Depresyon mevsimi
Bu hayatın heyecanı meyecanı yooook! " depresyoncuları merhaba... Kimsenin derdini küçümsemek değil gayem... Derdinizden öperim o ayrı; fakat bu konuda mütevazii olamayacağım...
Depresyonun majörü, müzmini, kroniği, mentollusü, kepeklisi her türüne karşı şerbetli bir bünye olarak lafımın yabana atılması beni üzer...
Ergenlik ve/veya gönül yarası kaynaklı depresyon dedin mi, şifa reçetemi iftiharla sunarım. Öncelikle o yataktan çık, bi elini yüzünü yıka, insan gibi konuşacağız. O çikolata bidonunu da bana ver.
Derdin ne? Bilmiyorsun... Çaren ne? Bilmiyorsun... Bıraksalar Yunan heykeli gibi bir asır öylece sabit noktaya bakıp durabilirsin. Tıbbın çaresiz kaldıği bu noktada ben yaradana sığınıp "Anne terliği"ni öneriyorum...
He bir de günde üç kez, tok karnına acı gerçekler... Emin ol kimsenin umrunda değilsin! O ardından ağladığın adam ya da kadin da dahil kimse seni sallamıyor, beni de sallamıyor... Aslına bakarsan kimse kimseyi sallamıyor.
Tabi canim sen alt tarafı anlaşılmak istiyorsun nedir ki? İyi de bu dünyaya eserleriyle damgasını vurmuş adamlar bile ancak öldükten sonra anlaşılıyor, onu ne yapacağız?
Ayrıca depresyon battaniyesinin altından sesin de duyulmuyor. Hayata karışıp gerekirse anasını ağlatacaksın. Ya seve seve, ya seve seve kendi yaranı yine kendin sarmak zorundasın. "bırakın öleyim.." dediğini duyar gibiyim. Eee şeyyy... Benden duymuş olma ama, öldüm deyip ölünmüyor. Ağlarsa en fazla anan ağlıyor...
Ben çok mu duygusuzum? Çünkü artık bir sürü işim, gücüm, ocakta yemeğim, birikmiş ütüm, karnı hep aç, altı hep kirli bir evladım var. Yaşamın boğazına sarılmak, tırnaklarımı geçirmek, "sen mi büyüksün, ben mi ulan!"demek için bir nedenim var.
O nedeni de kimse kimseye vermiyor. Kendi nedenini bulmak ve onu sevmek zorundasın. Kepekli, çiya tohumlu, kinoalı, ot gibi, yavan bir tat verse bile, "bir mânâ bulmak zorundasın"