Deprem mektubu: Bana bir masal anlat baba içinde "devlet" olsun

Tam 30 yıl geçmiş…

Üç gün önce yine hatırladık o şarkıyı…

Yıl 1993’dü…

Türkiye bu şarkıyla giriyordu gecelerine…

“Bana Bir Masal Anlat Baba” diyen o şarkıyla…

“Süper Baba” dizisinin şarkısıydı… 

*** 

Önümde, enkaz altında kalan kızının elini tutmuş, hiç bırakmayan babanın fotoğrafı…

Üç gündür karşımda…

Bakıyorum, o müzik çalıyor, çalıyor…

Dinliyor ve ağlıyorum…

Çaresiz bir babanın çocuğundan önce ifadesini kaybetmiş yüzü gitmiyor gözümün önünden…

Ve harika şarkının sözleri 30 yıl sonra şimdi bambaşka bir manaya bürünmüş beni ağlatıyor… 

***

Baba konuşmuyor… Onu görüyoruz, ama sesi yok.

Kızını ise göremiyoruz…

Ama sesi, bir millet olarak hepimizin kulaklarında…

Gözümüzün önünde küçük bir el…Babası onun elini tutmuş, o babasının elini…

Enkazın altından 30 yıldır milletçe unutamadığımız o sıcacık şarkı geliyor…

Hatırlıyoruz…

***

Ne diyordu Yeni Türkü’nün bestelediği Oya Küçümen’in söylediği o şarkıda küçük kız…

“Bana bir masal anlat baba” diyordu…

“İçinde bütün oyunlarım

Kurtla kuzu olsun, şekerle bal…”

Ne diyordu kulaklarımızdan gitmeyen o küçücük masum ses…

“Bana bir masal anlat baba

İçinde denizler, balıklar

Yağmurla kar olsun, güneşle ay…”

*** 

Bir de şunu istiyordu babasından;

“Bana bir masal anlat baba

İçinde tüm sevdiklerim

İçinde İstanbul olsun…”

***

Ama o şarkıda üç dize vardı ki…

Öyle üç dize ki…

Otuz yıl sonra, şimdi kollektif hafızamızda bize bambaşka bir hikâye anlatıyor.  

Bugüne kadar bu dilde yazılmış hiçbir dize, üç gün önce hafızamıza kazınan bu fotoğraftan sonra yeniden yazılan manasını, hüznünü bize bu kadar kahredici biçimde anlatamazdı…

***

Ne diyordu o küçük kız tam 30 yıl önce babasına…

Bir hatırlayın…

Diyordu ki;

“Bana bir masal anlat baba” diyordu;

“Anlatırken tut elimi

Uykuya dalıp gitsem bile

Bırakıp gitme sakın beni…”

*** 

Yeni Türkü’nün şarkısı tek kelime ile bitiyordu…

Küçük kızın “Baba” diye seslenişi ile…

Çünkü biz de biliyoruz…Yorgun babalar masal anlatırken uyuya kalır. 

***

Bu defa enkazın altından o ses bile gelemedi…

Sessizce gitti küçük kızımız…

Bir melek gibi…

Kediler gibi…

Sessizce…

***

Süper baba ise bu defa ondan önce uykuya dalmadı.

Sözünü 30 yıl sonra tuttu…

Elini bırakmadı kızının…

O uyuyup gitti…

Küçücük bir melek gibi taa yukarılara giderken…

Babası hâlâ tutuyordu onu elinden…

*** 

Milletçe daha iyi anladık işte o gece…

Çocuklarımızın elini tutmanın ne olduğunu…

Onları ellerinden sımsıkı tutmanın, hiç bırakmamanın manasını…  

Bu küçücük şeyleri bir gecede öğrendik…

Hepimiz büyüdük o gece…

Sadece baba olmanın manasını değil…

Millet olmanın da gerçek manasını… 

***

30 yıl geçmiş…

Çok güzel eski bir Türkiye masalıydı o…

Bugün bazılarının hâlâ “Eski Türkiye” diye aşağıladığı bir ülkenin masalıydı.

Bizim biz olduğumuz, bir aile, bir millet olduğumuz günlerin hikâyesi…

“Yeni Türkiye” denip de yapılan şeylerin bize kaybettirdiği güzel değerlerin, güzel ilişkilerin, masumiyetlerin Türkiye’siydi…

Selda Bağcan’ın “O Günler” şarkısını hep birlikte dinleyip, özlediğimiz günler haline geldi şimdi.

***

Evet…Güzel bir eski Türkiye’ydi…

Aşağılandı, kurumları yok edildi, değerleri çürütüldü…

Ve geriye yeni Türkiye diye işte bu harabe kaldı…

Bundan böyle kimse devlet baba olup, bana “Eski Türkiye masalı” anlatmasın…

İstemiyorum…

Çünkü önümde eskisi bile kalmamış bir harabe var artık …

Ve gerçek Yeni Türkiye’yi bu enkaz üzerine kuracağız.

*** 

Bu şarkının sözlerini de yeniden yazacağız:

“Bana bir masal anlat baba

İçinde devlet olsun…”

Hepimizi şefkatle, adaletle, hoşgörüyle, sevgiyle, hakkaniyetle kucaklayacak bir devlet…”

İşte o olsun…