Cumhurbaşkanı: Buram buram darbe iması kokan açıklama

Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti grup toplantısında konuştu. Erdoğan 19 yıldır AK Parti hükümetinin yaptığı yatırımları anlatırken, Montrö bildirisine de tepki gösterdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti grup toplantısında konuştu. Erdoğan'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

"Geçtiğimiz ay gerçekleştirdiğimi 7'nci Olağan Büyük Kongremizin ardından yaptığımız toplantıyla grup yönetimimizde de bazı değişiklikler oldu. Görevlerine devam eden ve yeni sorumluluk üstlenen arkadaşlarımızı bir kez daha tebrik ediyorum. Cumhur İttifakı ve AK Parti olarak ülkeye verdiğimiz hizmetleri bu yeni ekibimizle devam ettireceğiz.

Cumhur İttifakı ve AK Parti olarak, ülkeye ve millete Meclis çatısı altında verdiğimiz hizmetleri, inşallah bu yeni ekibimizle çok daha güçlü bir şekilde devam ettireceğiz. Meclis gündemi zaten yoğundu. Mevcut kanun hazırlıkları ve görüşmelerinin yanı sıra, pek çok yeni konu komisyonlarda ve Genel Kurul’da bizleri bekliyor. Yeni anayasa hazırlıkları sürecinde de ilerleyen dönemde Meclisimize ve doyasıyla Grubumuza önemli görevler düşecektir. AK Parti Grubunun, tüm bu zorlu çalışmaları başarıyla yürüterek, ülkemizi 2023 hedeflerimize adım adım yaklaştıracağına inanıyorum. Her bir milletvekilimiz, kendi şehrinin temsili yanında, yasama faaliyetlerine de en aktif şekilde katılarak, bu yükü paylaşacaktır. Her dönemde olduğu gibi bugün de Meclis’in ve ülkenin lokomotifi sizler olacaksınız. Kongremizde temel çerçevesini ortaya koyduğumuz 2023’e kadarki yol haritamızın hayata geçirilmesini hem Meclis’te, hem illerimizde sizlerle birlikte sağlayacağız.

Geçtiğimiz 19 yıldaki eserlerimizi ve hizmetlerimizi, yeni dönemin başlangıcı olarak görüyoruz. Türkiye’nin 19 yıl önceki halini, yaşı 35-40’ın altındaki vatandaşlarımız pek hatırlamaz. Hükümete geldiğimizde, demokrasiden kalkınmaya kadar her alanda “yokluk”, “yoksulluk”, “yasaklar” ve “zulüm” arenası haline getirilmiş bir ülke devraldık. “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” derler. Bunun için eski Türkiye ile bugünkü Türkiye’nin mukayesesini her fırsatta milletimizle paylaşmamız gerekiyor.

"20 yıl öncesinin Türkiye’siyle bugünün Türkiye’sini karşılaştırmasını istiyoruz"

AK Parti iktidara geldiğinde, CHP Genel Başkanı herhalde 50’lilerinin başındaydı. Kendisinden 20 yıl öncesinin Türkiye’siyle bugünün Türkiye’sini, şöyle elini vicdanına koyarak karşılaştırmasını istiyoruz. Gittiği yollar aynı yollar mı, gördüğü binalar aynı binalar mı, aldığı hizmetler aynı hizmetler mi, ülkenin vizyonu aynı mı? Bir günden bir güne bu zatın ağzından, “tamam pek çok eksik ve hatta yanlış var ama memlekette şöyle iyi bir şey de yapıldı” sözünü duymadık. Tam tersine CHP Genel Başkanı ve şürekâsı, tüm konuşmalarında, hafıza-i beşerin nisyanına güvenerek, yarısı yalan, yarısı yanlış bir sürü iddia ortaya atıyorlar.

"Buram buram darbe iması kokan açıklama"

Öyle ki, bir grup emekli amiralin, buram buram darbe iması kokan açıklamalarını, ekonomiyle ilişkilendirerek “gündem saptırma” olarak aklamaya çalışacak kadar şirazeyi kaybettiler. Darbecinin emeklisi-muvazzafı olmayacağını bilmeyecek kadar cahil, yoksa sinsiler mi, orasının takdirini milletimize bırakıyoruz. Bununla da kalmayıp bizi, herkesi terörist, herkesi darbeci ilan etmekle suçluyorlar.

Tabii kendileri teröristlerle al takke-ver külah ilişkisi içinde oldukları için, teröriste terörist dememizden rahatsız oluyorlar. Yine kendileri tüm hayatları boyunca iktidarı darbe ve vesayet gölgesinde aradıkları için, darbeciye darbeci dememizden huzursuzluk duyuyorlar. Teröristlerle ve darbecilerle mücadelemizi ekonomiyle ilişkilendirerek, güya kendi akıllarınca, bir taşla iki kuş vurmanın hesabını yapıyorlar. Hem teröristleri ve darbecileri aklıyorlar hem de ekonomi üzerinden milletimizin, özellikle de gençlerimizin umudunu kırarak, ülkemizi güven ve istikrar yerine kaos iklimine yönlendirmeye çalışıyorlar.

"Şirazeyi kaybettiler"

Türkiye, daha 15 Temmuz acısının yaralarını saramamışken, bir grup emekli askerin aslı astarı olmayan meseleler üzerinden milli iradeyi, ülkenin seçilmiş yönetimini tehdit etmelerini küçümseyen, darbecinin ta kendisidir. Haydi 15 Temmuz’da tankların arasından sıvışıp milletin sokakta verdiği mücadeleyi rahat koltuklarında kahve içerek televizyonda seyretmelerini korkaklıklarına verelim… Peki, şimdi darbe heveslilerini bu derece hararetli bir şekilde savunmalarına millet müsaade etmez, biz hiç etmeyiz. Demek ki mesele korkaklık, mesele yüreksizlik, mesele geçmişinden utanmak değilmiş. Oturduğu koltuğa, mide bulandırıcı bir kaset kumpasıyla getirilen bu zata, diyet olarak darbecilerin sözcülüğü vazifesinin tevdi edildiği anlaşılıyor. Aksi takdirde, akıl ve izan sahibi hiçbir siyasetçi, doğrudan kendi varlığını hedef alan anti-demokratik bir girişim karşısında böyle bir tavır içine giremez.

Kendi iktidarını ülkenin ve milletin felaketinde gören bu habis zihniyeti, en az teröristler ve darbeciler kadar tehlikeli görüyoruz.

"Sağlık Bakanı'nın atılacak tırnağı değilsin"

Kılıçdaroğlu dün hızını alamayıp, işi salgınla mücadelede ülkemizin en yetkin isimlerinden oluşan Bilim Kurulu'na saldırmaya kadar vardırdı. Vah zavallı. Biz salgınla mücadeleyi siyaset üstü, milli bir mesele olarak görüyoruz. Bilim Kurulu üyelerimize kadar verdikleri hizmetler için de kendilerine teşekkür ediyorum. Kılıçdaroğlu'nun bir dakikalık şov uğruna bunca emeği ayaklar altına almasının takdirini sağlık çalışanlarına bırakıyorum. Rabbim ülkemizi bu habis zihniyetin tasallutundan, bu zihniyetin yol açacağı tahribattan, bu zihniyetin sebebiyet vereceği yıkımdan muhafaza eylesin diyorum.

Bir de Bilim Kurulu üzerinden Sağlık Bakanı'ma tepki gösteriyor. Atılacak tırnağı bile değilsin. 

En tehlikeli yalan içine doğruların karıştırıldığı yalandır. CHP Genel Başkanı da doğruluğunu-yanlışlığını bilmediğimiz, çoğu kurgu olduğu açıkça belli küçük ve istisnai örnekler üzerinden; yanlış, yıkılmış, batmış, bitmiş bir Türkiye fotoğrafı çizmeye çalışıyor. Türkiye’nin son 8 yıldır kesintisiz yaşadığı saldırılar sebebiyle elbette ödediği bir bedel vardır.

Koronavirüs salgınının, özellikle hizmet sektörü üzerindeki olumsuz etkilerini gayet iyi biliyoruz. Bir yandan sınırlarımız içinde ve dışında terör örgütlerinden darbecilere kadar geniş bir cephede mücadele verirken, diğer yandan da ülkemizi kalkındırma, büyütme ve güçlendirme mücadelemizi sürdürüyoruz.

"Türkiye işgal edilse, keyifle kadeh kaldıracak kadar kendi ülkelerinden nefret eder hale gelmiştir"

Çevremize baktığımızda, Türkiye’nin, Kılıçdaroğlu’nun ısrarla göstermeye çalıştığı gibi dizlerinin üstüne çökmüş, yerle yeksan olmuş bir ülke haline gelmesini sabırsızlıkla bekleyenler olduğunu zaten görüyoruz. İşin acı tarafı, düşmanın kılıcıyla kendi ülkesine saldıran profile sahip bir ekibin, ülkenin ikinci büyük partisini adeta işgal etmiş olmasıdır. Bunlar, Türkiye işgal edilse, keyifle kadeh kaldıracak kadar kendi ülkelerinden nefret eder hale gelmiştir. Bunlar, Türkiye iflas etse, kalkıp göbek atacak kadar kendi halkından nefret eder hale gelmiştir. Bunlar, ülkede çıkacak her türlü kaosu, kargaşayı, krizi, yıkımı dört gözle bekler hale gelmiştir. Bunlar, insanlar hastaneye gidemedikleri için sokakta kıvranarak ölse, iş bulamadıkları için sokakta yatıp kalkmaya başlasa, destek alamadıkları için evlerinde sefalete mahkûm olsa, “yaşasın bize iktidar yolu açılıyor” diye birbirlerini tebrik edecek hale gelmiştir.

Bekledikleri, umdukları, temenni ettikleri görüntüler ortaya çıkmayınca da kendi kendilerini gaza getirerek, yalanlar ve çarpıtmalar üzerine kurulu bir Türkiye fotoğrafı çizmek için yırtınıyorlar. Türkiye, böyle bir siyaset anlayışını, böyle bir muhalefet tarzını, böyle bir rekabet yöntemini hak etmiyor.

Bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum: Bu ülkede tenceresini kaynatmakta zorlanan her vatandaşımızın derdine, 19 yıldır olduğu gibi bugün de yarın da yine biz derman bulacağız. Bu ülkede iş bulmakta zorluk çektiği için geleceğine tereddütle bakan her gencimizin, her vatandaşımızın sıkıntısına, 19 yıldır olduğu gibi bugün de yarın da biz çözüm bulacağız. Bu ülkede salgın şartları sebebiyle ekmek teknesini çevirmekte zorlanan her esnafımızın, sanatkârımızın, KOBİ’mizin önünü, 19 yıldır olduğu gibi bugün de yarın da biz açacağız. Bu ülkede tek bir insanımızın bile kendini sahipsiz hissetmemesi için tarihimizin en kapsamlı ve en etkin sosyal destek mekanizmalarını 19 yıldır olduğu gibi bugün de yarın da biz işleteceğiz. Üstelik biz bunları sadece vaat olarak, sadece taahhüt olarak, sadece afaki sözler olarak ifade etmiyoruz. Söylediğimiz her sözün arkasında 19 yıllık bir müktesebat var. Türkiye’yi bugüne kadar demokraside ve kalkınmada, Cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanların 5 katı, 10 katı hizmetlere nasıl kavuşturduysak, bundan sonra da çok daha fazlasını gerçekleştirecek azme ve hazırlığa sahip tek parti biziz.

"İftiranın en etkili panzehiri hukuktur"

Yalanın en etkili panzehiri hakikat, iftiranın en etkili panzehiri de hukuktur. Bu anlayışla, şimdi sizlerin huzurunda milletimize, ülkemizi son 19 yılda nereden nereye getirdiğimizi, özetle de olsa tekrar hatırlatmak istiyorum. Bu defa, güncel tartışmalara daha iyi ışık tutması bakımından, makroekonomiyle başlayarak hizmetlerimizi anlatacağım.

Ekonomi alanındaki gelişmeler

Türkiye ekonomisi 2002 yılı öncesi dönemde; yüksek kamu açığı, yüksek enflasyon, zayıf bankacılık sektörü, kırılgan sanayi altyapısı ve yenilikçi faaliyetlerden mahrum bir reel sektöre sahipti. Ülkemize hakim olan bu dinamikler, siyasi dalgalanmalarla birleşerek, istikrarsız ve sağlıksız ekonomik bir yapıyı besleyip büyütüyordu. Türkiye’nin asırlık kalkınma gayretleri, işte bu sebeple derin yaralar alıyor, bir türlü istediğimiz atılımları gösteremiyorduk.

Bugün geldiğimiz noktadaysa, en kısa sürede çözmekte kararlı olduğumuz kimi sıkıntılarımıza rağmen, karşımızda bambaşka bir resim vardır. Her şeyden önce Türkiye ekonomisi, şoklara karşı önemli ölçüde dayanıklılık kazanmıştır, güç kazanmıştır. Küresel çapta meydana gelen krizleri dahi, daha az hasarla ve daha kısa sürede atlatma kabiliyetine kavuşmuştur. Güçlü sanayi altyapımız ve yenilik yapma kabiliyetimizle pek çok gelişmekte olan ülkeyi geride bıraktık, gelişmiş ülkelerle rekabete başladık.

Enflasyonu tek haneye düşüreceğiz

Göreve geldiğimizde Türkiye ekonomisi, satın alma gücü paritesine göre dünyada 18’inci sıradayken, artık 13’üncü sırada bulunuyor. Milli gelirimizi, döviz kurundaki ekonomik temeli olmayan dalgalanmalara rağmen, 238 milyar dolardan 3 katlık bir artışla 717 milyar dolara yükselttik. Sağlanan ekonomik istikrar ve iyileşen yatırım ortamı sayesinde, özel sektör sabit sermaye yatırımlarının milli gelirimize oranı yüzde 14,8’den yüzde 22,6’ya yükseldi. Tüketici enflasyonunu, 2002 yılındaki yüzde 29,7 seviyesinden yüzde 6,2’e geriletmiştik. Son dönemde bir miktar artış gösteren enflasyonu, yeniden tek haneli rakamlara düşürmekte kararlıyız.

Disiplinli maliye politikalarından taviz vermeyerek, bütçenin kalitesini önemli ölçüde iyileştirdik. Merkezi yönetim bütçe açığının milli gelire oranını, 2002’deki yüzde 11,1 seviyesinden, 2020 yılında, hem de salgına rağmen yüzde 3,4’e gerilettik. Bu oran, dünya genelinde geçen sene yüzde 11,8 olarak gerçekleşti.

Aynı şekilde, 2002’de bütçemizden faiz ödemelerine ayrılan pay yüzde 43,2 iken, bu oranı da geçen sene yüzde 11,1’e düşürdük. Bir başka ifadeyle, 2002 yılında toplanan her 100 liralık verginin 87 lirası faize giderken, 2020 yılında bu rakam 16 liraya indi. İnşallah faizleri de tek haneli rakamlara indirerek, bu rakamı çok daha azaltacağız. Bütçede sağladığımız mali disiplin, borçlanma rakamlarına da yansıdı. Avrupa Birliği tanımlı brüt genel yönetim borç stokumuzun milli gelirimize oranı yüzde 71,5 iken, yüzde 39,5 seviyesine geriledi.

Bankacılık alanındaki yatırımlar

Bankacılık sektörüne de özel bir parantez açmak istiyorum. 2002 yılında bankacılık sektörü, reel sektörü desteklemek bir yana, sağlıksız yapısıyla ekonominin üzerinde ciddi bir yüke dönüşmüştü. Bugünse bankacılık sektörümüz, finansmana erişimin kesintisiz devamını sağlayarak, büyüme ve kalkınmamızı destekleyen bir konumda bulunuyor. Sektörün 2002 yılı sonunda yüzde 17,5 seviyesinde olan takipteki alacak oranı, bu yılın Şubat ayı itibarıyla yüzde 4 seviyesindedir. Aynı dönemler arasında sektörün özkaynakları 23,3 milyar liradan 780 milyar liraya yükselmiştir. Bankacılık sektörünün döviz pozisyon açığı olmadığı gibi, yaklaşık 6 milyar dolar fazlası mevcuttur.

Uyguladığımız ürün ve pazar çeşitlendirme politikaları sayesinde, küresel değer zincirlerine önemli ölçüde entegre olduk. Böylece ihracatımız, 2002 yılındaki 36 milyar dolar seviyesinden 170 milyar dolar seviyesine çıktı. 1 milyar doların üzerinde ihracat yaptığımız ürün sayısını 9’dan 39’a, ihracatçı sayımızı yaklaşık 3 kat artışla 90 bine yükselttik. İhracatımız bu yılın ocak ayında yüzde 2,5; şubat ayında yüzde 9,5’luk; mart ayında yüzde 16,3’lük artış göstererek yükseliş eğilimini sürdürüyor. Mart ayı, yaklaşık 19 milyar dolarlık ihracat rakamıyla, tüm zamanların rekorunu kırdığımız bir dönem oldu. Bu yılın ilk çeyreğinde ihracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 82’ye ulaşarak, cari açığımızın azaltılmasına önemli bir katkıda bulundu.

Demiryolu ağı

Avrupa’dan Çin’e kesintisiz demiryolu ulaşımını başlatarak, dış ticaretimizde yeni ve önemli bir hattı faaliyete geçirdik. Hayata geçirdiğimiz bir düzenlemeyle 17 bin 888 ihracatçımıza hususi damgalı pasaport vererek, yurt dışı seyahatlerini kolaylaştırdık.

Son bir yılda ülke genelinde 3 milyon 115 bin esnaf ve sanatkârımıza toplamda 165 milyar lira tutarında faiz indirimli kredi kullandırdık. Güven ve istikrar ortamı ülkemize yönelik doğrudan yabancı yatırımları da hızlandırdı.

Göreve geldiğimizde doğrudan yabancı yatırım toplamı 18,8 milyar dolar iken, bu rakam 2020 yılı itibarıyla 213,2 milyar dolara ulaştı. Şayet salgın olmasaydı, turizmde de güçlü canlanmanın devamı gelecekti. Turizm gelirimizi, 2002’deki 12,4 milyar dolar seviyesinden salgın öncesi son sezon alan 2019’da 34,5 milyar dolara yükseltmiştik. Halen turizm sektörümüz ümit verici bir rezervasyon talebiyle karşı karşıyadır. Ülkemizde ve bölgemizde salgın belirli bir seviyenin altına düştüğünde, eskisinden çok daha güçlü bir turizm hareketliliğine sahip olacağımız görülüyor.

Dün Kılıçdaroğlu kürsüde bir rakam vererek, esnaf ve sanatkârlarımızı bize karşı kışkırtmaya çalıştı. Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz yıl 99 bin 588 esnafımızın terkin yaptığını, yani işini terk ettiğini söyledi. Peki, hakikati ifade ediyor mu? Hayır. Çünkü aynı dönemde 365 bin 533 esnaf tescil yaptırmış, yani işe başlama bildiriminde bulunmuştur. Esnafımızın derdini, sıkıntısını, beklentisini dile getirmek başka şeydir; rakamları eğip bükerek yalan söylemek, kışkırtıcılık yapmak başka şeydir. Şayet bu zat, her iki rakamı birlikte telaffuz etmiş olsa, saygı duyardık. Ama birini söyleyip, diğerini gizleyince, kendisini yalancı ve provokatör ilan etmekten başka çaremiz kalmıyor.

Makroekonomik göstergelerde geldiğimiz nokta elbette önemli bir başarıya işaret ediyor, ancak biz bunu yeterli görmüyoruz. Türkiye ekonomisi, taşıdığı potansiyelle daha nice büyük başarı hikâyelerine imza atacaktır.

Bir süre önce açıkladığımız ekonomi reform paketi, makro göstergelerden yapısal politikalara varıncaya kadar bu başarı hikâyesini daha yükseğe çıkartacak unsurlar içeriyor. Sanayiciden esnafa, iş adamından işçiye, öğrenciden emekliye kadar her kesime yönelik somut politikalarımızı içeren reform paketlerimizi, açıkladığımız takvime uygun şekilde hayata geçireceğiz.

Eğitim alanındaki geliştirmeler

Kasım 2002 seçimlerinin ardından ülkenin yönetimini devraldığımızda, milletimize Türkiye’yi eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik üzerinde kalkındıracağımızın sözünü vermiştik. Hamdolsun, bu başlıklarla birlikte her alanda ülkemizi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkartacak icraatlar gerçekleştirdik. Eğitime ayrılan bütçeyi, 20 kattan fazla artırarak, yükseköğrenimle birlikte 212 milyar liraya yükselttik. Okullarımızdaki derslik sayısını 2002 yılından bugüne 343 binden 600 bine çıkardık. Yine okullarımızdaki laboratuvar sayısını 22 binden 55 bine; kütüphane sayısını 14 binden 29 bine; dijital kütüphane sayısını 3 binin üzerine; spor salonu sayısını ise 2 bin 791’den 11 bin 749’a ulaştırdık. Son 18 yılda toplam 693 bin öğretmenimizin atamasını gerçekleştirerek, bu alandaki eksikleri önemli ölçüde tamamladık. Eğitimi, bilimsel bir anlayışla 4+4+4 şeklinde kademelere bölerek, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkardık. Üniversiteye girişteki okul katkı puanlarını, yıllardır bir istismar aracı olarak kullanılan üniversite harçlarını kaldırdık, üniversiteye girişteki katsayı farklılıklarını giderdik. Maarif Vakfımız kanalıyla bugün 43 ülkede 338 okul, 1 üniversite, 1 eğitim merkezi ve 41 yurtla eğitim-öğretim veriyoruz.

Hükümete geldiğimizde 76 olan üniversite sayımız bugün 207’ye, akademik personel sayımız 70 binden 178 binin üzerine ve 1,5 milyon olan üniversite öğrencisi sayımız da 8 milyonun üzerine çıktı. Bugün dünyanın birçok farklı ülkesinden 200 bin öğrenci ülkemiz üniversitelerinde öğrenim görüyor. Gençlik merkezlerimizin sayısını 9’dan 364’e çıkartarak, ülkemizin her köşesinde bu hizmetin verilebilmesini sağladık. Yükseköğrenim yurt yatak kapasitemizi 182 binden 700 bine ulaştırdık. Kredi veya burs ödemelerinin aylık tutarını, lisans öğrencilerinde 45 liradan 650 liraya, yüksek lisans öğrencilerinde 1.300 liraya, doktora öğrencilerinde 1.950 liraya çıkardık.

 Sağlık alanı yatırımları

Sağlıkta, hastane yatak sayımızı 164 binden 253 binin üzerine, nitelikli yatak sayımızı 19 binden 162 bine, sağlık çalışanı sayımızı 378 binden 1 milyon 177 bine yükselttik. Ambulans başına düşen nüfus sayımız 107 binlerden 14 binlere indi. Hastanelerimizde 2002 yılında 58 olan MR sayısı bugün 940’a, 323 olan bilgisayarlı tomografi sayısı 1.251’e ulaştı. Artık sağlık hizmetlerini ihtiyacı olan vatandaşlarımızın ayağına götürüyor, toplam 1 milyon 770 bin insanımıza evde sağlık hizmeti veriyoruz. Sağlıkta çıtayı gelişmiş ülkelerin bile üzerine çıkartarak, toplamda 22 bin 604 yatak kapasiteli 17 şehir hastanemizi milletimizin hizmetine sunduk. Halen 9 şehir hastanemizin inşası, 3’ünün ihalesi, 3’ünün de proje çalışmaları sürüyor. Sadece salgın döneminde 16 bin 159 yataklı sağlık tesisinin inşaatını tamamlayıp, milletimizin hizmetine verdik. Yerli ventilatörü geliştirip seri üretime geçerek, kendi ihtiyacımızı karşılama yanında 20 ülkeye de ihraç ettik. Salgın öncesinde test yapabilen laboratuvar sayımız 73 iken, salgın döneminde bu sayıyı 461’e çıkardık.

Spor alanında yapılan yatırımlar

Sporda; atletizm pisti sayımızı 12’den 56’ya, yarı veya tam olimpik havuz sayımızı 46’dan 278’e, toplam spor tesisi sayımızı ise 1.575’den 3 bin 907’e çıkardık. Bugüne kadar 32 stadyumun yapımını tamamladık, 10 tanesinin inşası, 4 tanesinin de proje ve ihale çalışmaları devam ediyor. Faal sporcu sayımız 206 binden 3 milyon 623 bine, spor kulübü sayımız 6 binden 19 bine ulaştı. Sosyal hizmetlerde, 2002 yılında 2 milyar lira olan sosyal yardım tutarı, geçtiğimiz yıl 69 milyar lira olarak gerçekleşti.

Sosyal yardımlardaki artış

Son 18 yılda toplamda 411 milyar liranın üzerinde sosyal yardım yaptık. Engelli maaşlarını 2002 yılındaki 24 lira seviyesinden 914 liraya, yaşlı maaşını yine 24 liradan 763 liraya çıkardık. Kamudaki engelli istihdamını 2002 yılındaki 5 bin 777 seviyesinden 58 binin üzerine yükselttik. Asgari ücreti 2002 yılında 184 liradan aldık, bugün 2 bin 825 lira olarak uyguluyoruz. Daha önce 66 liradan başlayan en düşük emekli maaşını 1.500 liraya çıkarttık. Ayrıca emeklilerimize bayramlarda 1.000’er lira ikramiye vermeye başladık. Vatandaşlarının neredeyse tamamını genel sağlık sigortası şemsiyesi altına alan ve herkese birinci sınıf sağlık hizmeti sunan tek ülkeyiz. Dünyanın herhangi bir ülkesinde sağlık sorunu yaşayan vatandaşlarımız, bu farkı çok iyi bilmekte ve her seferinde bize teşekkür etmektedir.

Adalet sistemindeki geliştirmeler

Adalet sisteminin daha iyi hizmet verebilmesi için yargıda insan kaynakları kapasitesini güçlendirdik. İktidara geldiğimizde 9 bin 349 olan hâkim-savcı sayısı bugün 21 bin 630’a ve toplam adalet personel sayımız da 61 binden 168 binin üzerine çıktı. Son 18 yılda toplam 275 adalet hizmet binası inşa ederek, hem yargı mensuplarımızın çalışma şartlarını düzelttik, hem vatandaşlarımızın hizmet alma standartlarını iyileştirdik. Mahkeme kararlarındaki hataları asgariye indirmek ve temyiz sürecindeki yığılmayı önlemek için 15 yerde Bölge Adliye Mahkemesi, 8 yerde Bölge İdare Mahkemesi kurduk. Böylece Yargıtay ve Danıştay’ın iş yükünü azaltırken, uyuşmazlıkların daha hızlı ve etkin çözümüne imkan sağlayarak vatandaşlarımızın hukuki güvencesini yükselttik.

İçişleri'nde yapılan reformlar

İçişlerinde; yerel yönetim mevzuatlarında yaptığımız düzenlemelerle, mahalli idare sistemimizi güçlendirdik. Mahalli idarelerimizi daha demokratik, şeffaf, katılımcı ve hesap verebilir bir yapıya kavuşturarak, vatandaşlarımıza daha iyi hizmet verebilmelerini temin ettik. Muhtar maaşlarını 97 liradan 2 bin 445 liraya çıkartmak ve SGK primlerini ödemek suretiyle mali haklarını güçlendirdik. İçişleri Bakanlığımız bünyesinde kurduğumuz Muhtar Bilgi Sistemiyle, muhtarlarımızın taleplerinin merkezi olarak takibine imkân sağladık. Geçmişte muhtarların mühürlerini toplatarak tüm muhtarlıkların kapısına kilit vurmaya kalkanların, bugün yaptıkları muhtar edebiyatının ne kadar sahte olduğunu ise söylemeye bile gerek duymuyorum.

Emniyet Genel Müdürlüğümüzle, Jandarma Genel Komutanlığımızla, Sahil Güvenlik Komutanlığımızla, vatandaşlarımızın ülke topraklarının her karışında huzur ve güven içinde yaşamasını temin ediyoruz. Bu vesileyle, gece-gündüz demeden görevlerini fedakârca yürüten kahraman güvenlik güçlerimizin her birine şükranlarımı sunuyorum.

Rabbime, bana böyle bir ordunun “başkomutanı” sıfatını bahşettiği için binlerce kez hamdüsenalar ediyorum

Milli savunmada; sınır ötesi harekâtlarımızla, DEAŞ ve PKK-YPG gibi terör örgütlerini çökerterek, ülkemizi güneyden kuşatmayı hedef alan terör koridorunu paramparça ettik. Sınırlarımızda huzuru, güveni ve dirliği hâkim kılmak için tüm gücümüzle mücadelemizi sürdürüyoruz. Buradan Genelkurmay Başkanından erine kadar, karasıyla, deniziyle, havasıyla, özel kuvvetleriyle ve diğer tüm birimleriyle, kahraman ordumuzun tüm mensuplarına sevgilerimi, saygılarımı, şükranlarımı gönderiyorum. Mavi vatanını korumak için aylardır denizlerde bayrağımızı dalgalandıran, hak ve menfaatlerimize göz dikenlere göz açtırmayan denizcilerimizi ayrıca selamlıyorum. Milletimizle birlikte biz de tüm kalbimizle, darbecilerden temizlenen Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yanındayız, yanında olmayı sürdüreceğiz. Rabbime, bana böyle bir ordunun “başkomutanı” sıfatını bahşettiği için binlerce kez hamdüsenalar ediyorum. Bu emekli amiralleri saymıyorum. Buna imza atan kendi başkomutanları CHP Genel Başkanı. Bunu temizlemesi lazım. 15 Temmuz'da kaçtın Bakırköy'e gittin. Şimdi kaçacaksın, kovalayacağız.

Ulaştırma alanındaki yatırımlar

Ulaştırma en çok yatırım yaptığımız alanların başında geliyor. İktidara geldiğimiz günden bugüne ulaştırma projelerine toplam 932 milyar lira tutarında yatırım yaptık. Bölünmüş yol uzunluğumuzu 6 bin 100 kilometreden 28 bin 200 kilometreye, otoyol uzunluğumuzu 1.714 kilometreden 3 bin 523 kilometreye çıkardık.

Karayolu tünel sayımız 83’den 438 adete, karayolu tünel uzunluğumuz 50 kilometreden 595 kilometreye, köprü ve viyadük uzunluğumuz 311 kilometreden 701 kilometreye yükselttik. Osman Gazi, Yavuz Sultan Selim, Nissibi köprüleriyle, Avrasya, Ilgaz, Erkenek, Cankurtaran, Sabuncubeli, Ovit, tünelleriyle birlikte nice dev eserleri inşa ederek milletimizin istifadesine sunduk. Yine İstanbul-Bursa-İzmir Otoyolu, Kuzey Marmara Otoyolu, Menemen-Aliağa-Çandarlı Otoyolu, Ankara- Niğde Otoyolu ülkemize kazandırdığımız eserler arasındadır. Bir başka gurur abidesi projemiz olan Çanakkale 1915 Boğaz Köprüsünün de yer aldığı Kınalı-Tekirdağ Çanakkale-Savaştepe Otoyolu’nun yapımı devam ediyor.

Demiryollarında, toplam 1.213 kilometre uzunluğunda hızlı tren ağı inşa ettik. Mevcut altyapımızın tamamına yakınını ifade eden 11 bin 590 kilometre uzunluğundaki demiryollarımızı baştan sona yeniledik. İzmir’de İzban’ı, Ankara’da Başkentray’ı, İstanbul’da Gebze-Halkalı Banliyö Hattını, çeşitli şehirlerimizde pek çok metro projesini tamamlayıp hizmete sunduk. Havalimanı sayımızı 26’dan 30 ilaveyle 56’ya çıkardık. Dünyanın en büyükleri arasında yer alan İstanbul Havalimanının yıllık 90 milyon yolcu kapasiteli ilk etabını hizmete açtık. Yurt dışı uçuş noktamızı 60’dan 329’a, uçulan ülke sayısını 50’den 126’ya çıkardık. Salgın sonrası, hava taşımacılığı alanındaki ataklarımızı, inşallah hızlandırarak sürdüreceğiz.

Denizcilikte, tersane sayımızı 37’den 83’e, yat bağlama kapasitemizi 8 bin 500’den 18 bin 545’e yükselttik. Filyos ve Rize-İyidere Limanı ile Haliç, Tekirdağ ve Datça Yat Limanlarının yapımları sürüyor.

İnternet altyapısını adeta sıfırdan kurarak, 2002 yılında 3 bin olan geniş bant abone sayısını 85 milyona ve 23,3 milyon olan mobil telefon abone sayısını 84 milyona çıkardık. Yaklaşık 54 milyona ulaşan e-devlet kullanıcısıyla, pek çok kamu hizmetini internet üzerinden etkin bir şekilde veriyoruz.

Çevre ve Şehircilik alanındaki yatırımlar

Çevreyi korumak için, daha önce sadece 145 olan atıksu arıtma tesisi sayısını 8 kat artışla 1.170’e, yüzde 35 olan atıksu arıtma hizmeti verilen belediye nüfusu oranını ise yüzde 89’a çıkardık. TOKİ kanalıyla, yatırım değeri toplam 180 milyar lira olan bir milyonu aşkın konut ürettik. Yakında inşallah, bir milyonuncu konutumuzun anahtar teslim törenini gerçekleştireceğiz. Geçtiğimiz 9 yılda ülkemizde 2,5 milyon konutun dönüşümünü tamamladık, hâlihazırda 300 bin binadaki dönüşüm çalışmaları sürüyor. Şu anda 44 ilimizde 79 tarihi kent merkezimizi yeniliyor, 30’dan fazla sanayi alanımızı şehir dışına taşıyor, il merkezlerimize şehir otoparkları yapıyoruz. Ülke genelinde 45 ayrı projede 7 bin tarım köy konutunun yapımını tamamladık. Halen 78 ilimizde 52 milyon metrekarelik alanda 291 millet bahçesi kurarak, şehirlerimize nefes aldırıyoruz. Bugüne kadar 57 millet bahçesini tamamladık, bunlardan 35’ini hizmete aldık, 22’sinin açılışını da yakında yapacağız.

Sıfır Atık Projesi ile sadece 3 yılda, 315 milyon kilovatsaat enerji, 345 milyon metreküp su ve 50 milyon varil petrolden tasarruf ettik. Geri dönüştürdüğümüz 17 milyon ton kullanılabilir atıkla ekonomimize 17 milyar lira katkı sağladık, tam 209 milyon ağacımızı kurtardık.

Tarım yatırımları

Tarımsal hasılamızı 37 milyar liradan 333 milyar liraya ulaştırdık. Tarım ürünleri ihracatımızı 2002 yılındaki 3,7 milyar dolar seviyesinden 19 milyar dolar sınırına getirdik. Sadece bu yıl, çiftçimize 24 milyar liralık destek vereceğiz. Son 18 yılda çiftçilerimize 160 milyar liraya yakın tarımsal destek ödemesi yaptık. Bizden önce toplam 450 bin hektar alanda arazi toplulaştırması yapılmışken, biz 8,2 milyon hektar alanda toplulaştırma çalışmaları gerçekleştirdik. Ovalarımızı koruma altına alarak, tarım faaliyetlerinin geleceğini güvenceye bağladık. Orman varlığımızı 20,8 milyon hektardan 22,9 milyon hektara, korunan alan sayımızı 175’ten 616’ya, tabiat parkı sayımızı 16’dan 250’ye yükselttik.

Aynı şekilde baraj sayımızı 276’dan 600 ilaveyle 876’ya, HES sayımızı 97’den 590 ilaveyle 687’ye, içmesuyu tesisi sayımızı 84’den 262 ilaveyle 346’ya, sulama tesisi sayımızı 1.764’den 1.457 ilaveyle 3 bin 221’e ulaştırdık. Son 18 yılda inşa ettiğimiz 262 adet yeni tesisle 45 milyon kişinin içme suyu ihtiyacını uzun vadeli olarak karşıladık. Daha önce 31 adet olan meteoroloji gözlem sistemi sayısını 2 bin 47’ye yükselterek, bu alanda da önemli bir atılım gerçekleştirdik.

Dışişleri'nde gelişmeler

Dışişlerinde; dünyanın dört bir yanındaki varlığımızı artırmak, ay yıldızlı bayrağımızı her yerde dalgalandırmak için temsilcilik ağımızı genişleterek, 163’ten 251’e çıkardık. Suriye’den Libya’ya, Doğu Akdeniz’den Ege’ye, Kıbrıs’tan Kabarağ’a kadar her kriz alanında kalıcı çözüm bulunması için hem sahada hem de masada aktif şekilde çalışıyoruz. Komşumuz Suriye’nin, toprak bütünlüğü ve milli birliği temelinde bir barış, güven, istikrar iklimine kavuşması için her türlü gayreti göstermeyi sürdürüyoruz.

Libya ile imzaladığımız güvenlik ve askeri işbirliği ile deniz yetki alanları mutabakatlarıyla, her iki ülkenin Akdeniz'deki doğal kaynaklar üzerinde var olan haklarını garanti altına aldık. Azerbaycan topraklarının bir kısmı ile Dağlık Karabağ’da 30 yıldır süren işgali sona erdirmek için mücadele eden kardeşlerimizin yanında yer alarak, kazandıkları zafere destek olduk.

Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, İran, Orta Asya ülkeleri, Arap dünyası gibi yakın ilişki içinde olduğumuz yerler başta olmak üzere, herkesle hak ve adalet zemininde ilişkilerimizi geliştirme kararlılığı içindeyiz.

Sanayi yatırımları

Sanayide, üretimde çarklarının kesintisiz çalışması için her türlü gayreti gösteriyoruz. Salgın döneminde, girişimcilerimizin ve emekçilerimizin gayretleriyle, belirsizliği hızla atlatarak üretimini artıran nadir ülkelerden biri olduk. Bu başarının etkisi imalat sanayi istihdamında da ortaya çıkmaya başladı. Toplam imalat sanayi istihdamı, Ocak 2021 itibarıyla, bir önceki yılın aynı ayına göre 346 bin ilaveyle yüzde 9,2 oranında artış gösterdi. Yatırım tarafında ise 2020 yılında düzenlediğimiz teşvik belgesi adedi, bir önceki yıla göre yüzde 86 artışla 10 bin 505’e çıktı. Bu yatırımlarla öngörülen sabit yatırım tutarı 238 milyar lira, istihdam da 305 bin kişidir.

Ülkemizde hala devletin fabrika yapmasını bekleyenler var. Hâlbuki günümüzde devletler, fabrikaların üzerine inşa edileceği altyapıyı hazırlar, finansman ihtiyacı duyanlara kaynak desteğinde bulunur, ürünleri pazara ulaştıracak yolları inşa eder. Kısaca devlet yatırım ortamını hazırlar, girişimci de yatırımını yapar. Geçtiğimiz yıl, 12 yeni organize sanayi bölgesine tüzel kişilik kazandırarak, ülkemizdeki OSB sayısını 325’e çıkardık. Artık ülkemizde organize sanayi bölgesi olmayan şehir kalmamıştır. Salgın döneminde sadece organize sanayi bölgelerinde 1.093 yeni fabrikanın faaliyete geçmesiyle buralardaki istihdam 98 bin kişi artmıştır. Bu yıl ise sanayi üretiminden elektrik tüketimine kadar her alanda çok daha güzel gelişmelerin işaretlerini görmeye başladık. Yatırım iştahındaki artış da Mart ayında düzenlediğimiz ve tüm zamanların rekoru olan 1.257 adet yatırıma teşvik belgesiyle devam ediyor. Üretim tarafındaki bu başarının, salgın tedbirlerinin sürdüğü ve turizm sektörünün büyük oranda kapalı olduğu bir dönemde gerçekleştiğini özellikle belirtmek istiyorum. Türk sanayinin böyle zorlu bir dönemde ortaya koyduğu bu performans yabancı yatırımcıların da dikkatini cezbediyor. Birçok uluslararası şirket diğer ülkelerdeki üretimlerine ara verirken, Türkiye’de vardiya artırdı.

Ford-Otosan’ın 2 milyar avroluk ilave yatırım kararı, teknoloji devleri ŞAYOMİ ve OPPO’nun akıllı telefon üretimi yatırımları bu dönemde gerçekleşti. Dünyada ilk olan ve 10 dakikada market ürünleri teslimat modeli fikri ile kurulan GETİR’in 2,6 milyar dolarlık değerlemeye ulaşması da girişimcilerimizin iftihar tablosuna örnektir.

Savunma Sanayi çalışmaları

Savunma sanayindeki başarılarımız da hız kesmeden sürüyor. Bu alanda 2002 yılında bütçesi 5,5 milyar olan 62 proje yürütülürken, bugün bu sayı 75 milyar dolarlık bütçeye sahip 750 projeyi geride bıraktı. SİHA’larımızdan zırhlı araçlarımıza, güdümlü mühimmatlarımızdan roketlerimize kadar her alanda gıptayla takip edilen ürünlere sahibiz. İnşallah savunma sanayinde, kendi yeni nesil savaş uçağımızın geliştirilmesi ve üretimi başta olmak üzere, çok daha büyük başarılar bizi bekliyor.

Enerji alanındaki gelişmeler

Enerjide, toplam kurulu gücümüzü 31 bin 846 megavattan 96 bin 271 megavata yükselttik. TANAP ve TürkAkım gibi önemli bölgesel enerji projelerini tamamladık. Karadeniz’deki Sakarya Havzasında, Fatih Sondaj Gemimiz ile kazılan Tuna-1 kuyusunda 405 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfettik. Akkuyu Nükleer Santrali'mizin inşası devam ediyor, inşallah ilk reaktörde üretim 2023'te başlıyor.

Kültürel yatırımlar

Kültürde, dünya mirası listesinde olan varlık ve alanlarımızın sayısını 9’dan 18’e, kültür merkezi sayımızı 42’den 118’e yükselttik. Bakanlar Kurulu Kararlı Türk kazılarının sayısını 57’den 118’e, yurt dışından getirilen eser sayısını 2 bin 525’den 4 bin 854’e, restore edilen eser sayımızı 46’dan 5 bin 450’ye çıkardık. Ülkemize gelen yabancı ziyaretçi sayısı 2019 yılında 52 milyon sınırına, turizm gelirimiz 12,4 milyar dolardan 34,5 milyar dolara dayandı. Geçtiğimiz yıl, salgına rağmen 16 milyon turist ağırladık ve 12,1 milyar dolar turizm geliri elde ettik.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası yeni binası, Resim ve Heykel Müzesi, İstanbul Sinema Müzesi gibi yeni değerleri ülkemizin kültür-sanatına kazandırdık. Taksim Meydanı’ndaki yeni Atatürk Kültür Merkezini, inşallah 29 Ekim'de hizmete açıyoruz. TİKA, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlarımız vasıtasıyla, dünyanın dört bir köşesinde ülkemizin milli ve insani vasıflarını sergileyen faaliyetler yürütüyoruz.

Sizlerin de takip ettiği gibi, her başlığı birkaç cümleyle ifade etmemize rağmen, 19 yıllık icraatımızı özetlememiz dahi oldukça uzun sürdü. Milletimden, 19 yıl öncesinin Türkiye’si ile bugünün Türkiye’sini her alanda mukayese ederek, kimin laf ve istismar siyaseti, kimin de eser ve hizmet siyaseti yaptığını takdir etmesini istiyorum.

Biz ülkemizin 81 vilayetinin her köşesinde hayata geçirdiğimiz eserlerimizle, hizmetlerimizle, tamamladığımız yatırımlarımızla, yapacağımız projelerimizle milletimizin huzurundayız. Tarih, eseri olanları eserleriyle değerlendirecek, eseri olmayanları da yıllarca bu ülkenin ve milletin vaktini, enerjisini, heyecanını heba ettiği için mahkûm edecektir.

Kanal İstanbul'un hazırlıkları tamamlandı

Madem söz eserden açıldı, buradan milletime bir de müjde vermek istiyorum. Ülkemizin en büyük ve en stratejik altyapı projesi olan Kanalistanbul’la ilgili hazırlıklarımızı büyük ölçüde tamamladık. Projenin ÇED raporu, 56 kurum ve kuruluşun, 200’den fazla bilim insanının, medyanın ve vatandaşlarımızın katkılarıyla tamamlandı.

Kanalın iki yakasında kurulacak toplam 500 bin nüfuslu şehir, aynı zamanda İstanbul’un depreme hazırlık sürecini de hızlandıracaktır. Bu proje, aynı zamanda İstanbul’a kazandırdığımız yeni havalimanı, köprü, otoyol, metro hatları gibi ulaşım ağlarıyla da bütünlük arz edecektir.

Dünya ticaretinin yüzde 90’ının denizyolu ile gerçekleştirilesi, boğazlarımızın da en önemli deniz ticaret yollarından biri niteliğini taşıması, Kanalistanbul Projesinin önemini artırıyor. Karadeniz’de, hem biz, hem de kıyısı olan diğer ülkeler sürekli yeni ve büyük limanlar yapıyor. Bu durum, boğazlardaki gemi trafiğinin gelecekte azalmak bir yana, daha da artacağına işaret ediyor.

İstanbul Boğazı’ndan 1930’lu yıllarda 3 bin gemi geçerken, bugün bu rakam 40 binin üzerindedir. Buna karşılık Panama kanalından yılda 13 bin, Süveyş kanalından 17 bin civarında gemi geçişi yaşanmaktadır. Tabii diğer kanallardan elde edilen gelirleri telaffuz bile etmiyorum. Hâlbuki İstanbul Boğazının emniyetli gemi geçiş kapasitesi 25 bindir. Yani, şartları zorlayarak boğazlardaki gemi trafiğini yürütüyoruz.

İnşa edeceğimiz 45 kilometre uzunluğa, 21 metre derinliğe, 275 metre taban genişliğine, en dar yerinde 360 metre su yüzeyi genişliğine sahip Kanalistanbul, bölge için yeni bir nefes borusu olacaktır. İnşallah bu önemli projenin, etaplar halinde yapılacak ihalesine çok yakında çıkıyor, yaz aylarında da temelini atıyoruz. Epeyce bir gecikmeyle de olsa inşasına başlayacağımız Kanalistanbul’un, şimdiden ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Projenin bugünkü aşamasına gelmesinde emeği geçen herkesi tebrik ediyorum."

Sonraki Haber