Doğmakta olan bebeği iterek rahme geri sokma davasını uzman bilirkişi heyeti çözecek

İzmir'de özel bir hastanede normal doğum sırasında başı gözükmesine rağmen, doktor ameliyathaneye gelmediği için bebeği tekrar rahime iten ebe N.G. ile doktor O.G.T. hakkında açılan davanın duruşması, Yargıtay'ın bozma kararının ardından yeniden görüldü.

Polis memuru Erhan G., 12 Şubat 2016'da eşi Gülseren G.'nin doğum sancılarının başlaması ile doktoru O.G.T.'yi telefonla aradı. Doktorun gelmelerini söylemesi ile çift, doğum için özel hastaneye gitti. Doktor gelmeden hastanede doğum başladı. İddiaya göre, ebe-hemşire N.G., doktor henüz ameliyathaneye gelmediği gerekçesiyle saçı ve başı görünmesine rağmen, bebeği eliyle iterek rahim içerisine soktu. Daha sonra da tampon yaparak bebeğin rahimden çıkmasını engelledi. Doktor O.G.T.'nin gelmesi ile de doğum gerçekleşti. Ancak, başından içeri itilmesi ve tampon yapılması nedeniyle havasız kaldığı öne sürülen bebek, yoğun bakıma alındı. Çift sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunurken, Burak bebek 76 günlükken hayatını kaybetti.

'Kovuşturmaya yer yok' kararı

Erhan-Gülseren G. çiftinin avukatı Seyit Ahmet Akyüz, suç duyurusu dilekçesinde, "Anne, doktoru beklemeden doğumu yaptırmasını istemesine ve bebeğin bu şekilde zarar göreceğini söylemesine rağmen ebe-hemşire, anneyi tersleyerek eylemine devam etmiştir. Bebek uzunca bir süre bu şekilde kalmış ve doktorun gelmesi beklenmiştir. Doktorun gelmesi ile bebeğin başı serbest bırakılmış ve doğum gerçekleşmiştir. Ancak bebek tampon yapılması ve başından içeri itilmesi nedeni ile havasız kalmıştır. Bebeğin yoğun bakımda tutulduğu hastaneden alınan raporda, beyin hücrelerinin yüzde 95 oranında hasar gördüğü belirtilmektedir" ifadeleri yer aldı. Olayı soruşturan savcı, kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.

Yargıtay 6 yıl sonra kararı bozdu

Kararın ardından avukat Akyüz, İzmir 6'ncı Tüketici Mahkemesi'ne başvuru yaparak müvekkillerinin maddi ve manevi yönden zarara uğradıklarını belirterek, 4 bin TL maddi ve 800 bin TL'lik manevi tazminat davası açtı. Adli Tıp Kurumu 1'inci İhtisas Kurulu'nun hazırladığı bilimsel raporu inceleyen mahkeme, 27 Kasım 2018'de hastane personeli ile doktorlara kusur yüklenemeyeceğine hükmederek, davanın reddine karar verdi. Akyüz, karara itiraz edince dosya, istinaf mahkemesine gönderildi. Dosyayı inceleyen Bölge Adliye Mahkemesi 13'üncü Hukuk Dairesi, 6 Temmuz 2020'de verdiği kararla, ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasal düzenlemelere uygun olduğuna hükmetti. Akyüz, bu karara da itiraz edince, dosya Yargıtay'a gitti.

Raporlarda iddialara yer verilmemiş

Dosyayı inceleyen Yargıtay 3'üncü Hukuk Dairesi, Akyüz'ün başvurusunu haklı bularak, istinaf mahkemesi kararının kaldırılmasına, ilk derece mahkeme kararının ise bozulmasına karar verdi. Dava dosyası yeniden görülmek üzere ilk derece mahkemesine gönderildi. Soruşturma sırasında alınan adli tıp kurumu raporu ile yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarının denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı belirtilen Yargıtay kararında, soruşturma sırasında doktor O.G.T. verdiği ifadede, kendisinin servikal açıklığın 8-9 santimetre olduğunda haber verilmesini ebeye bildirdiğini ancak kendisinin doğumhaneye çağrıldığında bebek başının alın hizasına kadar dışarıda olduğunu, başın sol tarafından göbek kordonunun prolabe olup sıkıştığını söylediği belirtildi. Doktor O.G.T.'nin ebenin eliyle bebeğin başını bastırarak engellediğini gördüğünü, kendisinin göbek kordonunu göstererek yüksek sesle, 'Bunu görmediniz mi?' diye uyardığını söylediğine de kararda dikkat çekildi.

'1974'ten bu yana böyle bir olay yaşanmadı'

O.G.T.'nin göbek kordonundaki baskıyı rahatlatmak için epiyotomi yaptığını, kristaller manevrası ile bebeğin doğumunu gerçekleştirdiğini anlattığı kararda vurgulandı. Kararda O.G.T.'nin ebelerin doğumları gerçekleştirebildiğini söylediği de ifade edildi. Kararda, doktorun bu olaydan ebenin zaten multipar olan anne Gülseren'in doğumunu gerçekleştirmesi gerektiğini söylediğine dikkat çekilerek, "Bebeğin çıkışını eliyle ittirip, üstelik prolabe olan göbek kordonunu göre engellememesi gerekirdi. 1974 yılından bu yana böyle bir olay yaşanmadı. Yaşatılan bu olaydan dolayı çok üzgünüm" ifadeleri de yer aldı. Adli tıp ve yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarının da bu hususlar konusunda bir değerlendirme bulunmadığına dikkat çekildi. İlgili raporlarda doktorun ve ebenin doğumdaki rolü, doktorun doğumun başından itibaren ameliyathanede olması gerekip gerekmediği, erken müdahale olsaydı; bebeğin kurtarılıp, kurtarılamayacağı gibi durumlar tartışılmamakla birlikte, söz konusu raporun davacıların itirazlarını da karşılar mahiyette olmadığı da belirtildi.

3 kişilik bilirkişi heyeti oluşturulacak

Yargıtay, üniversite öğretim üyelerinden, kadın doğum konusunda uzman ve akademik kariyere sahip kişilerden 3 kişilik bir bilirkişi heyeti oluşturulmasına, ebe ile doktorun doğum sırasındaki rolleri ve sorumluluklarının tartışılmasına, doktorun doğumun başından itibaren ameliyathanede olmasının gerekip gerekmediği, eğer olsaydı; bebeğin kurtarılıp kurtarılamayacağı gibi hususlarda, nedenlerinin açıklanmasını da kapsayan rapor alınmasına da hükmetti. Bozma kararı sonrasında, 19 Nisan'da dava İzmir 6'ncı Tüketici Mahkemesi'nde yeniden görülmeye başlandı. Mahkeme, Yargıtay kararında da belirtildiği üzere açıkta bırakılan ve cevaplanmayan hususları ele alacak, avukat Seyit Mehmet Akyüz ve müvekkillerinin itiraz ettiği noktaları değerlendirecek bir bilirkişi heyeti oluşturulmasına karar vererek, duruşmayı erteledi.

Bebeklerini kaybeden çiftin avukatı Seyit Ahmet Akyüz, "Adaletin geç de olsa yerini bulacağını umuyoruz. Soruşturma ve yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarının, bizim itirazlarımıza ve var olduğunu söylediğimiz kusurlara hiçbir cevap vermediğini söylemiştik" dedi

Sonraki Haber