Bir yaşıma daha girdim
Koşulsuz sevildiğim sıcak ana kucağından ayrılıp, ellere karıştığımda, dünyanın geri kalanının sevgi kırıntısına bile muhtaç olduğunu görüp şaşırdım, bir yaşıma daha girdim.
İnsanın insana, insanın hayvana, insanın toprağa ettiği karşısında hayrete düşüp, bir yaşıma daha girdim.
Şişme botlarda, denizin ortasında, anasının kucağında bebeler gördüm. Botları patlatılınca evladını tutamayıp, çaresiz denize bırakan analar gördüm, bir yaşıma daha girdim.
Nişanını yaptığı, evini dizip düğün gününü beklediği gencecik fidanını tutamayıp toprağa veren analar gördüm. Acıyı aklım almadı, bir yaşıma daha girdim.
Gözümün önünden geçen tüm felaketlere, acılara rağmen yemek yiyebildiğimi, uyku uyuyabildiğimi gördüm. Kalbimin taşlaşması karşısında bir yaşıma daha girdim.
Yalanın pembesini, beyazını, siyahını görünce değil ama, söyleyebilince kendime de şaşırdım; bir yaşıma daha girdim.
Para için yapılanları, para için yapabilecek olduklarımı, makamı, mevkiyi, çıkarı, adam kayırmayı, enişteciliği gördüm, bir yaşıma daha girdim.
“Ben en çok anne olmayı sevdim” diyen kadınların boş ve amaçsız olduğunu düşünürken; anne olunca annelikten daha sevilmeye değer hiçbir şey olmadığını anlayıp, nedamet getirdim. Bir yaşıma daha girdim.
Özünde dünyanın kötülüğünü barındırabilen insanoğlunun, minicikken ne kadar masum ne kadar sevilesi, uğrunda ölünesi olduğunu keşfedip evladıma sarıldım. Bir insanı canımdan çok sevebildiğime hayret ettim, bir yaşıma daha girdim.
Hiçbir şeye çok şaşırmamayı, çok üzülüp, çok da sevinmemeyi öğrendim sonra… Şimdi ise her şeye coşkuyla şaşırıp, çocuklar gibi sevinip, ayaklarımı yere vura vura şımarıkça ağlamayı özlediğim yaşlardayım.
Böyle böyle büyüdüm ben.
Şu yazıyı gören birçok kişi, bir şekilde hayatıma dokundu. Kimini çok sevdim, kimini Allah sevsin. Buralardan bir Ayça geçiyor, bilin istedim.