Erken uyarı! Yaşananlar, yaşayacaklarınızın fragmanıydı
Her şey kusursuz gidiyor derken Altılı Masa, üç gün önce İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in bir tekmesiyle yıkıldı ve yerle bir oldu. Ağzımız alışmış, deprem diyoruz.
Yıkıldı çünkü temeli sağlam değildi. Üstelik altı adet fay hattının geçtiği bir zemin üzerine, çürük çarık malzeme kullanılarak inşa edilmişti.
Akşener bununla yetinmeyip ağzına geleni söyledi. Olan bitenler gidişatın doğasına aykırıydı.
Belli ki bir şeyler olmuştu ve birileri yeni bir senaryoyu devreye sokmuştu.
Ne güzel demişler:
“Rüzgârsız havada dönen fırıldağın mutlaka bir üfleyeni vardır.”(*)
Her iki tarafın, özellikle CHP medyası ve kamuoyunun İYİ Partililere, Meral Akşener’e nasıl saydırdıklarını da burada yazamıyorum.
Dün, adayı değiştiremiyorsak bari güçlendirelim formülü devreye sokuldu.
Güçlendirecek olanlar yine aynı isimler; Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş…
Belediyecilikte başarısız bir dört yıla imza atmış iki isim.
“Kendi himmete muhtaç dede, nerede kaldı gayriye himmet ede!”
Ama anlaşılan Akşener iki ismi Kemal Kılıçdaroğlu’na VASİ olarak tayin etmiş.
Bu satırları yazarken sonunda karar çıktı.
KEMAL KILIÇDAROĞLU ALTILI MASA’NIN ADAYI olarak ilan edildi.
Masa bileşeni partilerin Genel Başkanları Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacak.
Belediye başkanları da eğer cumhurbaşkanı seçilirse Kemal Kılıçdaroğlu tarafından uygun görülen zamanda atanacaklar.
Önceki günkü yazımda da belirttim.
Meral Akşener’in motivasyonu belliydi:
Misal Ekrem İmamoğlu çağrıya olumlu yanıt verip aday olacak, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan daha çok oy alarak ikinci tura kalacak ve sonunda cumhurbaşkanı seçilecekti.
Senaryo işlemedi.
Ama büyük hasar bıraktı.
Artık testi kırıldı.
İstediğin kadar onar, ufak bir darbede tekrar dağılacaktır.
Şimdi kös kös geriye döndü. Baktım surat beş karış.
Köylüyle yılanın hikâyesine benziyor bu.
Sonunda yılan “Bende bu kuyruk acısı, sende evlat acısı varken biz seninle yeniden dost olamayız” diyor ya o hesap.
Burada ölen çocuğun adı GÜVEN.
Fail belli; Meral Akşener. Üstelik geçmişten bu yana bir hayli sabıkası var. Daha önceki yıllarda da başka GÜVEN’leri de öldürdü çünkü.
Yaptıkları yapacaklarının teminatı.
Sahada olan iki milletvekiliyle konuştum. Altılı Masa’ya oy vermeyi düşünen seçmenlerle temaslarının olup olmadığını ve onların ne dediklerini sordum.
Vekillerden birinin anlattıkları seçmenlerin nasıl güçlü bir sezgiyle meseleye yaklaştıklarını göstermesi bakımından çarpıcıydı:
“Burada özellikle muhaliflerin gittiği kahvelere giderek muhabbet ettik. İnanın vatandaş bizden daha seri düşünüyor. Meral Akşener’in masayı devirmesi ve her iki tarafın birbirlerine söyledikleri ağır sözlerin kendileri için bir işaret olduğunu ifade ediyorlar.”
Milletvekiline “Nedir o işaret” diye sordum. Vatandaş “Ya böyle bir olay, biz bunları iktidara getirdiğimizde yaşansaydı ne olacaktı? Eskiden yaşadıklarımız aklımıza geldi. Devlet yine kilitlenecekti” diye cevap vermiş.
Hakikaten öyle. Bu yaşananlar adeta olası bir Altılı Masa iktidarında yaşanacakların fragmanı gibiydi. Tam anlamıyla Deja Vü. Yani biz bu filmi daha önce de gördük ruh hali.
Türkiye geçmişte koalisyonlardan, birbirine çelme takan siyasal partilerden ne kadar çok çekti, unutuldu mu tüm bunlar?
Özellikle MHP’den İYİ Parti’ye geçen, tartışmalarında da sık sık Bahçeli ile Erdoğan’ın geçmişte birbirlerine söyledikleri ağır sözleri hatırlatanlar şimdi “Biz bu CHP’lilerle ve solcularla yola çıktık ama anladık ki onlara stepne olduğumuz müddetçe bize tahammül etmişler. Meral Akşener masayı devirince bize, ülkücülüğümüze demedik laf bırakmadılar. Gerçek yüzlerini gördük” diyorlarmış.
Hayırlı sabahlar!
Siyaset boşluk kaldırmaz. MHP bu durumu çabuk görüp, İYİ Parti’ye uçan üyelerini yeniden yuvalarına çağırma konusunda umarım kısa zamanda doğru adımlar atmayı becerir.
Bu yüzden seçenekli sorularımız var:
Seçmen 14 MAYIS’ta; dört kez darbe görmüş olmasına, defalarca Hendek, Gezi gibi ayaklanmalara maruz bırakılmasına, yurt dışı küresel çetelerin ekonomik saldırılarına uğramasına, milyonlarca mülteci akınına, Pandemi’ye, savaşa ve ekonomik sıkıntılara, terörle mücadelede on milyarlarca dolar harcamasına, en sonunda asrın deprem felaketiyle karşılaşmasına rağmen ülkeyi boyun eğdirmeden ayakta tutan, muhannete muhtaç etmeyen Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı’na mı oy verir, yoksa kendi içinde istikrar sağlamayan, birbirine çelme atan, birbirinin arkasından kuyu kazan, güvensiz ve entrika dolu masanın bileşenlerine mi?
Deprem konusunda 1,5 milyon TOKİ evi yapan, kentsel dönüşümle depreme dayanıklı hale getirilmiş milyonlarca ev inşa ettirip vatandaşa teşvik için 30 milyar liralık destek veren Cumhur İttifakı’na mı oy verir, yoksa kentsel dönüşümü engellemek için binlerce dava açan CHP’lilerin içinde bulunduğu Altılı Masa’ya mı?
Yaptığı hatalara ve yol kazalarına rağmen ülkemize millî ve bağımsız duruşuyla dünyada saygın bir yer kazandıran Erdoğan’a mı oy verecekler, yoksa Doğu Akdeniz’de, Suriye’nin kuzeyinde, Ege’de, Azerbaycan’da bu ülkenin millî çıkarlarına saldıranlarla yan yana duran Masa’nın adayına mı?
Karadeniz’de doğalgaz bularak ülkenin 10 yıllık gaz ihtiyacını temin eden, savunma sanayiini dünya ölçeğinde büyüten ve millîleştiren Erdoğan’a ve Cumhur İttifakı’na mı oy verecekler, yoksa savunma sanayiimize mercek tutup sabote edeceklerinin sinyallerini veren Altılı Masa’nın adayına mı?
Soruları uzatabiliriz.
Verilecek cevaplar, 14 Mayıs’ın da sonucunu verecektir bize.
(*) Bana bu sözü hatırlatan Müzeyyen Akın’a teşekkürlerimle.