Dijital oyun bağımlılığı toplum sağlığını tehdit ediyor!

Okulların tatile girmesiyle aileler çocuklarının boş vakitlerini nasıl dolduracağını düşünüyor. Dijitalleşmenin hayatımızın her alanına temas ettiği, alışkanlıkların ve hobilerin değiştiği yeni bir kültür ve yeni bir yaşam biçimine doğru ilerliyoruz.

Teknolojik gelişmelerle ortaya çıkan dijitalleşme eğitimden sağlığa, ulaşımdan sosyal yaşama kadar hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Burada dijitalleşmenin avantajlarından yararlanıp dezavantajlarının oluşturduğu sorunlara karşı önlemler alma, yeni yasalar çıkarma zorunluluğu doğuyor.

Geçen hafta bir arkadaşım ağlayarak beni aradı, kendisi çalışan bir anne, çocuğunun oyun bağımlısı olduğunu, yetersiz ve çaresiz kaldıklarını, devletin bu soruna acil çözüm bulması gerektiğini ifade etmeye çalıştı. Oyun oynama süresine kısıtlama getirdiğinde çocuğunun şiddete yöneldiğini, okula girmek istemediğini, uyku problemi yaşadığını, çok zayıfladığını, duruşunun ve gözlerinin bozulduğunu, hareketlerin kısıtlandığını, konuşma zorluğu çektiğini, kimseyle iletişim kurmak istemediğini, kredi kartını izinsiz alıp internetten oyun satıl aldığını, yalana ve hırsızlığa başvurduğunu anlattı.

Aslında arkadaşım kendi özelinde genel bir sorunu dile getiriyor. Oyun bağımlılığı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek toplum sağlığını tehdit eder hale geldi.

Dijitalleşmenin özellikle çocuklar ve gençler üzerindeki olumsuz etkilerine bu yazımda dikkat çekmek istedim.

Oyun bağımlılığı nedeniyle beslenme, eğitim, egzersiz gibi günlük aktivitelerden geri kalan sağlıksız bir nesil yetişiyor. Tabii sorunun temelini ilgisiz aile bireylerinin varlığı oluşturuyor. Bugünün çocukları yarının büyükleri diyoruz. Yani yarının Türkiye’sini bugünün çocukları şekillendirecek. Bu noktada devlet kendi geleceğini güvence altına almak zorundadır.

Dijital bağımlılık sadece çocuklar ve gençlerde değil yetişkinlerde de sık görülen bir durum. Oyun bağımlılığı nedeniyle çalışmak istemeyen, işini, eğitimini bırakan vakalar her geçen gün artıyor, boşanma ve intihara kadar giden olayların yaşandığı biliniyor.

Oyun bağımlılığına yol açan gerekçelerin başında oyunun bireye haz ve keyif vermesi yatıyor. Bireyin hoşuna giden şeylerle etkileşime girmesi beyindeki dopamin salınımını artırıyor ve birey bu etkinlikten keyif duymaya başlıyor. Haz hissi aslında pek çok bağımlılığın nedeni olarak karşımıza çıkıyor.

Dijital oyunlar bireye kendi kimliğini farklı şekillerde inşa ve ifade etme, başarma ve tamamlama duygusunu tatma imkânı veriyor. Gerçek yaşamdaki hoşnut olmayan yönlerini bu ortamlarda saklayabiliyor ve yeni bir kimlikle popülaritelerini artırdıklarını, saygınlık kazandıklarını, güçlü olduklarını düşündürüyor. Heyecan ve merakı uyandıran sınırsız ve keşfedilmeye açık bir alan sunuyor. Bu durum oyun başında saatlerce vakit geçiren bireyin zaman kavramını değiştiriyor. Örneğin; bir saat bir dakika gibi algılanabiliyor…

Bağımlılığa yol açan dijital oyunlar her yaştan, her gruptan insana hitap eden; bilgisayar, tablet, cep telefonu gibi alternatiflerle kolay ulaşılabilen eğlence aracına dönüştü. Bağımlılık noktasında çocuklar ve gençler en riskli grupta yer alıyor.
 
Bazı Avrupa ülkeleri okullarda dikkat dağınıklığı ve oyun bağımlılığı nedeniyle cep telefonu, tablet ve akıllı saat kullanımını yasaklamaya hazırlanıyor. Örneğin, Fransa'da üç yıldır yasak.

Dijital çağın getirdiği yenilikleri takip ederek ortaya çıkacak sorunlara karşı politikalar geliştirmek devletin sorumluluk alanıdır. Sağlıklı nesillerin yetişmesine engel teşkil eden dijital oyun bağımlılığının önlenmesi için ailelerin ve çocukların bilinçlenmesi, devletin bu tehdide yönelik tedbirler alması gerekiyor.

Konu sadece ailelerin inisiyatifine bırakılmamalı. Yasalar, kamu spotları hazırlanmalı. Medya okuryazarlığı dersi ilköğretimden itibaren lise son sınıfa kadar eğitim kurumlarında zorunlu ders olarak okutulmalı. En büyük yatırım nesillere yapılan yatırımdır.

Nesillerini ihmal eden bir toplumun varlığını bağımsız bir şekilde sürdürme şansı yok. Tam da burada Mimar Turgut Cansever’in konuyu özetleyen kıymetli ve çok anlamlı bulduğum bir sözü aklıma geldi: “Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz nesil imar ettiğiniz şehri tahrip eder.”