“Bu balık türü karada da yürüyebiliyor”

Eskişehir’in İnönü ilçesinde bulunan bir akarsuda görülen iki istilacı balık türü hakkında konuşan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özgür Emiroğlu, balık türlerinin doğal türlere ve suya çok ciddi zarar verdiğini söyledi.

This browser does not support the video element.

İnönü ilçesinde bulunan akarsulardan Sarısu’da görülen iki balık türü bilim insanlarını tedirgin ediyor. Görülen balık türlerinden ilki Clarias batrachus (Yürüyen Kedi Balığı) olarak tabir ediliyor. Bu balık dünyada en tehlikeli 100 ekolojik canlıdan biri olarak sayılıyor. Prof. Dr. Emiroğlu ve ekip arkadaşları bu yıl yaptıkları makale ile bu türün Endonezya’dan geldiğini tespit etti. Endonezya’dan getirildiği düşülen balık, suyun sıcak olması nedeniyle kısa sürede uyum sağlayarak çoğalmaya başladı. Bu balık türü ayrıca suların yok olmasına neden olurken, karada da yürüyebilmeleri ile tanınıyor. Suda bulunan diğer balık türü ise Amazon’dan getirildiği tahmin edilen aynı zamanda akvaryumlarda da yaşayan Vatoz türü. Bu tür ise sudan çıkarıldığı an çok uzun süre hareketsiz kalıyor. Uzun süre sonra yeniden suya konulduğunda ise canlanıyor. Bu balıklar da suların kalitesini düşürüyor. Bundan dolayı ise yerli balık türleri olumsuz etkileniyor.

“Bu balık türü karada da yürüyebiliyor”

Balık türleri hakkında konuşan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özgür Emiroğlu, öncelikle yürüyen kedi balığı hakkında konuştu. Balığın özellikleri ve verdiği zarar hakkında konuşan Prof. Dr. Özgür Emiroğlu, “Burada 2015 yılında tespit ettiğimiz istilacı ve yabancı tür balıklar var. Bunlardan bir tanesi, Clarias batrachus (Yürüyen Kedi Balığı) dediğimiz bir tür. Dünyadaki en tehlikeli 100 ekolojik canlıdan biri olarak tanımlanır. Bu balık normal şartlarda Güney Asya kökenlidir. Biz hazırladığımız makalede, Endonezya’dan Türkiye’ye getirildiğini tespit ettik. Türkiye’ye akvaryum ticareti ile getirilmiş ve daha sonra da buradaki sularımıza bırakılmıştır. Bu bölgedeki su kaynağı ılıman olduğu için balıklar buraya adapte olmuşlar. Doğal popülasyona ciddi zarar veriyorlar. Bu balıkların en önemli özelliklerinden bir tanesi, karada yürüyebilmeleridir. Karada uzun süre kalabiliyorlar çünkü bunların 5’inci solungaç filamentleri dallanmıştır.

Akciğer gibi görev alır ve böylelikle de karada uzun süre kalabilirler. Sularımızı yok eden canlılardan bir tanesi olarak tanımlayabiliriz. Bu balıklar suların kenarlarına yuva yapıyorlar. Buralara yavru bırakıyorlar ve yavrular çıktıktan sonra yuvalar, oyuk halinde kalmış oluyor. Bir süre sonra kenarlar suyun içine göçmeye başlıyor. Böylelikle derelerimizin karasallaşma hızı artıyor. Buradaki balıklarla beslenmelerinin yanında organik maddelerin tümünü tüketiyorlar. Çok fazla organik atık bırakıyorlar. Ortamda bulunan yerel balıklar yaşarken suya zarar vermeden ve kirletmeden hayatlarına devam ederler. Fakat bu balıklar bu dengeyi bozduğu için sularımız ciddi miktarda kirleniyor ve organik madde yüküne maruz kalıyor. Bu balıklar sıcak suya bağımlı oldukları için aşağı havzalara doğru inmemişler, sadece dar bir alanda dağılım gösteriyorlar. Ancak günümüzdeki iklim değişiklikleri ile beraber suların ısıları arttıkça bu balıkların aşağılara doğru gitmesi de mümkün olacak” dedi.

“Uzun sürede suyun dışında kalabiliyorlar”

Suda görülen Vatoz türü hakkında da konuşan Emiroğlu, konuşmasının devamında balık hakkında şunları söyledi:

“Buradaki bir diğer balık türü ise Vatoz balıklarıdır. Bunlar da amazon kaynaklı bir balık olarak karşımıza çıkıyor. Akvaryum için getirilen bu balık da sulara bırakılmış. Burada ciddi bir popülasyon oluşturmuşlar. 2015 yılından beri bu iki türün de burada yaşadığını biliyoruz. Çok ciddi miktarda çoğaldıklarını görüyoruz. Bu balıklar çok üzün süre hareketsiz suyun dışında kalabiliyorlar. Ciddi miktarda organik madde tüketip daha sonra da üretiyorlar. Suların kalitesini ve kullanılabilirliğini etkiliyorlar. Biyoçeşitlilik üzerinde olumsuz etki gösteriyorlar. Akvaryum için getirilen balıkları, hangi şartlarda olursa olsun doğal sularımıza bırakmamamız gerekiyor. Yabancı türlerin ülkemize girişini engellemeliyiz.”