Fener Adası ve Kara Ada Yunan'ın değil, bizimdir!
Bugün size Türkiye’nin burnunun dibinde, yüzme mesafesindeki Meis (Kızılhisar) Adası civarındaki Fener Adası ve Kara Ada hakkında göz ardı ettiği bir hukuki hakkı ve gerçeği anlatacağım
1923 Lozan Anlaşması'nın 15’inci maddesi ile Menteşe Adaları ve bağlı adacıkları ile Meis Adası İtalya’ya devredilmiştir.
Yani Lozan Barış Anlaşması'nın 15’inci maddesi ile sadece Meis Adası İtalya’ya devredilmiş, çevresindeki ada, adacık ve kayalıklar ise devredilmemiştir...
FENER ADASI VE KARA ADA İTALYA-TÜRKİYE ARASINDA HAZIRLANAN 4 OCAK 1932 SÖZLEŞMESİ İLE İTALYA’YA VERİLİYOR!
Lozan Barış Antlaşması'nın 16‘ıncı maddesinde yer alan “… bu adaların geleceği, ilgililerce düzenlenmiştir ya da düzenlenecektir” hükmüne dayanılarak İtalya-Türkiye arasında hazırlanan 4 Ocak 1932 Sözleşmesi'nin 3’üncü maddesi gereğince Kara Ada (Rho Adası ya da St.Georges) ve Fener Adası ismen sayılarak İtalya’ya devredilmiştir.
1947 PARİS BARIŞ ANTLAŞMASI SADECE 1923 LOZAN ANTLAŞMASI'NA ATIFTA BULUNUYOR
Esasında Lozan Anlaşması'nın 16’ıncı maddesi gereğince, bu adaların devrinde (Kıbrıs örneğinde olduğu) Türkiye’nin masada olması ve onayının alınması gerekirdi. Zira bu adaların kaderi Lozan’dan farklı olarak yeniden tayin edilmek istenmiştir ve Türkiye de Osmanlı Devleti’nin halefi olarak bu adaların kaderinin tayininde birinci derecede ilgili devlettir.
İşte Türkiye’nin masada bulunmadığı ve onayının alınmadığı 1947 Paris Barış Antlaşması ile 1923 Lozan Antlaşması'na atıfta bulunularak Meis ve bitişik adacıkları İtalya’dan alınıp Yunanistan’a devredilmek istenmiştir.
Hâlbuki Lozan Barış Anlaşması'nın 15’inci maddesi ile sadece Meis Adası İtalya’ya devredilmiştir.
Kara Ada ve Fener Adası ise 1923 Lozan Antlaşması'ndan dokuz yıl sonra İtalya-Türkiye arasında hazırlanan 4 Ocak 1932 Sözleşmesi ile ismen sayılarak İtalya’ya devredilmiştir.
Ancak Meis ile birlikte Kara Ada ve Fener Adası'nın Yunanistan’a devredilmek istendiği 1947 Paris Antlaşması'nda sadece Lozan Antlaşması'na atıfta bulunulurken, 4 Ocak 1932 Sözleşmesine atıfta bulunulmamıştır.
4 Ocak 1932 Sözleşmesi'nin 3’ncü maddesi gereğince ismen sayılarak İtalya’ya devredilen Kara Ada ve Fener Adası, 1947 Paris Barış Antlaşması’nın 14’ncü maddesinin 1’inci fıkrasına göre, İtalya’dan alınarak Yunanistan’a ismen sayılarak devredilen adalar arasında da sayılmamıştır.
Yunanistan da bu eksikliğin farkına varmış ve 1947 Paris Barış Antlaşması görüşmeleri esnasında 14’üncü madde de 4 Ocak 1932 Sözleşmesi ile geçerli hukuki nitelik taşımayan 28 Aralık 1932 Sözleşmesi'ne atıfta bulunulmasını ısrarla talep etmiştir.
Ancak SSCB; Türkiye’nin masada olmadığını ve 28 Aralık 1932 Sözleşmesi'nin hukuki geçerlilik kazanmadığını ifade ederek bu talepleri reddetmiştir.
Dolayısıyla, 1947 Paris Barış Antlaşması'nda ne 4 Ocak 1932 Sözleşmesi ne de 28 Aralık 1932 protokolüne atıfta bulunulmamıştır.
1947 Paris Barış Antlaşması'nın sadece 1923 Lozan Barış Antlaşması'na atıfta bulunduğu böyle bir durumda sadece Meis Adası'nın İtalya’dan alınarak Yunanistan’a devredilebilmesinin hukuken söz konusu olabileceği aşikârdır.
ÜSTELİK LOZAN VE PARİS BARIŞ ANTLAŞMALARINDAKİ TERMİNOLJİ FARKLILIĞI DA HUKUKEN TARTIŞMALIDIR
Lozan Barış Antlaşması’nın 15’inci maddesi, Meis hariç, sayılan diğer 13 adaya "bağlı adacıkları" İtalya’ya verirken, Paris Barış Antlaşması’nın 14’üncü maddesinin 1’inci fıkrasına göre, Meis dâhil maddede sayılan 14 adaya "bitişik adacıklar" Yunanistan’a devredilmiştir. Görüldüğü gibi iki antlaşmanın kullandığı terimler birbirinden farklıdır.
Diğer taraftan, 1947 Paris Barış Antlaşması’nın 14’üncü maddesinin 1’inci fıkrasına göre İtalya’dan alınarak Yunanistan’a devredilen 13 ada ile birlikte Meis Adası’nın bağlı/bitişik adacıkları hangilerinin olduğu da açık değildir.
Bu durumda, Kara Ada ve Fener Adası'nın ismen sayıldığı 4 Ocak 1932 Sözleşmesi'ne atıfta bulunulmadan bitişik adacıkların hangilerinin olduğu da belli olamaz ve bu durumda geçerli olan anlaşma Lozan Barış Anlaşması ve 15’inci maddesi olacaktır.
15’inci maddeye göre ise sadece Meis Adası İtalya’ya devredilmiştir.
Net olarak şunu söylemek mümkündür; 1923 Lozan Antlaşması'na göre de İtalya sadece Meis Adası'nı almıştır, etrafındaki diğer adaları değil.
MEİS ADASI'NDAN BAŞKA ÇEVREDEKİ ADALARIN YUNANİSTAN’A DEVRİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR!
Dolayısıyla, İtalya 1923 Lozan Antlaşması'na göre sahip olduğundan fazlasını 1947 Paris Barış Anlaşması ile Türkiye’nin onayı olmadan Yunanistan’a devretmesi hukuken mümkün değildir.
Uluslararası hukuka göre, hiçbir devlet sahip olduğu haklardan fazlasını bir başkasına devredemez; “Nemo plus juris transfere potest quam ipse habet.”
Dolayısıyla Kara Ada ve Fener Adası’nın Türkiye ya da İtalya’ya ait olduğu ama asla Yunanistan’a ait olmadığı sonucu açıkça ortaya çıkmaktadır.
Eğer Meis Adası dışındaki bahse konu bu adalar üzerindeki İtalyan egemenliği 1947 Paris Barış Antlaşması ile sona erdirilmiştir deniliyorsa, o zaman orijinal sahibi Osmanlı Devleti’nin halefi Türkiye Cumhuriyeti'ne geçmiş olması gerekir.
Bu durumda, Meis Adası hariç bölgedeki diğer ada, adacık ve kayalıklar üzerinde Türkiye’nin egemenliği devam etmektedir.
Bu gerçeklik Yunanistan’ın Meis Adası'nın münhasır ekonomik bölgesi olduğuna dair hukuken saçma iddiasını da ortadan kaldırır. Çünkü Fener Adası ve Kara Ada, Meis Adası'nın bu bakımdan batı, güney ve doğusunu kapatmaktadır.
Meis Adası dışındaki Kara Ada ve Fener Adası’nın Yunanistan’a devredilmediğinin çok net olduğunun, bu adalar üzerindeki hakimiyetin ya Türkiye’ye ait olduğu ya da İtalyan hakimiyetinin devam ettiği söylenebilir, ancak bu adaların Yunanistan’a ait olduğu asla söylenemez.
İtalya’nın bu adalar üzerinde hakimiyeti devam ettiği kabul edilse ve İtalya bu adaları şimdi Yunanistan’a devretmek istese dâhi Türkiye’nin onayı olmadan devredemez.
Çünkü 1923 Lozan Barış Antlaşması'nın 16’ıncı maddesinin son paragrafına göre, Türkiye nasıl Kıbrıs meselesinde masaya “Bu Ada'nın kaderi Lozan’dakinden farklı olarak yeniden tayin edilmek isteniyor, sizin de ilgili devlet olarak masada bulunmanız gerekir” diye çağrıldıysa, Türkiye bu adaların devri konusunda da masada bulunmak durumundadır.
Aslında Türkiye’nin masada bulunmadığı ve onayının alınmadığı 1947 Paris Barış Antlaşması ile Menteşe Adaları ve Meis Adası'nın İtalya’dan alınıp Yunanistan’a devri de hukuken geçersizdir.
Türkiye silahtan önce bu hukuki gerçekleri maharetle diplomatik yolla kullanmalıdır.
Eğer konumları değişseydik ve bu hukukî gerekçeler Yunanistan’ın elinde olsaydı, Yunan diplomasisi bunu nasıl kullanırdı acaba?
Biz de en az Yunanlar kadar diplomasi ustası olmalıyız.
UNUTUMAYALIM; MAVİ VATAN, TÜRK MİLLETİNİN GELECEĞİNİN, GÜVENLİĞİNİN, REFAHININ VE ZENGİNLİĞİNİN ANAHTARDIR.