımızı, tekrar güçlü ve sağlam adımlarla yere basacağımızı biliyoruz.
Bir filmde izlemiştim, ismini tam olarak hatırlamıyorum ama başrolünde Matt Damon oynuyordu. Seçimi kaybeden bir siyasetçi olarak açıklama yapması gerekiyordu ve şöyle dedi:
“Nasıl düştüğümü değil, ayağa kalktıktan sonra ne yapacağımı konuşalım.”
Erdoğan onu söylüyor işte.
Çünkü düşmemizin nedeni belli, bir daha düşmemek için ne yapacağımız da.