Doç.Dr.Fikret Aksoy: ''Travmayla baş etme görevi bir sonraki nesle devredilebilir''

Geçen yıl yaşanan asrın felaketi olarak anılan büyük depremde o anlara şahit olmuş, yakınlarını kaybetmiş, enkaz altından saatler hatta günler sonra kurtarılmış depremzedelerin yanısıra, tüm Türkiye'yi etkisi altına alan psikolojik çöküntüyü ve insanımızda bıraktığı etkileri, Klinik Psikolog Doç.Dr. Fikret Aksoy'la konuştuk.

Bir yıl önce, tarih 6 Şubat 2023'ü gösterdiğinde ''Asrın Felaketi'' olarak nitelendirilen ve başta Kahramanmaraş olmak üzere 11 şehir büyük bir depremle sarsılırken, ülkenin geri kalanı ise, güne depremin büyüklüğünü, etkisini ve tam olarak ne olduğunu anlamaya çalışarak başladı. Büyük felaketi yaşayan depremzedelerin kimi göçük altında kaldı, saatler hatta günler sonra enkazdan kurtarılabildi. Çoğu insan en yakınlarını kaybetti, kurtulduğuna sevinemedi. Sadece büyük felaketi yaşayanlar değil, tüm Türkiye etkilendi yaşananlardan. Milyonlarca insanın hafızasında silinmesi güç görüntüler, yıkımlar bıraktı. Peki bu yaşanan travma insanların psikolojisini nasıl etkiledi? Konuyu, Klinik Psikolog Doç.Dr. Fikret Aksoy'a sorduk. Aksoy, tv100.com'dan Müge Yücetürk ve Seçil Balık'a önemli açıklamalarda bulundu.

 

Travmalar açısından, tüm afetler arasında depremlerin farklı özelliklere sahip olduğunun altını çizen Doç.Dr.Fikret Aksoy; ''Ne kontrol edilebilir, ne de tamamen öngörülebilirler. Ortaya çıkan travmanın ne kadarının doğal ne kadarının insan yapımı olduğunu anlamak mümkün değil. Deprem gibi bir felaketle dünyanın güvenli ve kontrol edilebilir olduğuna dair inançlar yerle bir olabilir. Dolayısıyla deprem sonrası travmalarda, stres ve anksiyete belirtilerinin daha yaygın olduğu ve daha uzun süreli olduğu saptanmıştır. Barınma sıkıntısı ve göç gibi depremlerin sonuçları travmanın devam etmesine neden olan faktörlerdir. Bu tür felaketler bireylerin öngörülebilirlik, tutarlılık ve adalete ilişkin temel inançlarını bozabilmektedir.'' ifadelerini kullandı.

''TRAVMAYLA BAŞ ETME GÖREVİ BİR SONRAKİ NESLE DEVREDİLEBİLİR''

''Depremler aynı zamanda toplumsal travmaların da sebepleri arasındadır. 6 Şubat depremi gibi çok sayıda insanı doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen ve devamı olan afetlerden sonra; Travma yerinde yaşamayan kişilerde bile şiddetli ruhsal tepkiler görülebilmektedir . Tanık olunan olay karşısında yaşanan çaresizlik ve mevcut durumla baş edememe, büyük kitleleri etkileyebilmektedir. Kayıpların acısı yönetilemez ve travmayla baş etme görevi bir sonraki nesle devredilebilir. Yani buzdolabında derin dondurucuya konan travma, nesilden nesile aktarılabilmektedir. Bu nedenle toplumsal travmaları hedef alan müdahaleler hem yakın hem de potansiyel olarak uzak gelecekte o toplumun ruh sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.''

 ''YETİŞKİNLER ÇOCUKLARINI KORUYAMADIKLARI İÇİN SUÇLULUK YAŞAYABİLİRLER''

''Kitlesel travmalar sosyal kimlikle yakından ilişkilidir . Topluma ait olma ve gruba üye olma duygusuyla ilişkili süreçleri etkilerler. Toplu travmalar sonrasında “toplumsal dokuda yırtılma” ve “toplumsal güven kaybı” ortaya çıkabilmektedir. Toplumsal travma mağduru yetişkinler çocuklarını koruyamadıkları için suçluluk ve utanç duyguları yaşayabilmektedirler. Travmanın ruh sağlığını ne ölçüde etkileyeceği kültürel farklılıklar, travmanın kronikliği ve anlam oluşturmadaki değişkenlik ile yakından ilişkilidir.''

''Yakın zamanda yapılan  bir araştırma, felaketlerden etkilenen kişilerin yaklaşık %24'ünün ilk altı ay içinde klinik olarak anlamlı travma sonrası stres belirtileri, %28'inin depresif ve %23'ünün anksiyete belirtileri gösterdiğini tespit etmiştir. Ayrıca travma sonrası stres semptomlarının kademeli bir iyileşme gösterdiği de biliniyor. Yetişkinlerde ise depresyon ve anksiyete belirtileri aylarca, hatta yıllarca devam etmektedir. Kadınlar, çocuklar, yaşlı yetişkinler, eğitim düzeyi düşük kişiler, yoksullar, sosyo-ekonomik düzeyi düşük kişiler, azınlıklar, göçmenler, geçmişte (özellikle çocukluk döneminde) travmaya maruz kalmış kişiler, psikiyatrik bozukluğu olanlar ya da ailede psikiyatrik hastalık geçmişi olan ve stresle uyumsuz başa çıkma tarzlarına sahip kişilerin travmaya karşı daha savunmasız olduğu bilinmektedir. Neyse ki travmatik olay yaşayan her bireyde psikiyatrik belirtiler ya da bozukluklar gelişmez.''

''TRAVMA SONRASI BÜYÜME''

Travma sonrası, iyileşme sürecinde faydalı değişimlerde gözlendiğini ekleyen Klinik Psikolog Doç.Dr.Fikret Aksoy, ''krizlerden sonra stresle baş etme becerisinde artış, kişilerarası ilişkilerde iyileşme, özgüvende artış, olumlu düşünme becerisinde artış şeklinde faydalı değişiklikler de gözlenmektedir. Bu sürece “travma sonrası büyüme” adı verilmektedir ve travmaya uyum tepkisi olarak yeni olasılıkların farkındalığının gelişmesi, şefkatin artması, yaşam felsefesi ve önceliklerin değişmesi ortaya çıkabilmektedir. Bu olumlu değişimler; yaşamın değerini bilmeyi, yaşadığına şükretmeyi, başkalarıyla daha anlamlı ilişkiler kurmayı, kişisel güçte artış hissetmeyi, önceliklerin değişmesini ve hayata daha varoluşsal bir perspektiften bakabilmeyi sağlayabilir. Deprem sonrası  araştırmalar travma sonrası büyümenin "kendilik algısı", "kişilerarası ilişkiler" ve "dini bakış açıları"ndaki değişiklikleri içerdiğini araştırmalarda saptamıştır.'' şeklinde konuştu.        

Sonraki Haber