Bir çırpıda Osman Kavala dosyası

Savcı tutukluluk halinin devamını talep etti. Herkes bir ümit mahkeme heyeti ne karar verecek diye bekledi ancak ne yazık ki Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar verildi.

Peki Kavala’nın tahliye edilmesi neden önemli? Yarın Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplanıyor. Masadaki dosyalardan bir tanesi de Osman Kavala dosyası. 1 Kasım 2017 yılında Gezi Parkı olayları sebebiyle tutuklanmıştı Kavala. Gezi Parkı davası devam ederken bir yandan da hakkında 15 Temmuz darbe girişimi sebebiyle anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçlamasıyla ayrı bir soruşturma yürütülüyordu. Bu soruşturma sebebiyle tutukluluğuna karar verilmişse de, 11 Ekim 2019 tarihinde tahliye edildi fakat Gezi Parkı davasında hakkında tutuklama kararı cari olduğu için serbest bırakılmadı.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden Gezi Parkı davası 18 Şubat 2020 tarihinde karara çıktı. Sonuç: Beraat ve Osman Kavala’nın tahliye edilmesi! Herkes Kavala tahliye edilecek diye beklerken, dört ay önce tahliye kararı verilen 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin soruşturma dosyasında savcılık tutuklama talep etti ve çıkarıldığı Sulh Ceza Mahkemesince tutuklandı. 9 Mart 2020 tarihinde bu defa da casusluk suçlamasıyla hakim karşısına çıktı Osman Kavala ve hakkında yine tutuklama kararı verildi. 20 Mart 2020 tarihinde bu defa 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin iddialar hakkındaki soruşturmada bulunan tutuklama kararı kaldırıldı ve tahliyesine karar verildi. Ancak casusluk soruşturması sebebiyle tutukluluğu cari olduğu için yine serbest bırakılmadı.

Tüm bunlar devam ederken, Kavala’nın avukatları uzun tutukluluğun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre bir hak ihlali olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. 22 Mayıs 2019 tarihinde yüksek mahkeme hak ihlali olmadığı gerekçesiyle Osman Kavala’nın başvurusunu reddetti. Bunun üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuran Kavala’nın avukatları, 10 Aralık 2019 tarihinde bekledikleri kararı aldı. Buna göre; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Osman Kavala’nın uzun tutukluluk süresinin bir insan hakları ihlali olduğuna hükmetti.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin tarafı. Dolayısıyla AİHM’den çıkan kararlar iç hukukumuzu bağlıyor. Bunun gerekçesi ise; Anayasa’nın 90. Maddesinin 5. Fıkrasının “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” hükmü. Yani “ben AİHM kararını tanımıyorum, beni bağlamaz” diyemiyoruz. Kavala’nın avukatları da pek tabii olarak AİHM kararı üzerine Osman Kavala’nın tahliye edilmesi için yerel mahkemeye başvurdu. Fakat AİHM kararına rağmen Osman Kavala’nın tutukluluğuna hükmedildi ve geçtiğimiz cuma günü de tutukluluk halinin devamına karar verildi.

Osman Kavala dosyasında yukarıda anlattığım süreçlerin tamamı usule ilişkin. Yani benim Osman Kavala’nın dosyasının esasına ilişkin anlattığım bir şey yok. Belki gerçekten 15 Temmuz darbe girişimini finanse etti, belki casusluk yaptı… Buna bağımsız yargımız karar verecek ve esasa ilişkin verecekleri her karara herkesin saygı duyması gerekir ama biz hukukçuların tek rehberi kanundur. Kanunu uygulamak hukuk devletinin olmazsa olmazıdır. Dolayısıyla AHİM kararı ışığında Osman Kavala’nın serbest bırakılması gerektiği kanaatindeyim.

Ülkemizi bekleyen bir sorun ise yukarıda da değindiğim gibi Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Osman Kavala gündemi ile toplanması. Bu komite AİHM kararların uygulanıp uygulanmadığını denetliyor. AİHM kararına rağmen Osman Kavala hala tutuklu. 30 Kasım – 2 Aralık tarihleri arasında toplanacak olan Bakanlar Komitesi Türkiye hakkında bir takım siyasi yaptırımlar uygulanmasına karar verebilir. Bu neden mi önemli? Çünkü hukuk devleti olmadığımız algısı ne yazık ki uluslararası sermaye güçlerini Türkiye’ye yatırım yapmaktan uzaklaştırıyor. Yatırım yapmış olanı da ülkemizden kaçırıyor. Yani hukuk devletine güven yoksa, ülkeye para da gelmiyor. Nitekim Kavala’nın tutukluluğunun devam etmesi kararı üzerine kur artışlarını yaşadık yine ne yazık ki.

Yukarıda detaylı olarak Osman Kavala’nın serbest bırakılması gerektiğine inandığımı yazdım. Vicdanlı olan herkesin söylemesi gereken bir şey var ise, o da dokuz büyükelçinin bir yargı kararı hakkında bildiri vermesi. Hiçbir büyükelçinin ya da başka bir devlet yöneticisinin Türkiye’de devam eden bir yargı süreci ile ilgili bildiri yayınlaması, ültimatom vermesi kabul edilebilir değil. Aslında tüm mesele de burada. Kimsenin sizi Osman Kavala’nın tutuklu kalmasını desteklemeye veya dokuz büyükelçinin bildirisini hoş görmeye itmesine müsaade etmeyin. Adil ve vicdanlı olan herkes hem AİHM kararına rağmen Osman Kavala’nın tutuklu kalmasını hem de ülkemizin yargısına ültimatom vermeye kalkan dokuz büyükelçi bildirisini doğru bulmaz.