Erkekler yönetiyor, kadınlar ölüyor
5 Aralık 1934. Türk kadınının seçme seçilme hakkı anayasada yerini aldı. Atatürk birçok Avrupa ülkesinde olmayan bu hakkı 88 yıl önce seçim kanununa koydurdu.
Peki neredeyse bir asır sonra Türk kadını ne durumda?
Bakalım:
İki gün önce, 3 Aralık’ta, üç kadın saldırıya uğradı, ikisi yaşamını kaybetti. Canilerden biri eski eş, biri eski sevgili, biri de yakın aile üyesiydi.
Tarih 4 Temmuz 2014: Bir günde üç kadın öldürüldü.
Tarih 29 Aralık 2020: Bir günde üç kadın öldürüldü.
Tarih 23 Mart 2021: On altı saatte altı kadın öldürüldü.
Tarih 15 Ekim 2022: Bir günde üç kadın öldürüldü.
2002’de 66 kadın erkeklerin elinde can verdi. 2021’e gelindiğinde öldürülen kadın sayısı 345’ti. 2022’nin ilk on ayındaki acı bilanço; 280 kadın.
2002’de Türkiye nüfusu 65 milyon, 2021’de 85 milyondu.
Nüfus artış hızı yüzde 32, kadın cinayetlerindeki artış yüzde 500’dü.
“KADIN İNSANDIR, BİZ İNSAN OĞLUYUZ”
Sorun insan sayısının artmasında değil, aksine “insan olabilenlerin” sayısının azalmasındaydı.
Peki neden?
Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş kadınları yüceltirken şöyle diyordu: “Kadın insandır, biz (erkekler) insanoğluyuz”.
Öyleyse neden insanoğlu, insanı öldürüyordu!
İnsanoğlu, anasını, bacısını, eşini, kızını, sevgilisini yok ediyordu. Acı, çok acı ama kadınları öldürenlerin tamamına yakını, ya eski/yeni eş, ya baba, ya kardeş, ya evlat ya da yakın bir akrabaydı. Katillerin sadece yüzde dokuzu yabancıydı.
Bütün dünyada erkeklerin kadına şiddeti var ama bizde durum çok vahim.
Türkiye’de her 100 kadından 38’i şiddete maruz kalıyor. ABD’de 100 kadından 36’sı, demokrasinin beşiği dediğimiz İngiltere’de 29’u, Hollanda’da 25’i, İsveç’te 28’i erkekler tarafından şiddet görüyor.
İngiltere’de de üç günde bir kadın erkekler tarafından katlediliyor, Türkiye’de her gün bir kadın can veriyor.
Herkesin, “çözümü söyle” dediğini duyar gibiyim.
Keşke bu kadar kolay olabilseydi. Keşke elimde sihirli bir değnekle, kadın katliamlarına son verebilseydim. Hemcinsi olmaktan utandığım, potansiyel kadın katillerini bir anda “insanoğlu”na çevirebilseydim.
ERKEKLER YÖNETİYOR, KADINLAR ÖLÜYOR
Çözümü hep birlikte arayıp bulacağız. Bulmak zorundayız. Başta devleti yönetenler yani iktidar, bu acıyı kendine dert edecek. Mutlaka halledilmesi gerekenlerin en başına yazacak. Hapse giren bir milletvekili adına adalet yürüyüşüne çıkan muhalefet, ölen kadınlar için koşabilecek. Seçim vaatlerinde bu cinayetlerin sonlandırılması için çaba harcanacağına söz verilecek. Komisyonlar kurulacak, konferanslar yapılacak. Erkeklerin daha çocukken nasıl eğitileceğinin yolları aranacak. Töreler lanetlenecek. Kadının erkeğin malı olmadığı gerekirse çivi gibi taş kafalara çakılacak.
İstenirse, dert edilirse çözülür. Yeter ki çözülmek istensin. Yeter ki çözmeye kararlı bir irade olsun. Pes etmesin, vazgeçmesin.
Tarih boyunca erkeklerin yönettiği dünyadan kan ve gözyaşı hiç eksik olmadı. Meydan savaşlarında akan kanların çoğu erkeklerindi ama gözyaşlarının tamamı kadınlara aitti. Şimdilerde en çok kadın kanı akıyor. Erkekler karanlık sokaklarda kör bıçaklarla kadınları boğazlıyor.
Çözüm; belki de artık dünyanın mutlak bir kadın-erkek eşitliğiyle yönetilmesinde. Ama buna bile erkeklerin izin vermesi gerekiyor. Ne garip. Dünya nüfusunun yarısı kadın, yönetenlerin tamamı erkek.
100 yıllık demokrasi maratonumuzda kaç kadın milletvekili var hiç düşündünüz mü? Ben sizin yerinize saydım: 1920’deki ilk meclisimizden 2018’deki son meclisimize kadar gelip geçen kadın milletvekili sayısı sadece 224! İnsanın inanası gelmiyor değil mi? Ama gerçek bu.
İlk ve tek kadın başbakan ise Tansu Çiller (1993-1996).
Tüm ülkelerin parlamentolarında erkekler hâkim. Dünyada ortalama her yüz milletvekilinden 25’i kadın. 2022 Türkiye’sinde kadın vekillerin oranı sadece yüzde 17.
Kadınlar “insan”, biz erkekler, “insanoğlu” isek, bırakalım dünyayı artık “insan” ve “insanoğlu” birlikte yönetsin.