Bir virüs gibi yayılan TikTok rezaleti ve toplumsal yapının çökme tehlikesi…
Tartışmalara neden olan TikTok yayınlarına her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Açık konuşmak gerekirse TikTok hakkında çok bilgi sahibi değilim. İnternet ortamında önüme düşen videolardan dikkatimi çekiyordu. Son dönemlerde bu kadar da olmaz dediğimiz görüntülerin paylaşılması ile gündeme gelen TikTok videoları aynı zamanda toplumun içine düştüğü cehalete ve yozlaşmaya ayna tutuyor. Sadece TikTok değil diğer dijital mecralar için de aynı şey geçerli…
TikTok, Eylül 2016'da Çin menşeli yeni nesil video platformu olarak kuruluyor. 2017'de ise iOS ve Android telefonlarla dünyaya açılıyor. Kısa sürede "teenager" denilen 10 - 20 yaş arasında önemli bir kullanıcı kitlesi yakalıyor. Eski ABD Başkanı Trump, TikTok'un kapatılması için emir verse de gençlerin tepkisini düşünülerek geri adım atıyor. ABD’nin bazı eyaletlerinde 2024 yılı itibariyle TikTok’a ciddi bir yasaklama gelme olasılığı konuşuluyor.
Dünya genelinde 1 milyardan fazla kullanıcısı bulunan kısa video paylaşım platformu TikTok, Türkiye'de 26,5 milyon kişi tarafından kullanılıyor. Türkiye en çok TikTok kullanan ülkeler arasında dokuzuncu sırada yer alıyor. Çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu TikTok’u dünya genelinde her yaş grubundan insan kullanıyor. Yaş sınırlaması yok. Çocuklar, gençler hatta yetişkinler açısından risk barındıran TikTok’un olumsuz etkileri konusunda uzmanlar uyarıyor.
Bir toplumun varlığını sürdürmesi, kalkınması ve gelişmesi ile ilgili bütün süreçler sosyal, toplumsal yapı içinde cereyan eder. Dijital dönüşümle birlikte Türk toplum yapısında iç ve dış dinamiklerin de etkisiyle ekonomik, sosyal, kültürel büyük değişimler yaşanıyor. Zihniyet ve tüketim alışkanlıkları farklılaşıyor. Dini, millî ve insani değerler anlamını yitiriyor. Suç, şiddet, zihinsel hastalıklar gibi problemler artış gösteriyor. Gelir dağılım adaletsizliği üretim heyecanının sarsılmasına neden oluyor. Kolay yoldan para kazanmanın hazzı çalışma, üretme isteğini yok ediyor.
Kapitalist güçler dünyanın farklı bölgelerinde geniş kitlelere ulaşmak için medya araçlarını çok iyi kullanır. İletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerle birlikte medya araçları çağ atlayarak yeni bir dönemin kapılarını açtı. İletişimin ve dijital medya araçlarının bu kadar güçlü hale gelmesi aynı zamanda dünya üzerinde hâkim olan popüler kültürün tüm dünyada toplumun en ücra noktalarına kadar sirayet etmesinin önünü açtı.
Günümüzde toplumumuzun sosyal medyayla ilişkisine baktığımızda kentlerden köylere kadar insanların sosyal medya araçlarına erişim sağlayabilecekleri teknoloji cihazlarına sahip olduklarını görüyoruz. Birbirine benzer sosyal medya fenomenlerinin video ve görselleri milyonlar tarafından takip ediliyor. Kaynağı belli olmayan zenginlikler, gösterişli hayatlar, aşırılık, saygısızlık, küfür, cinsel içerikli paylaşımlara duyulan ilgi alaka toplumsal çözülmeyi gözler önüne seriyor…
Sözde dini cemaat ve tarikat üyelerinin yaşam tarzları, söylemleri ve anlayışları insanları dinden soğutuyor. Çakarlı lüks araçlar eşliğinde alana giren şeyhlere kitleler halinde tapınma görüntüleri, devlet içinde güç dengeleri kurmaları sosyal medya aracılığı ile övünç duyularak sergileniyor. Vakıf, dernek adı altında faaliyet yürüten giderek sayıları artan dini istismar eden yeni yapılar ortaya çıkıyor…
Mahremiyet, özel hayat kavramı anlamını yitirdi. TikTok başta olmak üzere dijital mecralarda bilinçli veya bilinçsiz her türlü teşhircilik, halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu işlenebiliyor. Bu mecralar millî ve manevi değerlerin altının oyulduğu, psikolojik harp taktiklerinin uygulandığı istismar alanına dönüşmüş durumda.
Dolayısıyla toplumsal yapının bozulması ve toplumsal kontrolün çökmesi kaçınılmaz hale geliyor. Gazeteciler olarak üzerimize düşen sorumluluk ortaya çıkan sorunlara dikkat çekmek ve bu sorunların çözümü noktasında kamuoyu oluşturmaktır.
Toplumsal yapı incelenmeden, teori-pratik ilişkileri yoklanmadan iktisadi, sosyal ve hukuki konular başta olmak üzere, gerçekçi bir değerlendirme yapılamaz. Özellikle bu noktada iktisatçılara, hukukçulara, eğitimcilere ve sosyologlara çok iş düşüyor. Disiplinler arası kurulların konuları geniş kapsamda ele alarak çözüm önerileri sunmaları ve siyasetin bu çözüm önerilerini devlet politikası haline getirmesi hayati önem arz ediyor.
Yoksa toplumu bir arada tutan toplumsal değerler aşınır, sosyal ilişkilerde, aile yapısında sevgi, saygı, bağlılık ve dayanışma yok olur. İşte o vakit tam anlamıyla işgal edilmiş oluruz…