Döviz ve faiz nerede duracak, işte ekonomi kulisleri

Önce şahsi kanaatimi söyleyeyim; faizin her türlüsü haramdır. “Faizsiz sistem" en iyisidir. Dövizden değil “güçlü Türk lirasından” yanayım!

Hani o ünlü “rasyonel zemin” var ya çok yanlış anlaşılıyor!

“Rasyonel" kelimesi “akla dayanan, ölçülü" anlamlarına geliyor.

Biz aslında “rasyonel" değil; küresel baronlarla çarpışan bir noktadayız. İşte bu noktada ekonomi kurmayları sadece rasyonel değil, realist/gerçekçi davranıyor.

Faizin olduğu bir sisteme dahil olmuşsanız buradan “farklı yöne" evrilmek için yine sistem içinde güçlü bir aktör haline gelmelisiniz! Samimi ve milli duruş daima önemli; ancak zarar gördüğünüz yerden yeni manevralar yapmak kaybettirmez.

Berat Albayrak çok uğraştı, gecesini gündüzüne kattı; ama ABD Başkanı, “Ekonominizi mahvedeceğim” mesajını hiç çekinmeden attı.

Çünkü siz sadece “ekonomik mücadele” vermiyorsunuz; ekonomiyi elinde tutan ve 1 varil petrol için yüzbinlerce insanın kanını döken zalimlerle de uğraşıyorsunuz.

O vakit bu oyun artık “kuralına göre" oynanacak; yani rasyonel zemine dönülecek!

Recep Tayyip Erdoğan kimseye boyun eğmez!

Mehmet Şimşek’i zaten rasyonel zeminde mücadele için çağırdı.

Başkan Erdoğan öz hedeflerinden milim sapmadı; sadece yöntem değiştirdi ve “çalıyı dolanarak" biraz daha uzun sürse de hedefe varmayı tercih etti.

Her şeyi açıkça söylemek mümkün değil; çünkü sözlerinizi yalnızca dostlarınız ve sevgili milletiniz değil düşmanlarınız da duyuyor.

Yalan konuşmuyorlar, dürüstler; ancak akıllarındaki her şeyi söylemeleri “küresel rasyonel zemine” uygun düşmüyor.

Sözü uzattım biliyorum, çok dertliyim ; ülkem, Türkiyem adına umutluyum ama efkarım da hep bir kenarda bekliyor.

Haydi gelelim şimdi ekonomi kulislerine...

Aslında geçen hafta Cansu Canan Özgen’in sorularını Özgür İfade’de cevaplamış ve ekonomi yetkililerinden aldığım kulisleri genel hatlarıyla vermiştim. Gelen yüzlerce mesajın ardından şimdi biraz da yeni bilgiler ekleyerek üst düzey yetkilerden aldığım bilgileri ve son durumu size aktarıyorum:

-Faiz 25-26 puanda, dolar kuru 27-28 TL bandında olursa bu durum piyasa normaline “kısa vadede" erişildiğini gösterir. Bu rakamlar “normalleşmenin ilk adımı” olarak öngörülüyor.

-Temmuz ayında yine faiz artırımı bekleniyor.

-Faizin artması piyasaları olumsuz etkilemiyor, çünkü zaten “gerçek faiz” oranı 800 baz puanda hiç olmadı. 2500 baz puanda kadar, yani 25’e kadar faizin çıkması piyasada kırılmaya ve yatırımların durmasına sebep olmaz.

-Faiz ve kur dengesi için enflasyon oranında kur artışı hedefleniyor. Bu çizgi yakalanırsa rasyonel zeminde fiyat politikası belirlenmiş olacak.

-Faiz oranında kırmızı çizgi 35-40 puanda! Bu seviyeye gelirse durgunluk oluşur, yatırım iştahı azalır, işsizlik tetiklenir, istihdam azalır.

- Şu anda 15 puan olan faize ileriki dönemde 10 puanlık bir artış daha eklenebilir.

-Döviz bir anda 30 TL'yi geçerse yapılan düzenlemelerde “başa dönülmüş” olunur, yani vakit kaybedilmiş olunur. Ancak buradan da tekrar dönüş/normalleşme mümkün.

-Dolar kurunun 30 TL'yi geçmesi beklenmiyor.

-Faiz yükseltilmesinin ana sebebi “marketlerdeki fahiş fiyat artışlarının” durması ki bu tüm vatandaşları ilgilendiriyor. Daha kapsamlı amaç “bozulan para dengesinin” yeniden sağlanması.

“BANKALAR NİYE KREDİ VERMİYOR?”

Sevgili okuyucularım, ben ekonomist değilim; bu işlerde bir iddiam da yok! Ancak bir gazeteci olarak sizler için elde ettiğim bilgileri aktarıyorum. Bunlar şahsi kanaatim veya yorumum değil!

“Bankalar niye kredi vermiyor yahut çok sınırlı veriyor?” diye sordum.

“Para olmadığı için değil" bilgisini aldım.

Özetle şöyle: Bankalarda para var, diledikleri gibi kredi verebilirler. Ancak eskiden verdikleri krediler için 50 birim “iç borçlandırma senedi" alırken şimdi 70 birim alıyorlar. Bu sebeple sanayiciye veya vatandaşa kredi verip iç borçlandırma senedi almak yerine verecekleri krediyi başka alanlarda kullanıyorlar.

Bu noktada özellikle sanayicinin beklentisi iç borçlandırma senedinin oranının aşağıya çekilmesi ki bundan vatandaş da yararlanacak.

Şimdi şahsi yorumumu yapayım: Faizden uzak durun, krediden uzak durun, kazandığınız kadar harcayın, birikimlerinizi faize bulaştırmayın, helâl paranıza haram katmayın!

“PARA POLİTİKASI SIKILAŞTIRILACAK" NE DEMEK?

Piyasaların kontrol altına alınması, fiyatlandırmanın sürekli değişmesinin durdurulması, fahiş fiyatların önlenmesi, daha şeffaf olma demek!

Sıkılaştırmanın ana enstrümanı ise illâ faiz artırımı! Kademeli faiz artırımı devam edecek, bu koşullarda indirim zor görünüyor.

“EKREM BEY YİNE MAĞDUR”

Ama bu kez mağdur eden kendi genel başkanı!

Kemal Bey şöyle bir kenara çekilip; “Ekrem evlâdım, sen benim oğlumsun nasılsa, gel tahtıma sen otur" demiyor.

Ekrem İmamoğlu'nu yoruyor. Çıkacağı tatilleri burnundan fitil fitil getiriyor.

İmamoğlu bir manifesto hazırlıyor malumunuz!

İyi de ekibiniz kim Ekrem Bey?

Manifestoyu 5 dakika içinde ben de hazırlarım; ama ekip işi yılların yol ve dava arkadaşlığını gerektirir. Sizin “yol arkadaşınız” kim ve kimler? Ajanslar mı?

“AK PARTİ ANKARA VE İSTANBUL'U ALMAYA HAZIRLANIYOR”

Mansur Yavaş Başkent’i bırakıp şehir şehir “Cumhurbaşkanı yardımcılığı” için gezerken, Ekrem İmamoğlu önce Cumhurbaşkanı adaylığı şimdi de CHP Genel Başkanlığı için ter dökerken “belediye başkansız kalan" iki büyükşehir gerçek yöneticilerini bekliyor.

Ak Parti devasa bir hazırlık içinde!

“Doğru adamla, doğru zamanda” kazanma planları yapıyor!

Adana, Antalya, Hatay ise sırada!

SON SÖZ: Bir gün dünyanın 205 ülkesinin döviz bürolarında “Türk Lirası şu kadar” yazısını da göreceğiz! Biz dünyayı yönetebilecek bir ülkeyiz. Türkiye yönetmezse dünyanın dengesi daha çok bozulur. “Türkiye Yüzyılı” basit bir söz değil, bir siyasi partinin sloganı değil; bir mefkûrenin şiarıdır. Bir gün herkes Türkçe öğrenmek için sıraya girecek!