"Ara Güler fotoğrafın Messisi gibi adamdır"

Dünyanın en iyi yedi fotoğrafçısından biri olarak gösterilen Ara Güler için Hürriyet Gazetesi Fotoğraf Editörü Sebati Karakurt "Öyle bir yetenek ki fotoğrafın Messisi gibi bir adamdır." benzetmesinde bulundu.

Mesleğine olan tutkusuyla çok sayıda foto muhabiri ve fotoğrafçıya yön veren Ara Güler'in hayatına dokunduğu insanlar arasında, Hürriyet Gazetesi Fotoğraf Editörü Sebati Karakurt da yer alıyor. 

Sarıkamış'ta doğup büyüyen Karakurt 5 yaşındayken, Ara Güler'in editörlüğünü yaptığı Hayat dergisindeki Hikmet Feridun Es'in siyah-beyaz fotoğrafları ilgisini çekti.  

Küçük yaşta zihnine yerleşen fotoğrafın etkisine kayıtsız kalamayan Karakurt, ilerleyen zamanlarda Türkiye'nin dünya çapında en ünlü foto muhabiri Ara Güler'i keşfetti. 

"Ara Güler'e dokunan herkesin hayatı da değişmiştir"

Ünlü foto muhabiri ile ilgili anılarını AA muhabirine anlatan Karakurt, 1950'li yıllarda fotoğrafın, belgeselciliğin çok önemsenmediği bir dönemde fotoğrafçılığa meyil etmenin inanılmaz bir şey olduğunu dile getirdi.

Ara Güler'in fotoğrafçılığının tek başına bir hikaye olmadığını ifade eden Karakurt, şöyle konuştu:

"Muhsin Ertuğrul'un yanındaki oyunculuk denemeleri, rejisörlük eğitimi alması, tiyatroculuk ve sonra yazım hikayesi...  Ara Güler, elinde fotoğraf makinesiyle fotoğraf çeken bir adam değil. Ara Güler'e dokunan herkesin hayatı da değişmiştir. Mesela Çetin Altan, 1969'lu yıllarda elinde küçük bir makineyle Ara Güler'in yanına gidiyor, 'Hadi gel dolaşalım, bana şunu öğret diyor.' 'Peki' diyor Ara Güler. 'Al İşte İstanbul' adlı kitap orada doğuyor. 

'Fotoğraf nasıl çekilir, gösteriyor' derken, sosyal ilişkileri kurabilen, dünyanın en zeki insanlarından biri diyebileceğimiz bir adam Ara Güler. Çetin Altan da aynı kalibrede bir adam. Bunlar bütün İstanbul'u dolaşarak muhteşem bir kitap çıkarıyorlar. Yıllar sonra o dönem Hürriyet'in bünyesinde yer alan İstanbul Life dergisinde bu ikiliyi yine aynı bölgede gezdirelim diye bir proje yaptık. İkisinin eskiden fotoğraf çektiği noktalarda, bu kez onların fotoğraflarını çektim."

 "Gidip cesedi durdurarak yaftasıyla birlikte fotoğrafını çekiyor"

Ara Güler'in çok enteresan bir adam olduğunu aktaran Karakurt, "İdamın olduğu yıllarda Sarıyer sapığının idamı söz konusu. Sarıyer'de günler öncesinden idam edileceği açıklanıyor. Gazeteciler, foto muhabirleri gidiyor o anı fotoğraflayacaklar. Sarıyer sapığı denen kişi, darağacına çıkarılıyor. Altındaki sehpa çekilince dönmeye başlıyor. Ara Güler bir türlü fotoğraf çekemiyor. Gidip cesedi durdurarak yaftasıyla birlikte fotoğrafını çekiyor." dedi. 

Ünlü foto muhabirinin dil bilen çok zeki bir adam olduğunu anlatan Karakurt, sözlerine şöyle devam etti:

"Kurduğu ilişkilerle açamadığı kapı yok. Benim doğduğum yıl 'Master of Leica' unvanını almış. Agresif bir görüntüsü var ama aslında hiç agresif değil. Çünkü bir ricada bulunursanız, bir şey yapmasını isterseniz sizi hiç kırmaz. Kendisi de foto muhabiri olduğu için o kadar zorlanmış ki. O yıllar, insanların iletişim kurmasının zor olduğu yıllarda bütün bunları yapıyor. Biz şimdi istediğimiz gazete ya da ajansla bağlantı kurabiliyoruz veya takip edebiliyoruz birbirimizi ama o iletişimin çok az olduğu dönemde dünyadaki en önemli fotoğraf piyasasına giriyor.

Öyle bir yetenek ki fotoğrafın Messisi gibi bir adamdır. Bunlar az gelir dünyaya. Bunlar gibi olunmaz, bunlar gibi doğulur. Bir insan ben 'Ara Güler gibi olmak istiyorum.' derse olunmaz. Bu bir şanstır. Bir zar atıldı ve bu adam İstanbul'a geldi. Başka bir yere de gidebilirdi. Bu, Türkiye'nin büyük bir şansı. Bizde çok büyük fotoğrafçılar var fakat bir tane golcü vardır, bu adam Ara Güler'dir. Ara Güler'in fotoğrafları hep goldür. Hiç vakit geçirme yoktur. Yaşadığı dönemde zamanı durdurdu. Çok büyük rüyalar gören insanlar için zamanı durdurdu. Sıradan insanlar o donan zamandan bir şey anlamayabilirler. O günkü teknolojiyle İstanbul'un o anlarını yansıtabildi. Onun anlattığı İstanbul'u kitaplarda görmemiz mümkün değil. O zamanı durdurdu ve ileride kendisini bekleyen insanlara dondurulmuş zamanı verdi." 

"İddiam o ki çekildiği gün de onlar fotoğraftı"

"Fotoğrafın en olumlu tarafı, demokratik ve hakkaniyetli bir iş olması." diyen Karakurt, "Deklanşöre bastığınızda fotoğraf çekersiniz. Fotoğrafın güzeli-çirkini, iyisi-kötüsü yoktur. Görüntü çekersiniz, bu görüntüler zamanla fotoğrafa dönüşür. Ara Güler de fotoğrafı çektiğinde görüntüydü fakat zaman geçti, platolar yıkıldı, caddeler, sokaklar, sosyal hayat değişti ve onlar artık tekrarı mümkün olmayan fotoğraflar haline geldi. Fakat iddiam o ki çekildiği gün de onlar fotoğraftı." diye konuştu. 

 Koruncuk Vakfı çocukları için 8 ay fotoğraf eğitimi verdiklerini anlatan Karakurt, şunları anlattı:

"Ara Güler'e eğitim sonunda çocukların fotoğraflarını gösterdik. Ara Güler fotoğraflara baktı 'Elimi öpebilirler.' dedi. Bir seremoni yaptık Ara Güler'in sırayla elini öptüler. Bir sergi açtık. Benim çok uzun sürede katettiğim yolu bu çocuklar 8 ayda katettiler. Çoğu da benden iyi fotoğrafçı oldu. Özellikle ikisi umarım hala fotoğraf çekiyordur. Ara Güler ile etkinlik sonrası yemek yerken bu ikisi, diğer arkadaşlarını atlatarak yanımıza geldiler ve Ara Güler ile daha yakın ilişkiye geçti. Ara Güler de 'Bunların ikisi tamam.' dedi. Ara Güler insanların fotoğraflarını çok eleştirir ama bu çocukların fotoğraflarını eleştirmedi." 

"Sanat değil foto muhabirliği"

Ara Güler'in Türkiye ve dünya için büyük bir şans olduğunu ifade eden Karakurt, "Ara Güler zamanı dondurdu ve gösterdi. Ben 'foto muhabiriyim' diyordu. Bunu insanlara anlatmamız o kadar zor ki. İnsanlar bunun bir tevazu olduğunu söylüyor. Adam 'Ben sanatçı değilim.' diyor. Fakat insanlar foto muhabirliğinin üstünde bir anlam yüklüyor sanata. İkisi başka şeyler. Tablo gibi işler yapıyor ama sanat değil foto muhabirliği." dedi. 

Ara Güler'in bir televizyon reklamı ile daha çok tanınır hale geldiğini hatta "İnsanlar artık beni tanıyor, artık fotoğraf çekemiyorum." dediğini aktaran Karakurt, "Onun tanınmasıyla foto muhabirliği daha çok bilinmeye başlandı. Geniş halk kitleleri, onun sayesinde foto muhabirliğinin ne kadar önemli olduğunu gördü." ifadelerini kullandı.

Karakurt, Ara Güler'in bütün fotoğraflarının tablo gibi olduğunu ama kendisini en çok Afrodisias Antik Kenti'ni keşfinin etkilediğini belirtti. 

Türkiye ve dünyadaki herkesin Ara Güler'e bir minnet borcu olduğunu dile getiren Karakurt, "O olmasaydı, bir sürü şey belki kayıtsız kalacaktı. Belki kaydedilecekti ama bu kadar gözümüzün önüne sunulamayacaktı." diye konuştu. 

Sonraki Haber