Anneye laf yok
Bir sabah uyanmışız...O, pamuklara sarilı süt kuzusu, ben kuzunun yorgun, acemi, ürkek omzuyum.
Vücudumun dörtte üçü duygu... Arkamdaki asırlık çınar yaşındayım...
Çocuk sahibi olmanın çocuğa ait olmak olduğu gerçeğini şişko göz kapaklarımla karşılıyorum.
Bir yandan kulağımda kadın sesleri... Çok kadın ama, ne çok kadın üffff...
"Biz beş çocuk büyüttük böyle sızlanmadık..."
Eeee.. şey...Birini doğurup, diğerlerini büyük olan çocuğa kitleye kitleye beş çocuk büyüttüğünle ilgili ufak bir ayrintı var teyze, bunu da atlamasak mı acaba?
Zaten çocuklar sabah evden çıkar, öğle yemeğini komşunun birinde yer, evciligini bir diğerinde oynar, kırılacak dökülecek ne varsa sevimsiz komşuda kırar, sokakta çatlayıncaya kadar koştuktan sonra, anneyi güne giderken yakalar, iki göbek atıp nevaleyi götürdükten sonra ezanı duyar duymaz eve sadece uyumaya giderdi.
Bu arada kafayı gözü patlatmadan eve dönülen günler, aile içinde coşkuyla ve şükür secdeleriyle kutlanırdı.
Tabi kırık çıkık gibi ufak işler, ev içinde "hey maşaallah birşeyciğin yok, aaa bak kuşş! -çatırtttttt!" diye kolun yerine oturtulmasıyla halledilirdi.
Bir nesil böyle böyle perte çıktı biliyor musun teyze? Sen o sırada tabaktaki kısırı sünnetliyordun. Hoş şimdi bana o akılları da aynı kısırlı ambiyansta veriyorsun ama olsun...
Evet şimdi de biz biraz suyunu çıkarmış olabiliriz. Artık çocuklu evlerin tamamı silikon kaplı. Çocuğu baloncuklu poşete sarıp üzerine kırılır etiketi yapıştırsak bi rahatlama gelecek.
Evlatlarımızın yanağına uzanan dudakları 500 metre öteden sensörlerimizle hissedip terliği ilgili kişinin ağzına indiriyoruz. Çocuğu saksıya koyup suyuna çiçek coşturan katmaya birkaç yıl uzaktayız.
Ama bizi suçlama...Bunlar hep sizin eseriniz teyze.
Çocuk merdivenden yuvarlanırken, daha yere varmadan bir dayak da sen atmasaydın o çocuklar boyle analar olmazlardı.
O halde al sana çuvaldız. Bana kürdan yeter...