Bu yazıda önce ağlayacak, çok sinirlenecek, sonunda "Oh be" diyeceksiniz

Sinirliyim, hem de çok ama çok üzgünüm! Benim de bir şekilde müdahil olduğum bu olay beni öylesine etkiledi ki... Evladını kaybeden bir babaya bu nasıl yapılabilir? Ah vicdan diyorum ve arıyorum…

Ömrünün baharında enkaz altında kalan bir gencin anıları çalınabilir mi? Ailesinden mahrum edilebilir mi? Maalesef çalınabiliyormuş. İbrahim kardeşimizin anılarını geri getirebilmek için Sivas Emniyeti seferberlik ilan etti. Hayatım boyunca unutamayacağım birkaç saat yaşadım. Gözyaşları, sinir harbi ve sonunda bizleri az da olsa mutlu eden sonla biten gerçek bir hikâye bu.

İstanbul’da başarı dolu kariyerinin ardından Adıyaman’a İl Tapu Müdürü olarak atanmıştı Esat Denli dostumuz. Hepimiz mutlu olmuş, kutlayarak onu yeni yerine göndermiştik 2,5 yıl önce. 2020 yılının Kasım ayında Adıyaman’da onu ziyaret etmiştim. Motive bir şekilde görevini sürdürüyordu.

ENKAZDAN YARDIM EDİN MESAJI ATTI

O kahreden 6 Şubat sabahı Adıyaman da yıkılmıştı. Her yer feryat, figan. Esat’tan haber alamıyorduk. Saatler sonra kendisinin ve kızının enkazdan çıkarılarak hastaneye kaldırıldığını öğrendik. Ama oğlu, 17 yaşındaki oğlu İbrahim hâlâ enkazdaydı. Telefonla mesaj atarak yardım istiyordu. Adıyaman öylesine yıkılmıştı ki yardım mümkün bile değildi.

Esat Denli o korku dolu anları şöyle anlatıyordu; “Gözümü açtığımda enkazın üzerindeydim. Yağmur yağıyordu, konuşamıyordum. Kızım Nisa’nın üzerinde bir beton vardı. Bağırıyordu. Hemen onu kurtardım. Durumu iyiydi. Diğer bir yandan da oğlum İbrahim’in ‘Baba, Baba’ sesleri geliyordu. Kızıma sen kardeşinin yanına git hemen dedim.” Yakında bulunan yurttaki perdelerden sedye yapan vatandaşlar Esat’ı hastaneye kaldırmıştı.

İKİNCİ KEZ TAŞ YIĞINLARININ ARASINDA KALDI

Acı kader, Denli’nin peşini bırakmıyordu. İkinci deprem yaşandı. Hastanede herkes kaçışıyordu. Refakatçi kalanlar yakınlarını hastaneden hızla çıkardı. Esat yalnızdı. Ve çöken hastanenin de enkazında kaldı. Tapu Kadastro Bölge Müdürü yardımına koşarak onu tuğla yığınlarının altından çıkardı. İki kez enkaz altında kalmıştı. Öldürmeyen Allah öldürmüyordu.

Acı haber geldi. İbrahim hayatını kaybetmişti. Bir baba artık kurtulduğuna nasıl sevinebilirdi? Canı gitmişti. Gözü gibi koruduğu evladını kaybetmişti. Kırıklar içindeki bedeniyle yavrusunu toprağa verdi. Oğlundan bir tek anı aradı enkaz yığınlarının arasında. Yoktu, bir kez daha yıkıldı.

TELEFON BİZDE

İstanbul’a tayini çıktı Esat Denli’nin Bayrampaşa Tapu Müdürü olarak. Geçtiğimiz günlerde rahmetli oğlunun bir arkadaşı arandı. “Son siz aranmışınız” dedi karşısındaki ses. Hemen ablasıyla irtibatladı. Sivas’tan aradığını söyleyen kişi bir telefon ve akıllı saatin kendilerinde olduğunu belirtti. Esat hemen o numarayı aradı. Kendilerine önce teşekkür etti; "Oğlumuz depremde rahmetli oldu. O telefonda anıları var. Bize kargoyla yollar mısınız” dedi. Umutlanmış, sevinmişlerdi.

İşte vicdanları yaralayan o konuşmalar şimdi başlıyor. “Tamam manevi değeri var da maddi değerini ne yapacağız. Bize ne ödeyeceksiniz” demişti arayan kişi. Şok oldular. Arayan kişi bir hırsız mı yoksa dolandırıcı mı belli değildi. Ama oğlunun kayıp telefonunun ve saatinin görüntüsünü atmıştı. İbrahim’in anıları bu kişilerdeydi.

Arkadaşım Ferdi Turan ile "Nasılsın, bir şeye ihtiyacın var mı" demek için Esat’la buluştuk. Durgun, çok çok üzgündü. Bir anda bu konuyu anlattı. Dünyam başıma yıkıldı. "Acilen bir şeyler yapmalıyız" dedim. Böyle şerefsizler elini kolunu sallayarak gezmemeliydi. Evladının acısı, vücudundaki yaralarla Esat’ın mücadele edecek gücü yoktu. Ama bizim vardı. 

SİVAS EMNİYET MÜDÜRÜ'NÜ ARADIM

Hemen bilgileri alarak eskiden de tanıdığım Sivas İl Emniyet Müdürü Burhan Akçay’ı arayarak konuyu anlattım. İnanamadı, öfkelendi. O da iki evladı olan bir babaydı. Nasıl duyarsız kalınabilirdi? Hemen talimatını vererek asayişten sorumlu Emniyet Müdürü'nü görevlendirdi. Bu polisler için bir görevden öte vicdan ve namus meselesiydi.

Ben de burada İstanbul Emniyeti'nden destek istedim. Yürüyecek hali yoktu. Sağ olsunlar bir ekip Esat’ı evinden alarak Balat Karakolu’na götürdü. İfadesi alınarak Sivas’a gönderildi. Sivas polisi için bu konu bir vicdan soruşturmasına dönmüştü. Sivas Başsavcılığı da hemen harekete geçti. Müdüründen memuruna kadar herkes o telefonu bulmak istiyordu. Depremzede bir baba ancak böyle hayata dönebilirdi. Bunun farkındalardı. Kısa süre içerisinde adresi bularak eve baskın düzenlediler.

TELEFON MASANIN ÜZERİNDEYDİ

İbrahim’in telefonu masanın üzerinde duruyordu. Ama akıllı saati her yerde arasalar da bulamadılar. Bir baba ve oğlu gözaltına alındı. Vicdan yoksunu adam, “Ben kepçe operatörü olarak oraya gittim. Bulunca telefon ve saati aldım” diyordu ifadesinde. Polislerde bu adilik karşısında yıkılmışlardı.

Sabah arayan Murat Müdür, "Mutlu haberim var, ama bir de üzücü haberim var. Telefon bulundu ama saati sanırım satmışlar" dedi. Olsun buna şükür dedik. Esat öylesine mutlu olmuştu ki bu haberi duyunca... Tabii ki ben de, Sivas Emniyeti de duygu dolu anlar yaşadı. Hırsız baba ve oğlu yargıya elbet bunun hesabını verecekler.

AKILLI SAATİ GETİRDİLER

Önceki gün ilk günden beri desteğini esirgemeyen Murat Müdür tekrar aradı. “Akıllı saati de getirdiler” müjdeli haberini verdi. İkinci kez gözyaşlarına boğulmuştuk. Sivas polisi İbrahim’in son kalan anılarını kargoya verdi. Bugün yarın Esat’a gelecek.  

Ne desem, nasıl teşekkür etsem bilemedim. Evladını kaybeden bir babanın yüzünü az da olsa güldürdünüz. Sivas İl Emniyet Müdürü Burhan Akçay ve Murat Müdür'üm Allah sizden razı olsun. İyi ki polisimiz var.