Dün akşam çekilen bu aile fotoğrafından öğrendim: Sultan Abdülhamid'in yatak örtüsünde kan lekesi varmış

Dün akşam gazetecilik açısından çok ilginç, çok renkli bir ortamdaydım.

Düşünebiliyor musunuz, 12 Latin Amerika ülkesinin Ankara’daki Büyükelçileri aynı salondaydı.

Kimler mi…

Brezilya, Dominik, Ekvador, El Salvador, Guatemala, Kolombiya, Kosta Rika, Meksika, Panama, Şili ve Uruguay büyükelçileri…

Panama ve Ekvador büyükelçileri kadındı.

Uruguay ise Ankara temsilciliğini yeni açıyormuş.

Büyükelçi temsilciliği açmak için gelmiş ve bu da katıldığı ilk davetmiş.

Yalçındağ’ın evinde birlikte bu aile fotoğrafını çektirdiler.

MERDİVENDE ÇEKİLEN İLK VE SON AİLE FOTOĞRAFI

Herhalde bugüne kadar hiçbir kıtanın Ankara’daki büyükelçilerinin böyle toplu bir aile fotoğrafı çekilmemiştir.

Bu kadro, bir daha herhalde 14 Mayıs’tan sonra seçilecek Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet’in 100’ncü yılı için bir 29 Ekim daveti verirse orada bir araya gelebilirler.

Orada da böyle bir aile fotoğrafı çekileceğini sanmıyorum.

Ev sahibi Cumhurbaşkanlığı Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu üyesi.

Bir süre Türk-Amerikan İş Konseyi Eş Başkanlığı yaptı.

Dün akşam, Türkiye’nin son yıllarda ilişkilerde büyük ataklar yaptığı Latin Amerika’nın önde gelen 12 ülkesinin Ankara büyükelçilerini İstanbul’daki evinde ağırladı.

Türkiye’nin Latin Amerika ülkeleri ile ticaret hacmi 15 milyar dolar üzerinde.

Bunu 50 milyar dolara çıkarmak için şu günlerde Boston Consulting Group’la bir rapor üzerinde çalışıyorlar.

Bunun sonunda Antalya Diplomasi Forumuna bir Latin Amerika zirvesi düzenlenecek.

Dün geceki davet bunun ilk adımıydı. 

DAVETTE ÖYLE İLGİNÇ ŞEYLER ÖĞRENDİM Kİ

Tabii benim için şu an büyük bir değişim ve hareket içinde olan Latin Amerika’nın temsilcileriyle konuşma fırsatıydı.

Çok ilginç şeyler öğrendim.

Girdiğimde ilk karşılaştığım kişi Meksika’nın Ankara Büyükelçisi Jose Luiz Martinez y Hernandez oldu.

Bir Meksika hayranı olarak ona ilk sorduğum soru şu oldu:

“Ölüler Günü Bayramı en iyi nerede kutlanır?” 

MEKSİKA BÜYÜKELÇİSİ İLE ŞU AN ÜLKEYİ SARSAN SKANDALI KONUŞMAK İSTERDİM

Tabii onunla şu an Meksika’nın en önemli konusu olan “Çalıntı tez skandalını” konuşmak isterdim.

Geçen aralık ayının başında patlayan skandal gelecek yıl yapılacak olan Meksika başkanlık seçimini bile etkileyecek boyuta ulaştı.

Meksika Anayasa Mahkemesi üyesi bir yargıç olan Yasmin Esquivel Mossa’in 1987’de Hukuk Fakültesi’nde hazırladığı tezin başka bir öğrencinin bir yıl önceki tezinden tamamen çalıntı olduğu iddiası ortaya atıldı.

İddiayı ortaya atan da herhangi bir değil.

Meksika Milli Özerk Üniversitesi’nin bir öğretim üyesi. 

MEKSİKA BAŞKANI ERDOĞAN’DAN ŞANSLI YÜZDE 36 İLE BİLE SEÇİLEBİLİYOR 

Olayın önemi şu.

Meksika cumhurbaşkanları altı yıllığına ve sadece bir defa seçilebiliyor.

Şu anki Başkan Andreas Manuel Lopez Obrador’un görev süresi gelecek yıl bitiyor.

Meksika’da başkanlar Türk Cumhurbaşkanı’ndan daha şanslı.

Çünkü tek aşamada ve basit çoğunlukla seçilebiliyor.

O nedenle geçmişte yüzde 36 ile seçilmiş başkanları bile var.

Ancak Obrador çok sevilen solcu bir başkan ve Meksika tarihinin en yüksek oyunu alarak yüzde 53 ile seçilmiş.

Yeniden seçime girse kazanmasına kesin gözüyle bakılıyor ama orada ikinci defa seçilir mi, seçilemez mi tartışması yok.

Çünkü seçilemiyor.

TEZ ÇALINTI ÇIKARSA BAŞKAN LEHİNE VERDİĞİ KARARLAR NE OLACAK?

Tezini çalarak yazdığı iddia edilen Anayasa Mahkemesi üyesi Yasmin Esquivel onun çok yakın destekçisi ve gelecek yılki seçimin en iddialı başkan adaylarından biri.

Meksika’nın ilk kadın başkanı olmak istiyor.

Şimdi üniversitede bir kurul bu iddiayı inceliyor. Çalıntı olduğuna karar verirse Esquivel’in başkanlık iddiası bitecek ama daha önemlisi, bugüne kadar Anayasa Mahkemesi’nde başkanın lehine verdiği birçok karardaki imzası da tartışmalı hale gelecek.

Başkanlık yarışında onun en büyük rakibi ise Mexico City Belediye Başkanı’ymış.

Çok tanıdık sahneler değil mi… 

BÜYÜKELÇİYE ABDÜLHAMİD’İN YATAK ÇARŞAFINA DOKUNMA İZNİ NEDEN VERİLMİŞ?

Ancak bir Türk olarak ondan daha ilgi çekici bir konu açılınca skandalı unuttuk...

Büyükelçi Covid günlerinde Beylerbeyi Sarayı’na gitmiş ve ona çok özel bir izinle Sultan Abdülhamid’in yatak odasını açmışlar.

Neden özel derseniz onun da çok özel bir nedeni var.

Çünkü Meksika’nın Ankara Büyükelçisi Hernandez, Sultan Abdülhamid’in torunu Mediha Nami Osmanoğlu ile evliymiş.

Eşi hiç Türkçe bilmiyormuş ve burada öğrenmeye başlamış.

Bunu da 22 Aralık’ta İHA’ya verdiği mülakatta okumuştum.

İPEK ÖRTÜNÜN ÜZERİNDE KAN LEKELERİ VARDI

Büyükelçi, Beylerbeyi Sarayı’ndaki o günü şöyle anlatıyor:

“Oraya eşim ve kayınpederim Osman Nami Osmanoğlu ile birlikte gittik. Onun yatağının orijinal örtüsüne dokunmama izin verdiler. Bazı yerlerinde kan lekesi vardı ipek örtülerin…”

Bir Cumhuriyet çocuğu olarak Abdülhamid’le ilgili bilgilerimde yatak örtüsündeki kan lekeleri ile ilgili bir ayrıntı yok.

ZÜLFÜ LİVANELİ: KAN LEKESİ VARSA, HACAMATTAN OLABİLİR 

Bu sabah konuyu Abdülhamid hakkında “Kaplanın Sırtında” romanını yazan Zülfü Livaneli’ye sordum. Kitapta bununla ilgili bir ayrıntı yoktu.

Şunu söyledi:

“Beylerbeyi bölümünü ikinci ciltte yazacağım. 1918’de orada öldü. Doğal bir ölüm. Kaç tane doktor başındaydı. Kanlı çarşaf varsa hacamat olabilir. Kesinlikle bir eziyet görmedi…”

ŞİLİ BÜYÜKELÇİSİNE VICTOR JARA’YI SORUNCA ALDIĞIM İLGİNÇ CEVAP

Karşılaştığım ikinci büyükelçi Şili’nin Ankara temsilcisi Rodrigo Arcos oldu…

Onu görür görmez aklıma nedense Victor Jara geldi…

Doktora için Fransa’ya gidişimin üçüncü yılında Şili’de Allende’ye karşı askeri darbe yapılmıştı.

Sosyalist bir genç olarak seçilmiş sosyalist bir liderin darbeyle indirilmesi tabii ki bizde büyük tepkiye yol açmıştı.

Allende’ye karşıyı darbeyi protesto etmek için kim bilir kaç mitinge, toplantıya katılmışımdır.

Allende, 11 Eylül 1973 günü Cumhurbaşkanlığı Sarayı askerlerce bombalanırken teslim olmak yerine intihar etmeyi tercih etmişti.

Ondan beş gün sonra çok sevdiğim bir devrimci sanatçı olan Victor Jara, Santiago Stadı’nda önce gitar çalan elleri taşla ezilerek, öldürülmüştü.

Yıllarca onun “El Pueblo Unido” sloganlarını atmış, “Te Recuerdo Amanda” şarkısını söylemiştik.

Bu yıl onun 50’nci yılı…

BUGÜN NEYİN 97’NCİ YILDÖNÜMÜ BİLİYOR MUSUNUZ?

Büyükelçi sözümü kesti, “Peki bugün ne biliyor musunuz” diye sordu. 

Ben merakla bakınca cevabını verdi:

“Bugün Şili’nin Türkiye’yi tanımasının 97’inci yıldönümü…Siz Cumhuriyetin 100’ncü yılını kutluyorsunuz, bunun 97’inci yılında Şili de sizin yanınızdaydı…”

Meğer Şili Türkiye’yi tanıyan ilk Latin Amerika ülkesiymiş…

Cumhuriyetin ilanından üç yıl sonra, 30 Ocak 1926’da Türkiye’yi resmen tanımış…

Bunun sonucu…

Bugün Şili’nin başkenti Santiago’da bir Atatürk Koleji, bir Türkiye Cumhuriyeti Meydanı ve bir Atatürk anıtı bulunuyor.

Ankara’da ise bir Şili’nin bağımsızlık sembolü olan Bernardo O’Higgins’in anıtının bulunduğu bir Şili Meydanı ve bir de ünlü şair Pablo Neruda’nın adını taşıyan bir meydan var.

BREZİLYA BÜYÜKELÇİSİNE “HAMBURGERCİ BAŞKAN KAÇTI MI” DİYE SORMAK İSTERDİM

Tabii Brezilya Büyükelçisi ile popülist Başkan Bolsanaro’nun seçimi kaybettikten sonra ABD’ye gidip altı aylık turist vizesi istemesini, orada bir restoranda hamburger yerken çekilen fotoğrafını konuşmak isterdim.

Peru Büyükelçisi ile ülkeyi sarsan enflasyon ve seçimi yenilemek istemeyen başkanın durumunu, gösterilerde ölen insanları konuşmak isterdim.

Ama büyükelçiler haklı olarak ülkelerinin iç politik meselelerine girmek istemiyorlar.

BAŞKAN BABALARIN ÇÖKÜŞÜ BU AİLE FOTOĞRAFININ BAHÇESİNDE BAŞLADI 

Latin Amerika’da popülist tek adamların, tek tek seçimi kaybetmelerini büyük bir ilgiyle izlemeye devam ediyorum.

Popülizmin 21’inci yüzyılda dünyayı altüst eden yükselişi belki bu kıtadan başlayarak çökecek…

Bu da dünya barışı ve huzuru için çok iyi bir şey olacak.

Bir daha kolay kolay çekilemeyecek bu aile fotoğrafı albümüne bakarken, işte böyle ilginç sohbetler çıktı.