"Beka" seçim kaybettirmez sandılar ve Kılıçdaroğlu neden Ecevit olamaz?

Kılıçdaroğlu niye kaybetti?

Hatırlatalım:

“Yerel yönetim özerlik şartını mutlaka getireceğim” dediği için. Bunu nerede söyledi? Hakkari’de.

Başka…

 “Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakacağım” dedi.

“KHK ile atılan FETÖ’cüleri yeniden devlet dairelerine dolduracağım” dedi.

“Suriye’de, Libya’da ne işimiz var?” diyerek HDP ile el ele Suriye tezkeresine “Hayır” oyu verdi.

Kemal Bey, “Helalleşme” adı altında milliyetçi, muhafazakâr seçmeni avlayacağını zannetti. Ancak o “Helallik” isterken Suriye’de PKK’lı teröristler askerlerimizi şehit ediyordu. O "Helallik" isterken Dışişleri Danışmanı, “Azerbaycan’da, Akdeniz’de ne işimiz var?” anlamına gelecek beyanatlar veriyordu. Kılıçdaroğlu, 28 Şubat için "Helallik" isterken Özgür Özel, “Küçük yaşta Kuran kursları Orta Çağ zihniyetidir” diyordu.

Kamuoyunda Amerikan karşıtlığının yüzde 80’lere çıktığı bir dönemde, Kılıçdaroğlu Amerika’da “himmet” arayışı yolculuğuna çıkıyordu. Ardından, İngiltere’ye, sonra PKK’ya kol kanat geren Almanya’ya turlar düzenliyordu. Ne ABD ve İngiltere’ye, “Suriye’de bir terör devleti kurma sevdanızdan vazgeçin” ne de Almanya’ya, “PKK’ya kol kanat germeyi bırakın” diyebildi.

1970’lerden gelen Türk solunun “Emperyalizme karşı omuz omuza” sloganı, Kılıçdaroğlu döneminde “Emperyalizm ile omuz omuza”ya dönüştü. Emperyalizm ile mücadele edenin asıl Erdoğan olduğunu tüm solcular bal gibi görüyordu.

1970’lerden söz etmişken, Ecevit’in 77 seçimlerinde yüzde 41 ile CHP tarihindeki en yüksek oyu almasının sebebinin Kıbrıs Barış Harekâtı olmadığını kim söyleyebilir. Sonrasındaki Güneş Motel skandalı bu başarıya gölge düşürse de Ecevit’in yüzde 41’lik oyu bu milletin bekaya verdiği önemi gösterir. Ecevit, Kıbrıs’ta Rumlara karşı KKTC’yi kurdurdu, Kılıçdaroğlu ise sınırımızda PYD/PKK devleti kurulmasını önemsemiyor, “Sınırlarımızda başkası olacağına PYD olsun” diyor.

Kılıçdaroğlu’nu, derin ideolojik ayrılıkları olduğu ittifak partileri de kurtaramadı.

Yedi cumhurbaşkanı yardımcılığı ve bol keseden dağıtılan bakanlıklar, ittifakın “ülkeye hizmet” değil, koltuk peşinde olduğu savını güçlendirdi. Birbirine güvenmeyen ittifak ortakları, vatandaşın güvenini hiç alamadı.

Kemal Bey, 28 Mayıs’a giderken neyi değiştirebilecek?

Artık vaat edebileceği bir şey de kalmadı. Seçmen, Kılıçdaroğlu’nun vaatlerini bile Erdoğan’ın gerçekleştirebileceğine inandı.

Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin bekası ile ilgili umut verici açıklamalar yapamayarak, HDP’ye, PKK’ya, FETÖ’ye beklenen tepkiyi gösteremedi. Millet, “Türkiye’nin bekası mı, patates-soğan mı?” ikileminde her zaman olduğu gibi, “Beka” dedi.

Şimdi sanıyorlar ki; Sinan Oğan kendilerini desteklerse, Oğan’a oy veren yüzde 5 gidip tıpış tıpış Kılıçdaroğlu’na oy verecek. Sinan Oğan da aslında yüzde 5’in parti tabanı, kemik kitle olmadığının farkında. Geleceğe dönük siyaset planlayan Sinan Oğan’ın destek açıklaması, oyların Millet İttifakı’na gitmesini sağlamayacağı gibi kendisini de siyaseten zora sokacaktır. Milliyetçilerin adayı olduğunu söyleyen Oğan, HDP’nin olduğu Masa'ya yönelirse, gelecekte oy isteyeceği milliyetçi, muhafazakâr tabana bunu izah edemez. Oğan’ın gelecekte siyaset yapacağı taban şu anki Cumhur İttifakı tabanıdır. Bu tabanla yollarını şimdiden ayırmak mantıklı bir tercih olmaz.

28 Mayıs’ta sonuç değişmeyeceği gibi, Erdoğan’ın oylarını artırarak seçileceği ortada. Peki neden?

Birincisi; Cumhur İttifakı, TBMM seçimlerini kazandı. Millet, Meclis’in Cumhur, başkanlığın Millet İttifakı'nda olmasının bu ülkeyi yönetilemez kılacağının farkındadır.

İkincisi: İlk turda sandığa gitmeyen milliyetçi, muhafazakâr seçmen bu kez sandığa gidecektir. Millet İttifakı’nda yer alan sağ partilerin seçmeni bu turda, yönetimde istikrar adına, daha fazla Erdoğan’a yönelecektir.

Üçüncüsü; cumhurbaşkanlığı seçimini, Millet İttifakı’nın alması durumunda yeni bir erken seçim kaçınılmaz hale gelecektir. Benim gördüğüm, millet artık seçim istemiyor. Bir an önce yeni hükümetin kurulmasını ve sorunların ortadan kalkmasını bekliyor.