Başıboş sokak köpekleri için çözüm ne olmalı?

Son zamanlarda gündemden düşmeyen başıboş sokak köpekleri sorunu tv100.com'un gündeminde. Sokak köpeklerinin saldırdığı insanları korumaya yönelik kurulan ve Türkiye'de tek olma özelliği taşıyan Güvenli Sokaklar Derneği, sahipsiz köpekler hakkındaki öneri ve görüşlerini paylaştı. Seçil Balık'ın haberi...

Son zamanlarda sokakta yaşayan başıboş hayvanların yarattığı gündem katlanarak devam ederken, sokakta yaşanan ölümler ve yaralanmalar da bir hayli ses getirdi.

Başıboş sokak hayvanlarının toplatılması yönünde özellikle sosyal medyadan başlayan çağrılar sonrasında hayvan severler ile sokakta başıboş hayvan istemeyen kitle arasında bir çatışma meydana geldi.

İNSAN HAYATINI SAVUNAN DERNEK SAYISI: 1

Sokak hayvanlarını korumaya yönelik 2766 tane dernek olduğu bilinirken, sokak hayvanlarının insanlara verdiği zararlara yönelik ise Türkiye’de sadece 1 dernek faaliyet göstermekte.

Güvenli Sokaklar Derneği, sokakta başıboş hayvanlarının olmaması yönünde savunduğu görüşle, kimi zaman destek görürken kimi zaman da hedeflerin odağı haline geldi.

Tv100’den Seçil Balık, sokak hayvanlarının neden toplatılması gerektiğini ve hükümetin bu konuda nasıl bir tutum izlemesi gerektiği konusunda Güvenli Sokaklar Derneğinin resmi İstanbul Temsilcisi Dr. Ercan Özçelik ile görüştü.

İşte Dr. Ercan Özçelik’in açıklamaları:

SOKAK HAYVANLARININ ÇOĞALMASI NEDEN ZARARLI?

Sahipsiz sokak hayvanlarının çoğalması, insanlarla doğal çevre arasında hastalık köprüsüne neden oluyor. Bunlardan ilk aklımıza geleni ise kuduz… Bu hastalıklar, insanlara bulaştığında bu sonuçlar ölümcül olabiliyor.

Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü Kuduz Haritası’nda Avrupa Bölgesinde riski en yüksek olan tek ülke.

Avrupa’da da bu hayvanlar var ancak bu köprüyü sağlayan başıboş köpekler yok.

Gelişi güzel yapılan beslemeler, atılan yemekler diğer hayvanların da bir araya toplanmasına ve sürüleşmesine neden oluyor. Hasta olan hayvanların salyaları, diğerlerine bulaşarak hastalık yayıyor. Böylelikle kuduz hastası olan köpekler de bu virüsü diğer köpeklere yayıyor.  Türkiye’de geçtiğimiz yıllarda kuduzdan atlar ve inekler bile öldü.

Bu eksik olan halkanın tamamlanması gerekiyor. Birde parazitten kaynaklanan hastalıklar mevcut. İnsanlara bulaştığında yıllar sonra kist yapabilen ve ciddi ameliyatlara sebebiyet veren kistler bunlar. Köpeklerin gerek dışkısından gerekse salyalarından bulaşan zararlı bakteriler mevcut.

İÇME SULARI TEHLİKEDE Mİ?

Bu sorunlardan en büyüğü ise başıboş köpeklerin dışkılarının tıbbi atık olarak içme sularını tehdit etmesi. Terkos Gölü gibi içme sularımızın olduğu havzalarda dışkılarını yaptıklarında tehdit olarak insan sağlığını etkiliyor. Köpek dışkısı, kimyasal zehir görevi gördüğü için toprağın kimyasal yapısını da bozuyor. Dünya Sağlık Örgütü’de buna dikkat çekti. Köpeklerden insana bulaşan 50-60 tane zoonotik hastalık mevcut.

Başıboş sokak köpekleri, insanların girip çıkabileceği her yerde bulundukları için ileriki süreçlerde oluşacak olan bir salgın hastalığı da engellemek çok zor olacak. Yıllar önce yaşanan Kuş Gribi salgınında kapalı alanda ve kümeste yetiştirilen kanatlı hayvanların dışında geriye kalanlar, hastalık nedeniyle telef edilmişti. Küçükbaş hayvanların her yıl yaklaşık %10'unu telef eden Delibaş Hastalığının ana unsuru da köpeklerdir. Aynı kist, Hidatik gibi köpek pisliğinin bulaştığı otları yiyen koyun ve keçilerde görülür. Hastalık etkeni köpeklerin bağırsaklarında yaşar. Çiğ etle beslenen köpeklere de geçer.

“TÜRKİYE İÇİN ÇOK BÜYÜK BİR HALK SAĞLIĞI”

Başıboş sokak hayvanlarının turizm ve trafik kazalarında da inanılmaz oranda bir etkisi mevcut.

HAYVANSEVERLERİN KORUMA İÇGÜDÜSÜ SADECE KÖPEKLER İÇİN Mİ?

Köpekler, insanlarla duygusal olarak temas kurabilen, göz ve kaş işaretlerinden duygu anlayabilen canlılar. Kedilerin iletişimi, köpeklere göre daha kontrollü ve sınırlıdır. Bu iletişim gücünün yüksekliği, bazı kişiler ve kuruluşlar tarafından yatırım kapısı haline de dönüşebiliyor.

TÜRKİYE’DE MAMA KAYNAĞI İÇİN DÖNEN RAKAM: 1 MİLYAR DOLAR

Köpekler, yeme alışkanlıkları yüksek havyanlardır. Kediler gibi az beslenen bir tür değiller. Köpeklerin bu alışkanlığı ‘Mama sektörünü’ ateşledi.

Türkiye’de bu iş için dönen para ise 1 milyar dolar. Bazı kesimler tarafından bu durum, bir rant sektörüne dönüşmüş durumda. Yem üreticileri başta ithalata başlamıştı. Sonra bu işin ilerlemesiyle yatırım yapılmaya başlandı.

Çok büyük firmalar ve şirketler bile bu işin içine girmeye başladı. Yem üreticileri, insanların yediği atıkları değerlendirdiği için atık hammadde harcama alanı da oluştu. Dolayısıyla burada büyük bir rant oluştu.

BELEDİYELERDEKİ İHMAL ORANI NEDİR?

Bazı belediyeler, imkân olduğu halde yasaların belirttiklerini yerine getirmiyor. Orada da kontrolü yapılamayan bir durum var. Çünkü sayı belli değil, hayvanlar başıboş.

Örneğin dernekler “Şu kadar besleme yapıyorum” diyor, ama hayvanlar kayıtsız olduğu için yapılan beslemenin, harcanan paranın da bir kaydı bulunmuyor. Bazı veteriner klinikleri de bunu rant kapısına dönüştürüp kar elde etmeye çalışıyor. Sokak hayvanlarının, hayvanseverlerin desteği ile tedavi edilmesi, derneklerle anlaşma yapılması da bir gelir kapısı olarak görülüyor.

Birçok siyasi isim, başıboş köpeklerin sokakta bulunmaması adına hemfikir. Biz de diyoruz ki, sahipsiz köpeklerin toplatılması ve tasarrufun devlet eline bırakılmasını talep ediyoruz. Bizimle aynı fikirde görünen, ancak bizimle alakası olmayan bazı hesaplar, bu olayı tamamen çarpıtıyor. “Başıboş sokak hayvanları görüldüğü yerde itilaf edilsin” çağrısında bulunuyorlar. Onların bu çamuru, bize de bulaşıyor.

SAHİPSİZ KÖPEKLER İÇİN ÇÖZÜM NE OLMALI?

Güvenli Sokaklar Derneği’nin bu konudaki benimsediği tutum şudur:

- Sokaktaki bütün başıboş köpekler toplatılmalı, daha sonrasında dişi /erkek (cinsine) ve türüne göre ayrılmalı.

- Hızlıca bir sağlık kontrolü yapılmalı. Ağır hasta olanlar ve aşırı derecede saldırgan olanlar, diğer hayvanlara zarar vermemek adına uyutulmalı.

- 5996 sayılı veteriner hizmetleri kanunundaki kurala göre, bu statüdeki köpekler veteriner hekim gözetiminde uyutulur. Diğer hayvanların iyiliği için sorumluluğun veteriner hekimlerde olması gerekir.

- Ayrımı yapılan diğer hayvanların kimliklendirilmesi gerekir. Ayrımlar tamamlandıktan sonra yerel ya da genel olmak üzere kurulacak olan internet sitelerinde sahiplendirme için ilanlar verilmelidir.

- Bu hayvanlardan birini sahiplenecek vatandaşlar için de teşvik gibi mama, bakım desteği verilmelidir.

- Site ilanlarından sonra sahiplendirilecek hayvanların kısırlaştırılıp kişiye zimmetlenmesi gerekir.

- Kalanlar için yaşam koşulları uygunsa, gönüllülerin desteği ile birlikte bakılıp yaşatılması imkân dâhilinde sağlanabilir.

- Bizim burada esas aldığımız insan hayatıdır.

- Sahipli olan tasmalı köpeklerin de, çocukların bulunduğu park ve bahçelerde salınmaması gerekir, buna da bir cezai yaptırım getirilmelidir.

5199 SAYILI YASA REVİZE EDİLMELİ Mİ?

5199 sayılı yasa 2004 yılında çıktı 2022 yılında revize edildi. Ancak daha da kötü bir hale getirildi. O zamana kadar, belediyeler yerel yönetim olarak saldırgan sokak hayvanlarına da müdahale edebiliyordu.

Bu düzenlemede takip zayıf yapıldığı için 100 küsür belediyeden 10 tanesi bu uygulamayı hayata geçirdi. Onlar da bu barınak projelerinde yetersiz kaldı. Köpek popülasyonu arttıkça kontrol altına almak daha da zorlaştı. Kalıcı çözüm sağlamak yerine yem ihaleleri yaparak besleme yapmaya devam ettiler ve kontrolsüz bir alan oluştu.

5199 sayılı kanunun 4. Maddesi, tehlikeli ve agresif köpeklerin sokaklardan toplanması gerektiğini belirtiyor.

Aynı kanunun 6. Maddesi de saldırgan ve hasta hayvanın rehabilite edildikten sonra alındığı yere geri bırakılması yönünde talimat veriyor. Hasta ve saldırgan hayvanın bırakılma kararını verebilecek olan yetkili ise veteriner hekimlerdir. Yasadaki bu 6. Madde bazı kesimler tarafından da çarpıtılmaya çok müsait olduğu için bir istismara yol açıyor. Bazı hayvansever gruplar, “Küpeli hayvanları alamazsınız” diyor. Bu sorumluluk veterinere aittir. O hayvanın zamanında bakımlarının yapılıp küpe takılması aradan geçen zamanın ardından hastalanmadığını da göstermez. ,

Bu boşluk bütün kontrolleri ihmal ettiği için revize edilmesi gerekiyor.

“5199 SAYILI KANUNUN DAYANDIRILDIĞI İDDİA EDİLEN UNESCO BELGESİ GERÇEK DEĞİL”

5199 sayılı kanun aslında Tansu Çiller zamanında tasarlandı. O dönem yasalaşma imkanı olmayınca AK Parti hükumetine kadar her hükumette tazelenerek komisyonlara iletildi ama kadük kaldı.

Çiller zamanındaki kanun teklifinin Genel Gerekçe kısmına bakıldığında sahte UNESCO belgesine atıf yapıldığı görülebilir.

https://cdn.tbmm.gov.tr/KKBSPublicFile/D21/Y1/T1/DosyaKomisyonRaporunuVerdi/6577545d-3c24-48b6-9276-3a12e31e5493.htm

AK Parti zamanında genel gerekçenin pek değişmeden yine kullanıldığını görüyoruz. Nitekim bu haliyle yasalaştı ve 5199 sayılı kanun oldu. Aynı UNESCO bildirge atfını burada da görebilirsiniz:

https://cdn.tbmm.gov.tr/KKBSPublicFile/D22/Y1/T1/DosyaKomisyonRaporunuVerdi/8943ea4e-7c3e-4a17-841b-92fd14b99aff.htm

Sahte Unesco Belgesi metnini hayvan dernekleri ve bazı üniversiteler sahiplenerek resmi evrak gibi sundu.

BAŞIBOŞ SOKAK HAYVANLARI KONUSUNDA AVRUPA ÖRNEK ALINMALI MI?

Bu konuda bazı uygulamaları örnek alınmalı. Biz de Avrupa politikasındaki gibi sokakta ‘O’ başıboş hayvan diyoruz. Oradaki gibi sahipli hayvanların da sıklıkla devlet eliyle kontrol edilmesi gerekir.

Sadece Avrupa’dan farklı olarak; orada hayvanlar için doğal yaşam alanı diye bir şey yok. Hayvanlar, belirli bir süre tedavi edildikleri ve bakıldıkları kafes tarzı yerlerde kalıyor. Buralar açık araziler değil, böyle olunca kafesler dolduğunda yeni bir hayvan gelirse eğer, oraya gelen en eski hayvanı uyutuyorlar.

Türkiye’de doğal yaşam alanları yapılırsa, bu yığılma zaman içerisinde azalacaktır.

Sonraki Haber