Bir mikserin hayaleti dolaşmakta yeni laik-dindar çatışması için…
Şeyh Said bulvarı…
Tuzla Piyade Okulu’ndaki rozet…
MEB Yusuf Tekin’in konuşması…
Ve KIZIL GONCALAR…
Bir MİKSER dolaşıyor Türkiye’nin üzerinde.
31 Mart seçimlerine doğru giderken CHP’den uzaklaşan Atatürkçüleri yeniden konsolide etmek ve Cumhur İttifakı ile Atatürkçülerin arasını açmak için karıştırıcı işlevi gören bir MİKSER…
2011 yılında Diyarbakır’da bir bulvara Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi kayyumu tarafından verilen Şeyh Said adının bugün gündeme getirilmesi ve sanki yeni olmuş gibi tartışma konusu yapılması.
Tuzla Piyade Okulu’nda geçen 10 Kasım’da yaşanan tatsız bir talihsizliğin büyük bir olaya dönüştürülmesi. Tören esnasında teğmenlere yakalarına takmaları için kâğıttan Atatürk resminin olduğu rozetler veriliyor. Bir teğmen; YALNIZCA BİR TEĞMEN, toplu iğne olmadığı ya da kalmadığı için rozeti takamıyor. Sonra bir yerden bulunuyor ve takıyor. Olay bu. Bu saçmalık üzerinden bir tartışma çıkarılıp altına odun atılıyor ve iyice alevlendiriliyor. Vay efendim TSK içinde tarikat yapılanmaları mı ortaya çıkmış, 15 Temmuz’u ne çabuk unutmuşlar da vs. vs. Şeyh Said konusunda DEM’in ayaklarına kapanan Özgür Özel bile bir efelendi sormayın. Milli Savunma Bakanı’nı “Senin aklını alırım” tarzı salvolarla çok korkuttu (!) Sanırsınız Ekrem İmamoğlu karşısında süt dökmüş kedi gibi mırnavlayan o değil.
MEB BAKANI YUSUF TEKİN’İN KONUŞMASI VE TARİKAT ÜZERİNDEN 15 TEMMUZ İSTİSMARI YAPANLAR
Sonra Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin bütçe konuşmasında 2 bin 500’ü aşkın STK ile protokollerinin olduğunu hatırlatarak eleştirilere cevap verirken "Sizin 'tarikat, cemaat' dediğiniz, bizim 'STK' dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Ben bu protokollerle bize destek olanlara da teşekkür ediyorum. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor. Onlardan siz bunun için rahatsızsınız. Ben o STK'larla protokol imzalamaya devam edeceğim. Çocuklarımın dağa çıkmaması için sizin insan kaynağınıza, insan yetiştirmemek için buna devam edeceğim" dedi.
Kıyamet koptu.
Yine aynı 15 Temmuz muhabbeti devreye girdi.
Bunu da 15 Temmuz’a kadar eskiden Cemaat denen FETÖ terör örgütünün önüne yatan CHP’liler söyledi iyi mi? Onların yayın organları için nöbet tutan, o yayın organlarında iktidara ve Tayyip Erdoğan’a sürekli “Yurt dışına kaçacak” diye iftira atanlar onlar değildi sanki. FETÖ kumpası MİT tırları skandalının görüntülerini onlar yayınlamamış gibi.
FETÖ bir tarikat değil, ABD’nin ülkemizde besleyip semirttiği bir casusluk örgütü. Onlar ülkemizde darbe yapıp yönetimi ele geçirmek üzere sinsice tüm kurumlarımıza sızdılar. Darbenin elebaşlarının askeri okullara girişleri de 1990’lı yıllar. Yani AK Parti daha ortada hiç yokken.
O 15 Temmuz gecesi FETÖ ile mücadele için meydanlara inen, köprülere çıkanlar arasında o tarikat denen yapıların mensupları da vardı ve bir kısmı şehit, bir kısmı gazi oldu. Üstelik CHP’liler, “Atatürkçüler” 15 Temmuz gecesi marketlerden makarna yağmalar ve ATM’lerden çılgın gibi para çekerlerken. Neredeydi o CHP’li Atatürkçüler, Atatürkçü STK’lar, sendikalar, dernekler? Esamileri okunmadı, sırra kadem bastılar. Kimse 15 Temmuz tantanası yapmasın, sizler orada yoktunuz. Zaten hiç olmadınız. Varken yediniz, yoklukta kaçtınız.
Bir de tutmuş kendilerine aydın diyen, halkta hiçbir karşılığı olmayan, miadı dolmuş AYDIN MÜSVEDDELERİ bir bildiri yayınlamışlar Bakan Yusuf Tekin’i protesto etmek için. Bazılarını ben tanıyorum. Kalibresiz, entelektüel seviyesi, “sanatçılıkları” diplerde adamlar, kadınlar. Zaten çoğu da sanatçı kategorisinde değil. Ciddiye almaya değmez de bunların üç aya yakın zamandır Gazze’de süren İsrail soykırımı için tek laf etmemiş olmaları ne acıklı değil mi? Diyarbakır Anneleri için tek satır açıklama yapmamaları, PKK’nın katlettiği şehitlerimiz için en ufak bir üzüntü emaresi taşımamaları “Aydın namusları” hakkında yeterince fikir veriyor.
VE KIZIL GONCALAR…
İyi ekmek kapısı buldular.
Kızılcık Şerbeti ve Ömer dizisinden sonra bu.
Şimdi de Kızıl Goncalar. Nerede yayınlanıyor? FOX TV’de… Bingo!
Konu belli.
Laik iyilerle dindar ve tarikatçı kötüler. Ama kötülerin arasında onların kandırdığı masum iyiler de var ki onlar da güya dengeyi sağlıyorlar.
Ruh hastası bir şeyh, onun yardımcısı, “Ben zani (zina yapan) oldum” diye kendini karısına dövdüren manyak, kuran kursu öğrencilerini platonik aşkı şeyhin oğluna baktı diye döven ruh hastası bir kuran kursu hocası genç kız, tarikattaki “iyi başrol” Meryem’in yanında çalıştığı sahtekâr dinci börekçi…
Diğer başrol ise Özcan Deniz’in canlandırdığı idealist, Atatürkçü hekim karakteri. Çok dürüst, nitelikli, işine bağlı vb. Sürekli yanındaki hemşirelere yerli yersiz Atatürkçülük diskuru çeken bu karikatür doktor karakteri ile didaktik anlatının dibine vurularak önce mankurtlaştırılan CHP’li seyirci avlanmakta.
İnanın Kızılcık Şerbeti ve hatta Ömer yanında objektiflik madalyası takılacak seviyede, o derece yani.
VE DİZİNİN SENARİSTİ YİNE AYNI İSİM; NECATİ ŞAHİN…
Ne senaristmiş yahu?
Yapımcılar adamda boncuk buldular galiba.
Vaktiyle FETÖ çiftliği hâline getirilen TRT’de bütün programlardan sorumlu müdürün (BA) sağ koluymuş. Bu arada 17-25 Aralık darbe girişiminden 5-6 ay önce vizyona giren Selam adlı FETÖ prodüksiyonuna ait bir filmin de senaristiymiş kendisi. İdealize edilen üç FETÖ’cü öğretmenin “hizmet” aşkıyla nasıl kıtalararası dolaştığını anlatan bir film Selam.
Biz Necati Şahin’i önce VATANIM SENSİN adlı dizide tanıdık.
Dizi “Vatan için vatan haini” olan Cevdet’in hikâyesini anlatmakta. İkinci bölümün finalinde Halit Ergenç’in canlandırdığı Cevdet’e Paşa, “Sen bir vatan hainisin. Vazifen bu. Bunu benden başka kimse bilmeyecek” der. Paşa’nın “Vazifen bu” dediği Cevdet’in casus olarak hizmet vermesidir. Yani herkesin vatan haini olarak bildiği Cevdet aslında bir kahramandır ama bunu Paşa efendisinden başka kimsecikler bilmez.
SÜBLİMİNAL MESAJLAR işte böyle veriliyor dostlar.
Oyunun ne büyük olduğunu anlatmaya çalışıyoruz ama her tarafta kafa adeta duvar.
Bu durumda bizler de NATO’ya iltica eden FETÖ’cü vatan hainlerinin aslında kahraman olduğunu düşünebiliriz hep birlikte.
Darbe girişiminde enselenen FETÖ’cülerin, uçak düşüren alçakların, Uludere’ye operasyon yapanların, PKK’ya istihbarat verenlerin de vatan için çalışan “vatan haini sandığımız kahramanlar” olduğunu düşünebiliriz artık.
“Vatan için vatan haini olmak” gibi bir yaklaşımla bunlar İngilizlerle, Amerikalılarla Türkiye'yi işgal etseler, retorik olarak 'Biz bunu vatan için yapıyoruz' intibaını oluşturabilecekler.
ÇERKES ETHEM’E KARDEŞİ REŞİT BEY'İ AJAN DİYE VURDURTTULAR TARİHİ DE ÇARPITTILAR
Necati Şahin dizide utanmazca bir tarihi çarpıtmaya daha imza attı. Dizide Ethem Bey ve kardeşi Reşit Bey, tarih tamamen ters yüz edilerek gerçeklerden uzak biçimde yalanlarla, uydurmalarla anlatılıyordu. Reşit Bey İngiliz ajanı yapılıyor ve kardeşi Çerkes Ethem tarafından vuruluyor. Yakın tarihte kesinlikle böyle bir şey olmadı tabii. Reşit Bey, Türkiye Cumhuriyeti’nde vefat etti, kızı Güner Kuban, Çerkes Ethem’in yeğeni de Bodrum’da ve Allah uzun ömür versin yaşıyor. Güner Kuban çok kızmış, dava açarak burunlarından fitil fitil getireceğini söylemişti.
KULÜP’TE TÜM TÜRK KARAKTERLER KARAKTERSİZ
Necati, Şahin yazılarımızın yankılanması ile dizi ekibinden çıkarılmıştı ama onu bu kez Show TV’de Aziz ve Netflix’te KULÜP adlı dizilerin senaristi olarak gördük.
Kulüp, 1950’li yıllarda Varlık Vergisi’ni ödemedikleri gerekçesiyle mal varlıklarına el konulan Rum ve Yahudilerin, bir Kulüp (Gece kulübü) etrafında dönen hikâyelerini anlatmakta. Dizi tarihsel gerçekleri bahane ederek KÖTÜ TÜRKLER’i anlatıyor.
Varlık Vergisi, 6-7 Eylül yağmasının ayak sesleri, iş yerlerinden azınlıkların çıkarılması, Kıbrıs’taki Rumlarla savaşan Türkler için iş adamlarından para toplanması vd...
Özetle bir ikisi dışında Türk karakterlerin tamamı “karaktersiz”. Kulüp’ün iyi yürekli patronu Orhan Bey bile Niko adlı kripto bir Rum, düşünün artık.
Şimdi bu NECATİ ŞAHİN’i nerede görüyoruz? Yeni bir mikser olan KIZIL GONCALAR adlı provokatif dizide.
Öncekilerin yapımcısı Saner Ayar, bunun yapımcısı ise Faruk Turgut…
Tebrikler her ikisine de.
Para için her şeye değer değil mi?
Bu vatanı sevmek bu kadar mı zor?