Dün gece dünyanın en güzel kadınıyla birlikteydim

Tabii ki anladınız, “Hala” ifadesi 57 yaşındaki onun için değil, 74 yaşındaki kendim içindi… Dün gece işte o kadınla beraberdim… Daha da doğrusu benim için dünyanın en güzel kadını değil en güzel iki kadını için…

Arka sıradaki benden şanslı erkek kimdi?

Afişin üzerinde “Maria Callas” ve “Monica Belluci yazıyordu.

Tabi arka sırada benden daha şanslı bir erkek vardı.

Yılmaz Erdoğan…

Çünkü Monica Belluci İstanbul’da film çekerken en yakın arkadaşlarından biri oydu.

Belluci oyundan sonra kulise davetli kabul etmedi ama eminim Yılmaz girmiştir.

Yan tarafımda ise benimle aynı derecede şanslı veya şanssız sayılabilecek bir Fenerbahçeli dostum vardı.

Önder Fırat…

Anlayacağınız gece Beşiktaşlılar için daha vaatkardı.

Maria Callas’a nasıl ilanı aşk etmiştim

“Arta Kalan Zamanda” adlı arya CD’imde ise Maria Callas için şunları söylemiştim:

“Bir gün bir başka kadına aşık olacaksam, bilin ki o kadın Maria Callas olacaktır…”

Tabii bunu onun ölümünden sonra yazdığım için Tansu bakımından bir sorun yoktu…

En azından ölü bir kadına ilanı aşk etmiştim.

Dün gece işte bu iki kadınla başbaşaydım.

Sahnedeki kadın 57, mektuplardaki 53 yaşında

Sahnedeki kadın 57 yaşındaydı…

Maria Callas ise öldüğünde 53 yaşında idi…

Ellili yaşlarında iki kadın yani.

Bu hafta çıkan kitabımda işte o kadınları anlatmıştım…Tesadüfe bakın, ikisi de kitabımın çıktığı hafta sahnedeydi.

Kasabanın erkeklerin önünde yürüyen kadın

Monica Belluci benim için hala Malena filmindeki o kadındır.

Yani Sicilya’nın Castelculo kasabasında erkeklerin önünde salına salına yürüyen o şahane kadın.

Kasabanın bütün erkeklerinin aşık olduğu kadın yani…

Sırada bir de ben vardım.

Belluci, Tom Wolf’un yazdığı ve belgeselel filmi de yapılan “Maria By Callas” kitabından bazı mektupları sahnede okuyor.

Tek dekor…Monoton ve ancak işitilebilecek düzeyde bir konuşma…Tek kostüm…Tek makyaj…Neredeyse tek ışık…Çok az mimik…

Gözaltı kırışıklıklarını saklamayan kadını 1.5 saat seyretmek

Ama bütün gösteri boyunca gözaltı kırışıklarını saklamaya çalışmayan olağanüstü bir kadın yüzü seyrediyorsunuz…

Bazı seyirciler için bir düş kırıklığıydı…

Benim için de olabilirdi…Ama ben oraya ne için gitmiştim…Bu soruyu sorunca cevabımda hiçbir düş kırıklığı yok.

Neredeyse ezbere bildiğim mektuplardı… Daha önce defalarca okumuş, üzerine yazılar yazmıştım.

Ben oraya hayatımın iki çok önemli kadını için gittim.

Birini doyasıyla seyrettim. Ötekini de ona bakarak dinledim.

Tiyatro değil nostaljik bir şiir okuma senası

Bu bir tiyatro değildi…Nostaljik bir şiir okuma seansı gibiydi…Lise yıllarımın çay saati gibi…

Bana iyi geldi.

Ya bu mektuplar…Onlar neyi anlatıyor?

Bir Diva’yı..Bir “Untouchable’ı”, dokunulamayacak bir ruhu mu…

Hayır tam aksine, dokunabileceğimiz bir Maria Callas’ı anlatıyor.

Para tatkusu bitip tükenmeyen bir anneyle kavgalar mı…Kıskanç bir kızkardeşin yarattığı sıkıntılar mı…Bütün malına el koyan bir kocaya hakarete varan öfke mi…Ya da Bir aldatılma hüznü mü…

Kırılgan, yalnız, hüzünlü bir kadın portresi çıkıyor karşımıza… 

Hangi kadına “mücevherini bana miras bırak” dedi?

Kendisini yetiştiren hocası Elvira de Hidalgo’ya,  “Mücevherlerini bana miras bırak, sahnede gururla taşımak istiyorum.. Onları en çok ben hakkediyorum” diyecek kadar anlaşılması zor ve karmaşık bir vefa ve tutkuyla bağlı bir karakter bu.

Evliyken başka bir erkeğe aşık olan, ama o ikinci erkek bir başkasına gittiğinde bunalımlara giren bir duygu yumağı…

Resmen aşk kederinden ölen bir kadın var mektuplarda

Ama tartışmasız bir Diva…

La Wally’de eşssizleşen, Casta Diva’da, Norma’da devleşen  biricikleşen bir sesin sahibi zaten ancak böyle bir karakter olabilirdi…

O artık Malena değil Ama yine Belluci

Monica Belucci’ye gelince…

O artık Malena değil…

Gözlerinin altındaki kırışıklar ona daha da güzel bir yüz hediye ediyor.

Biraz kilo almış…Ama bir 57 kadınına kilonun da ne kadar yakıştığını öyle güzel ispat ediyor ki…

Yeni kitabımın da en büyük şahidi oluyor o haliyle…

Yani o yine Monica Belluci…

Sondaki alkışın cılızlığı ne anlama geliyor

İstanbul Zorlu Merkezi’ndeki performansı bir gece için planlanmıştı.. Ama öyle büyük bir talep oldu ki, ikinci geceyi de koydular.

Dün gece salondaki herkes benimle aynı fikirde miydi, bilmiyorum.

Gösterinin sonundaki alkışın cılızlığından pek de benimle aynı fikirde olmadıklarını çıkardım.

Bense aradığımı buldum…İki olağanüstü kadın arıyordum.. İkisi de oradaydı.

Güzel bir geceydi yani….

Çıkarken hediye edilen imzalı poster tabii ki küçük şahsi müzemdeki yerini aldı…

Baktıkça şunu söyleyeceğim:

21 Nisan gecesi ben bu iki kadınla birlikteydim…