Berna’cığımın istediği oldu, ekonomi danışmanları suskun...

Ürün yabancı olsa da millî bulaşık deterjanı reklam yüzümüz Berna Laçin’i tanımayanımız var mı?

Son olarak nasıl yapıp ettiyse kendisini Türkiye’nin Paris Büyükelçisi'ne ağırlattı, sonra da olan oldu ve Büyükelçi’yi yerinden etti.

Ama biz onu asıl başka bir yönüyle biliyoruz. Hayır, Küba’ya gidip oradaki sefalete güzelleme yapmasından söz etmiyorum.

Hani şu ekonomik durum bildirimlerini; sosyal medya hesabından sık sık “Domates 50 lira, hıyar 40 lira, kiraz 80 lira” gibi paylaşımlarını hatırlamayanınız yoktur. O kiraza 80 liraya satılıyor dediği sırada biz bir bakıyorduk, pazarda 15 lira. Merak ediyorduk acaba nereden alıyor kirazı diye, gülüyorduk.

Neyse, sonuçta büyük bulaşık yıldızımızın kem duaları aradan iki yıl geçse de kabul oldu.

Eşim dün Sarıyer Kilyos Pazarına alışverişe gitti, kiraz 100 liraya satılıyormuş. Kilyos’ta hep pahalıya satılır ama diğer yerlerde de daha dişe dokunur bir ucuzluk yok.

Kalpten duygularla alkışlıyorum Berna’yı…

Sadece o değil, artık mevsimi geçmek üzere olan çilek 50 lira, bildiğiniz patlıcan da 30 lira.

Neden olacak, kurdaki artış bir saat sonra sebze ve meyve fiyatlarına maliyet olarak yansıyor aksi gibi. Kur artarken ahlak düşüyor.

PPK’nın 22 Haziran kararından beri izliyoruz. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası’nın başındaki çalışma arkadaşı Hafize Gaye Erkan’ın verdikleri yüzde 15’lik faiz kararını küresel piyasalar beğenmemiş olacaklar ki kurlar yükseldikçe yükseldi. Dün bu satırları yazdığım sırada dolar 26 liraya doğru hızlı bir tırmanışa geçmişti.

Dedim ya, komisyoncu, nakliyeci, halci durur mu? Bastı zammı. Pazarcıların suçu ne? Gaz basa, gaz basa, vur zammı. Yapmayan kör olsun.

Marketleri söylemiyorum bile. Eminim dün geceden etiketlerin hepsi jet hızıyla değiştirilmiştir.

E tabii asgari ücret de 11 bin 400 lira oldu, artık alım gücü tavan, o zaman ver coşkuyu…

DÜŞÜK FAİZ ELİMİZDE Mİ PATLADI?

İki yıl boyunca düşük faizin ekonomimize yatırım, üretim, istihdam ve ihracat olarak geri döndüğünü bizzat yaşayıp öğrendik.

Ama bu arada ara mal ithalatının bir türlü önüne geçemedik, çünkü ihraç edeceğimiz emtiayı üreten makineleri yapmayı hâlâ beceremedik. Enerji, petrol, doğal gaz da var malum. Sonuçta 430 küsur milyar dolar dış borcumuz birikti. Bu borcun küçük bir bölümü kamunun, kalanı özel sektörün ama borç işte sonuçta.

Ekonomi danışmanlarımız bize “Bu döndürülebilir” dedi, çeşitli senaryolar yazdılar. Aslında bayılıyorum onlara. Her defasında hazırda soğutulmuş en az beş senaryoları vardır. Onlardan biri mutlaka tutar, sonra “Ben demiştim” diye caka satarlar.

Faiz Nas, Ekonomist Nesrin Nas dâhil hepimiz anladık. Yüzde 8,5’e indi onu da anladık ama mevduat faizinden tutun da Kur Korumalı Mevduat faizi, kredi faizindeki çılgın yükseliş konusunda “ekonomi danışmanlarımız”ın sesini duyamadık. Söylüyorlardı da yüksek duvarlardan sesleri bize ulaşmıyor muydu acaba? Sonuçta gördük ki bu düşük faiz, sadece bankaların işine yarıyor. Merkez Bankası’ndan yüzde 8,5’tan borçlanıp, o parayı yüzde 35’ten vatandaşa, iş adamına borç olarak veriyorlardı. Hiçbir ülkede bankaların bu kadar fahiş kârlar elde ettiği görülmüş şey miydi? Ettiler. Aferin onlara…

Sonuçta ne oldu?

Post-modern dönemde küresel sisteme efelenmek yerine doğru zamanda, doğru kararlar vermek gerek.

Evet, ZAMANLAMA çok önemli.

Ben bunu uzun süredir ifade ediyordum ama önceki gün tv100’de katılımcısı olduğum Pınar Ardor Işık’ın Akşam Raporu programında konuşan Ekonomist Ece Pulaş da söyleyince “Oh nihayet” dedim. Ece Hanım, düşük faizin dolaşımdaki parayla birlikte yatırımı, üretimi ve istihdamı artıracağını kabul eden ekonomistlerden ama “Yanlış zamanlama” dedi. Çünkü araya pandemi ve savaş, ardından da depremin yıkıcı etkileri girmişti. Oysa PANDEMİDEN ÜÇ YIL ÖNCESİNDE BU SÜREÇ BAŞLAMIŞ OLSAYDI şimdi sıkıntılı dönemi çoktan atlatmış olacaktık.

Zamanlama önemli dedik ama aynı zamanda bunu küresel sisteme de ballı lokma diye yutturmak gerek. Çünkü yapacağınız şey, pimi çekilmiş bomba gibi. Elinde patlarsa yandın, patlamazsa da… Hani bir atımlık barutun vardır, doldurursun ama sonra gaz çıkarır gibi tısss diye ses verir… Her iki durumda da karizma çizilir.

Bir DÜŞÜK FAİZ SERÜVENİ DE BÖYLE BİTTİ kısaca.

Sahi çokbilmiş ekonomi danışmanlarımız acaba hiç düşünüyorlar mıdır Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Hazine ve Maliye ile Merkez’i başka ellere neden teslim etti diye?

Neredeler? Eminim vardır en az beş senaryoları…