Erdoğan'dan flaş 'Kanal İstanbul' açıklaması

100 Bin Sosyal Konut Toplantı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu'nun "yaptırmam"dediği Kanal İstanbul projesi ile ilgili önemli açıklamalar yaptı. Erdoğan, "En yakın zamanda ihalesini yapmak suretiyle Kanal İstanbul'a başlayacağız" dedi.

"Birileri başlarını okşayan efendilerine diyet borcu ödeyecek diye Türkiye'yi büyütecek bu projeyi rafa kaldırmayız." diyen Erdoğan, "İstanbul'a da karşı çıktılar. Belediye Başkanı diyor ki 'Kanal İstanbul, buraya uymaz'. Sen otur işine bak, nasıl uyduğunu göreceksin" diye konuştu. 

 YÜZDE 10 PEŞİNATLA EV MÜJDESİ

Sosyal konutlara sahip olma şartlarını, evlerin modelleri, şehirleri, uygulama özellikleri, ödeme ve vadeyle ilgili tüm ayrıntıları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıklıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüzde 10 peşinat, 894 lira taksit ve 240 ay vadeyle evlerin sahiplerine verileceğini söyledi.

Dar gelirli vatandaşların ev sahibi olmasını sağlayacak "Her Yıl 100 Bin Sosyal Konut" projesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanıyor.

AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın himayelerinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığının koordinesi, Hazine ve Maliye Bakanlığının desteğiyle gerçekleştirilecek projenin tanıtımı, bugün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Beştepe Kongre ve Kültür Merkezi'nde yapılıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamasının ardından Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ile Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak arasında protokol imzalanarak her yıl 100 bin sosyal konut projesinin ilk adımı atıldı.

Asgari ücretli ve dar gelirli vatandaşlar, TOKİ aracılığıyla yapılacak konutlara uzun vadeli, kiradan daha ucuz bir maliyetle sahip olabilecek.

100 BİN KONUT İÇİN İMZALAR ATILDI

 Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum 100 bin konut için protokole imza attı.

 100 bin konut için imzalar atıldıHazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum 100 bin konut için protokole imza attıdaha fazla video için
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları:

Toplu konut idaremizce hayata geçirilecek 100 bin konut kampanyasının imza töreni vesilesiyle sizlerle beraberiz. Sizleri bu anlamlı tören vesilesiyle ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Kampanyaya öncülük eden çevre ve şehircilik bakanlığımız ile finansmanına destek veren hazine ve maliye bakanlığımızı şahsım ve milletim adına tebrik ediyorum. Böylece 17 yıldır sürdürdüğümüz şehircilik hamlesine yeni bir altın halka daha eklemiş oluyoruz.

Bugüne kadar 857 bin konut inşa ettik. Aynı zamanda 24 bin derslikli okullar, 40 bin yatak kapasiteli hastaneler, kamu kurumlarımızın hizmet binaları, stadyumlar, çok sayıda sosyal ve kültürel tesis TOKİ tarafından ülkemize kazandırıldı. 96 millet bahçesi de yine TOKİ tarafından inşa ediliyor.

Bugünkü tanıtım töreniyle 2020 programımız kapsamında ülkemizin 81 vilayetinde 100 bin konutun daha inşa sürecini başlatıyoruz. İnşallah yılbaşı itibariyle temeli attıktan sonra azami 1 ile 1,5 yıl içinde konutları bitirip sahiplerine teslim edeceğiz. Hedefimiz bundan sapma olmaması ve vatandaşlarımızın zemin artı iki, zemin artı üç, zemin artı dört olmak üzere bu binalara yerleşmeleri. Bunu sağlamak suretiyle hem depreme dayanıklı hem de görünümü itibariyle gerçekten kadim tarihimizdeki mahalle kültürünü yeniden hakim kılmanın adımlarını atmış olacağız.

YÜZDE 10 PEŞİNAT, 894 LİRA TAKSİTLE, 240 AYA VARAN VADE

Bu projelerle vatandaşlarımıza yüzde 10 peşinatın artından kalan tutarın tamamı için aylık 894 liradan başlayan taksitler ve 240 aya varan vadelerle ev sahibi olma imkanını sağlayacağız.

Bu konutlar 2+1 brüt 75-85 metre kare ile, 3+1 brüt 100 metre kare olarak projelendirilecektir. 100 bin konutluk bu projenin toplam yatırım bedeli 17 milyar 300 milyon lirayı buluyor. Bu kampanya kültürel bakımdan da önemli. Her şeyden önce bu konut projeleri, meydanı, camisi, parkı, yeşil alanı, bina cepheleri ve diğer tüm özellikleriyle geleneksel mahalle kültürümüzü yaşatacak şekilde tasarlanacaktır.

 BÖLGELERE GÖRE EVLER

Burada bazı özellikleri ortaya koymak istiyorum. Örneğin, Karadeniz; geleneksel yığma taş yapıları andıracak biçimde cephede zemin kat taş kaplamalar, üst katlarda ahşap hissi verecek kaplamalar ve eğimli çatı saçaklarını destekleyen nitelikte Karadeniz'e özgü yöresel ahşap ve taş yapı elemanları karma biçimde kullanılmaktadır.

Marmara bölgesiyle alakalı ise; Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı olması nedeniyle bu bölgede hem geleneksel hem de modern yapılar yapıyoruz. Ege’nin geleneksel dokusuna uygun çözümlemeleri orada yapacağız. Akdeniz’e gelince, iklimiyle barışık güneş ışınlarını yansıtacak canlılıkta doku ve renkleriyle sade ve yalın cephe çizgileri, yer yer teraslarıyla geleneksel kemerli pencerelerle Akdeniz mimari kültürü burada da yaşatılmaktadır.

İç Anadolu bölgesine gelince, kıvrımlı yolları, şirin sokakları, ahşap süslemeleri bitişik düzenli yapıları ve cumbalı evleriyle mahalle kültürünü benimseten konutlar yapacağız. Doğu Anadolu’ya gelince, arazinin zor şartlarına cevap verebilecek nitelikte cephe unsurlarının bölgenin yapısına uygun malzemelerden seçilmesine özen gösterilmektedir.

Yakın tarihte ülkemizin yaşamış olduğu ekonomik ve sosyal krizlerin diğer alanlarla beraber şehirlerimiz üzerinde de olumsuz etkileri olmuştur. Hiç şüphesiz bu menfi etkilerin başında çarpık kentleşme gelmektedir. Bizim 17 yıldır ortadan kaldırmaya çalıştığımız çarpık kentleşme sorunu 1950’lerden itibaren başlayan, göçlerin sonuçlarından bir tanesidir. İnsan oğlu göğe yakın değil toprağa yakın yaşamalıdır. Ama öyle konutlar yapıldı ki 40 kat 50 kat; bu binaların içerisinde yaşamak aslında mümkün değil. Bu bizim komşuluk hukukumuzu da ortadan kaldırdı. Aynı bina içinde yaşıyor, birbirlerini tanımıyorlar. Komşu ölüyor, diğerinin ondan haberi yok. Bu bize yakışmıyor. İşte onun için bizim yeniden o geçmişte olduğu gibi mahalle kültürümüzü inşa etmemiz lazım. 

Ve bunu inşa ettiğimiz zaman dayanışmamız çok daha farklı olacaktır. Çeşitli nedenlerle kırsaldan göç eden vatandaşlarımız genellikle denetimsizlik neticesinde şehirlerin etrafına gecekondu dediğimiz sağlıksız yerleşim yerleri kurmuşlardır. Siyasetçilerin göz yummasıyla bu gecekonduların sayısı artmıştır. Belki bu anda hoş geliyor olabilir ama bu aslında oralara yerleşenlere birer ihanettir. Çünkü ne sokaklar sokak, ne altyapı var, hiçbir şey yok. Herhangi bir depremde; işte daha yeni Konya’da olan hadiseyi duydunuz. Yığma bir gecekonduda üç tane çocuk öldü. Şimdi bunlara eyvallah etmek mümkün mü? İstanbul gibi bir şehirde ne yazık ki aynı şeyler yaşanıyor. Şimdi biz bunlara on yıllar boyunca yoksulluğu çoğaltan politikalar eklenince sorun içinden çıkılmaz hale gelmiştir. 

 1984’ten itibaren bölücü terörle, çarpık kentleşme diğer bölgelerimize de yayıldı. Çarpık kentleşme ve gecekondulaşmanın şehirlerimizin sadece yapısını kültürünü değil sosyal dokusunu da tahrip ettiğini gördük. suç oranlarından, uyuşturucu kullanımına kadar birçok sıkıntıyla yüzleşmek zorunda kaldık. Bir dönem İstanbul gibi şehirlerimizde devletin adeta hiçbir varlık gösteremediği gettolar, varoşlar türedi. Marjinal terör örgütleri bu bölgeleri militan devşirme aracı olarak kullandı. Suyun, elektriğin, okulun, altyapı hizmetlerinin olmadığı sağlıksız şartlarda insanımız yaşamaya mahkum edildi.

1994 yılında İBB Başkanı olduğumda karşımızda gerçekten korkunç bir manzara bulduk. Havası solunmayan, suyu olmayan varsa da içilmeyen, çöp dağlarının patladığı bir İstanbul devraldık. Çarpık kentleşme ve gecekondulaşma sorunu İstanbul’da had safhadaydı. Aynı şekilde İzmir’de; Kadifekale. Gecekondulardan geçilmiyor, hala öyle. Rezillik üzerine rezillik. Ankara’nın bir kısmı yine öyle. Kentsel dönüşüm diye ortaya çıktık, çünkü bunların değişmesi gerekiyordu. 

İşte 1 milyona yakın TOKİ vasıtasıyla yaptığımız konutlar bunun adımlarıydı. Günden güne büyüyen, yangınlarda, depremlerde vatandaşlarımızın can güvenliğini tehlikeye atan çarpık kentleşme sorununa çözüm bulmak için kolları sıvadık.

Gecekonduları şehirle, gecekondu sahiplerini de devletle kucaklaştırmanın mücadelesini verdik. O dönem İstanbul’da Kiptaş adlı kuruluş ortaya koyduk. İstanbul genelinde başlattığımız toplu konut hamlesi, dünyada bir çok ülkede yaşanan gecekondu probleminin çözümünde örnek oldu.

3-5 yıl öncesinin Diyarbakır’ı ile bugünün aynı değil. Binalar bitişik nizam, içinden tüneller açılmış, bombalar yerleştirilmiş olan o binaların hepsini yıktık ve şimdi oralarda TOKİ olarak girdik ve oralarda yaptığımız konutlarla biz o bölgede yaşayan vatandaşlarımıza da insanca yaşamanın imkanını sağladık. Kürtler yaşıyor, Türkler yaşıyor demedik. Buralarda benim vatandaşım yaşıyor dedik.

Kentsel dönüşüm projeleriyle bir dönem şehrin varoşları olarak görülen alanlar, ibadethanesi, parkı, spor tesisi olan cazibe merkezlerine dönüştü. Bizden önce TOKİ sadece 43 bin konut üretebilmişken, bu rakam bizim dönemimizde 857 bine çıktı. Hindistan’dan Endonezya’ya kadar yurt dışında hayata geçirdiği projelerle de ülkemizi gururla temsil etti.

Birileri sürekli önümüze engeller çıkardı. CHP ve güdümünde hareket eden kimi meslek odaları projelerimizi sabote etmek için çaba harcadılar. Medya aracılığıyla, mahkeme aracılığıyla, sokaklar kışkırtılarak mega projelerimiz durdurulmaya çalışıldı. Burası milletin evi, benim evim değil. Burası cumhurbaşkanlığı külliyesi. Burada sizlerle bu toplantı yapıyoruz. Ama bu salonun bir diğer yanında 2 bin kişilik çok amaçlı ayrı bir salon var. Bir diğer tarafta 550 kişilik bir başka salon var, ibadethanemiz burada. Şimdi kısa bir zamanda açılışını yapacağımız Türkiye’nin en büyük kütüphanesi var.

Kaç kere şurayla ilgili ‘ruhsatsız bina’ dediler ve Danıştay burayla ilgili kararını açıkladığı halde burada ruhsat problemi yoktur demesine rağmen bakıyorsunuz ana muhalefetin başı ikide bir buranın ruhsatsız olduğunu söylüyor. Belge ortada daha ne istiyorsun? Tabi o konuşuyor biz yolumuza devam ediyoruz.

İstanbul’da Yavuz Sultan Selim köprüsünü yaptık. Bunlar karadan ulaşamadılar, denizden gelip gösterileri yaptılar. Marmaray’ı yaparken bu işi mahkemelere taşıdılar. Şimdi Marmaray’dan milyonlarca vatandaşımız denizin altından gidiyor. Aynı şekilde Avrasya, buradan da denizin altından araçlar gidiyor, geliyor. Bütün bunlar Türkiye’nin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Şimdi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıktık.

Şurada biliyorsunuz bir Arifiye Tank Palet meselesi var. Yatıyor kalkıyor bu tank palet fabrikasını ‘yabancılara sattılar’ diyor. Burada satış diye bir şey yok. Tank palet fabrikası; zararda olan bir yer, teknolojisi ileri değil. Ve BMC firması, üç firma katılıyor, BMC ihaleyi alıyor. Ne ihalesi bu? Satış değil, kiralama işletme. Ve buraya da 50 milyon dolarlık bir yatırım şartıyla burayı alıyor. Ne kadarlığına 25 yıllığına? Bunların işletme kabiliyeti yok ve hayatlarında bunlar beş koyun gütmemişler, zaten de güdemezler. Bakın SEKA, Kocaeli’nde zararına bitmiş, batmış bir fabrikaydı. Biz geldik, geldiğimizde de dedik ki biz SEKA’yı kapatacağız. Ve özel sektör kağıdını üretsin, gazeteler vesaire oralardan alsın. E ne yapacaksınız? Makinelerin olduğu bölümü müze haline dönüştüreceğiz ve SEKA’nın olduğu bu alanı da Kocaeli halkına hizmet veren dev bir Millet Bahçesi haline dönüştüreceğiz ve fabrikada çalışanlara Kocaeli belediyesinde istihdam ettik. Şu anda SEKA bir müze, bütün çevresi adeta millet bahçesi. Orada bakıyorsunuz ki Kocaeli’nin sakinleri; anneler, çocuklar hep birlikte yürüyüşlerini o alanlarda yapıyorlar. Buradan kar mı edeceğiz, zarar mı edeceğiz? Biz kar etmenin yolundayız. Bazen bu sosyolojik anlamda kara dönüşüyor, zarar etmektense etmemek daha evladır diyerek yola devam ediyorsunuz. Yaptığımız bu.

İstanbul Havalimanı… Buradan bile bizi vazgeçirmeye çalıştılar. Dünyanın ilk üç havalimanından bir tanesi bizim havalimanımız. Almanlar 17 yıldır Berlin havalimanını bitiremediler. Şimdi alman hükümetine diyorlar ki, Türk müteahhitlere verin gelsinler bu havalimanını bitirsinler. İstanbul Atatürk Kültür Merkezi projesini rafa kaldırmak için yapmadıklarını bırakmadılar. Şu anda hızla yapımı devam ediyor. Taksim’deki AKM aynı zamanda Türkiye’nin çok çok farklı bir projesi olarak, opera binası olarak bitecek. Kısa bir süre sonra lansmanını da inşallah yerinde yapacağız.

Şehir hastaneleri… İkide bir çıkmış zarar ediyor diyor. Evet; böyle bir şey yok da, insanımızın sağlığı noktasında gerekirse zarar da ederiz. Var mı başka diyeceğin? Biz farklı bir kültürden geliyoruz. Biz sağlıklı nefese, devletini feda eden bir kültürden geliyoruz. Şimdi burada şunu düşünmek lazım. Ya sen bu ülkede SSK’nın genel müdürlüğünü yaptın. SSK’nın genel müdürlüğünü yaptığın zaman vatandaşımıza verilecek ilaç yoktu ya ilaç. Afedersin hastaların odalarına girdiğin zaman oda değil koğuştu. Hepsinden öte, serum şişeleri, çöplük… Böyle bir rezalet içerisinde, röntgen için gün alacaksın 7 ay sonraya. Kimdi SSK’nın başında? Sen. Sen SSK’yı yönetemedin ya. Şimdi biz şehir hastaneleri gibi dev hastaneler yapıyoruz. Bizim için tek özellik şu, daha çok doktor yetiştireceğiz. Bütün bu hastanelerimizde inşallah doktor noktasında, hemşire noktasında, sağlık memuru noktasındaki ihtiyaçlarımızı da gidermek suretiyle bu hastanelerimizde hasta başına hemşire, doktor vesaire bunlarda da çok daha rahat konuma geleceğiz.

Sonraki Haber