FETÖ Türkiye'nin en önemli güvenlik ve beka sorunudur!

Öncelikle şunu açıklıkla söylemek lazımdır: Türkiye’de FETÖ ile mücadele eden Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), MİT ve vatanperver cesur savcılarımızdır. EGM, MİT ve savcılarımıza şükran borçluyuz. Onlar da olmasa FETÖ'yle mücadele maalesef hiç olmayacaktır.

Onlar da mücadelelerini ancak “ankesörlü telefon, bylock ve itirafçı ifadeleri” temelinde yapabilmektedir. Yani FETÖ mensubu biri hakkında ankesör araması, bylock ya da itirafçı ifadesi yoksa neredeyse hiç işlem başlatamamaktadırlar. Çünkü Terörle Mücadele Kanunu (TMK) müsait değildir.

Maalesef, tüm ısrarlarımıza rağmen, sadece bir silahlı terör örgütü değil, aynı zamanda devleti içten içe ele geçirmeye çalışan, devletin ve çalışanlarının tüm bilgilerini yabancı devletlere aktaran bir casusluk örgütü olan FETÖ’ye yönelik bir kanuni düzenleme yapılmamıştır. Bir başka deyişle, FETÖ ile mücadele yasal zeminde PKK, DHKP-C, İŞİD gibi klasik silahlı terör örgütleriyle mücadele gibi yapılmaya çalışılmakta ve doğal olarak mevcut mevzuat ile yapılamamaktadır.

FETÖ, NE PKK NE İŞİD NE DE BAŞKA BİR ÖRGÜTE BENZER; FETÖ BİR TERÖR, HIRSIZLIK, GASP VE CASUSLUK ÖRGÜTÜDÜR

Bu örgüt ne PKK ne de başka bir örgüte benzer. Devleti ele geçirmeyi hedef edinen FETÖ;

-  Sınav merkezlerini ele geçirerek mensuplarını sınav soru ve cevaplarını (ÖSS, ÖYS, KPSS, YDS, ÜDS, TUS, DUS, ALS, KPSS, KPDS vs) vererek devlete sızdıran,

-  Örgüt mensubu olmayan devlet memurlarına kumpaslar kurarak, iftiralar atarak sistem dışına atıp, kendi mensuplarının önünü açan,

-  Devlette üst düzey yönetici seviyesine ulaştırdığı örgüt mensupları vasıtasıyla kadrolaşmaya giden,

-  Üniversitelerde kendi içinde kurguladığı danışman ve jüri üyeleri ile örgüt mensuplarına akademik unvanlar aldıran,

-  Akademik unvan aldıracağı ya da aldırdığı FETÖ mensuplarına yine yurtdışında kurduğu üniversite, hakemli dergi vs’de adına makaleler yayımlatarak akademik kadrolar için puanlar kazandıran,

-  Yabancı dil sınav sorularını ve cevaplarını vererek örgüt mensuplarını girdirdiği sınavlarda yüksek notlar aldırarak, mensuplarını yurtdışı eğitim ve görevlere gönderen,

-  Devletin kurumlarında çalışan örgüt mensuplarının bürokraside yükselmesi için; örgüt üyelerinin birbirini sicil verirken desteklemesini ve örgüt üyesi olmayanların ise karalanmasını sağlayan,

-  Örgüt mensuplarının evliliklerini dahi örgüt mensupları kataloğundan yaptıran,

-  Belirli aralıklarla örgüt mensuplarından çalıştığı kurum ve kurum çalışanları hakkında rapor alıp bunları yurt dışındaki merkezlere aktaran bir terör, hırsızlık, gasp ve casusluk örgütüdür.

FETÖ İLE BÖYLE MÜCADELE EDİLEMEZ!

Böyle bir örgütle mücadele, PKK gibi terör örgütleri ile mücadele için çıkarılan kanunlar çerçevesinde yapılamaz. Eğer bu mevcut kanunlarla FETÖ ile mücadele ederiz diyorsanız  yanılıyorsunuz, EDEMEZSİNİZ!!!

Edemediğiniz gibi kendi ayağınıza sıkar, yapmaya çalıştığınız samimi mücadelenin hukuki zeminini oluşturmak üzere kanuni düzenleme yapmadığınız için hukuksuzlukla itham edilirsiniz.

Bakınız hâlâ “iltisak” kavramının TMK’da karşılığı yoktur; çünkü düzenleme yapılmamıştır. Hâlbuki itirafçı ifadelerinden örgütün devlet ve üniversiteler içine sızma ve gelişme stratejisi apaçık bellidir. Tersine mühendislikle bu gerçeklerin kriterize edilip, gerekli kanuni düzenleme yapılması hayati derecede önemlidir. Aksi takdirde FETÖ ile mücadelenin kanuni zemini eksik kalmaktadır.

Bugüne kadar niye bu düzenlemeler yapılmadı, kimler direnç gösterdi, sorularının cevabı da bulunmalıdır.

Bazıları diyecektir ki, “ama kanun geriye işlemez”. Doğrudur ama örgütün maalesef hâlâ ayakta ve devlet içinde güçlü olduğunu unutmamak lazımdır.

Bundan sonrası için bu kanuni düzenlemeyi yapmak bir vatan borcudur; aksi takdirde vebali büyüktür!

İLTİSAK KAVRAMININ TCK VE TMK’DA KARŞILIĞI OLUŞTURULMALIDIR

Bu kanuni düzenlemeler yapılmadığı ve kurumlar da kendi içerisinde FETÖ ile mücadele etmediği için binlerce her kılığa giren (yok ben Atatürkçüyüm, yok ben şu cemaat ve tarikat mensubuyum gibi kılıflara girerek) FETÖ üyesi terörist, elini kolunu sallayarak devletin kurumlarında ve üniversitelerinde cirit atmaktadır.

Şöyle bir örnek vereyim; oğlu İŞİD, kızı PKK teröristi olan, babası PKK’ya/İŞİD’e para yardımı yapan, karısı örgüt kurumlarında çalışan, kardeşi firari terörist olan birini hiçbir devlet kendi kadrolarında istihdam etmez!! Hele hele Silahlı Kuvvetleri, Polis Teşkilatı, İstihbarat Teşkilatı, Yargı Teşkilatı ya da gelecek nesillerinin yetiştirildiği eğitim kurumlarında istihdam etmez!! Bu suçun şahsiliği ile kısıtlanabilecek veya tanımlanabilecek bir durum değildir. Şahıs belki yargılanmaz ama idari tasarrufa tabi tutulup kamuda çalışmasına asla müsaade edilemez. İşte iltisak kavramı budur. İltisak kavramının TCK ve TMK’da karşılığı oluşturulmalıdır.

Danıştay'dan, FETÖ'den ihraç edilen 178 hakim ve savcıya göreve iade ve tazminat kararı çıkması da kanaatimce gerekli kanuni düzenleme yapılmamasının bir sonucudur. Yani artık KENDİ DÜŞEN AĞLAMASIN…

FETÖ’NÜN İĞRENÇ KATALOG EVLİLİĞİ YÖNTEMİ HALA DEVAM EDİYOR

Bakın, daha geçtiğimiz hafta EGM ve MİT’in yaptığı FETÖ'nün mali yapılanmasına darbe vurduğu Gazi Turgut Aslan Operasyonu’nda ele geçirilen ‘signal’ yazışmaları, terör örgütünün katalogdan evlendirme işlemlerine devam ettiğini ortaya koydu. Yazışmalarda geçen iğrenç diyaloglar, örgütün taban kadrosunu bir arada tutmak için eski yöntemleri hâlâ uyguladığını belgeledi.

YÖK BAŞKANIMIZA SESLENİYORUM, “ÜNİVERSİTELERDE FETÖ TEMİZLİĞİ YAPMAZSANIZ TÜRK MİLLETİ’NİN GELECEĞİ MAHVOLUR, VEBALİ BOYNUNUZADIR”

Bakın size çok önemli bir devlet üniversitemizden bir örnek vereceğim;

- FETÖ’yü FETULLAH GÜLEN ile birlikte kuran beş kişiden birinin (hem de Fetullah’dan hemen sonra gelen) eski damadı olan,

- Yurt dışındaki özel FETÖ üniversitesinde yayımlar yaparak akademik puanlar alan,

- FETÖ iltisaklı dijital gazetede 17/25 ARALIK sonrası yazılar yazan,

- Firari darbecilerin 15 Temmuz sonrası attığı ve FETÖ ile mücadeleyi karalayan twitlerini daha geçtiğimiz hafta rt eden,

- Geçtiğimiz yıl çıkan orman yangınları esnasında FETÖ tarafından Türkiye’yi aciz ve küçük düşürmek için organize edildiği anlaşılan “Global Call” çağrıları yapan,

- Teröristbaşı Fetullah’a 17/25 Aralık sonrası “Hocaefendi” diyerek övgüleri düzmüş olan ve örgüt elebaşlarına “abiler” diye hitap eden,

- Hâlâ FETÖ’ye FETÖ demeyip “cemaat” diyen (yakalandığını anlayınca cemaat yerine FETÖ demesi, bu gerçeği değiştirmez),

- Kadın ve öğrencilere ahlaksızca sözler yazan biri hâlâ çok önemli bir üniversitemizde çalışmaya devam ediyor. Eski twtilerini, yazılarını silmiş, sildirmiş olarak sözde Atatürkçü kisvesine bürünmüş görünümüyle de gençlerimizi arada şırınga ettiği sözlerle zehirliyor.

Buradan YÖK Başkanımıza da çağrıda bulunuyorum: “Lütfen bu ve benzeri şahısların üzerine gidin. Üniversitelerde FETÖ temizliği yapmazsanız, Türk Milleti’nin geleceği mahvolur, vebali boynunuzadır. Kriter mi istiyorsunuz, size derhal arz ederim.”

FETÖ’NÜN ÜNİVERSİTELERDE SİNSİCE KADROLAŞMA YÖNTEMİNE BİR ÖRNEK; HERKES MÜRACAAT ETSİN, TEK KİŞİ SINAVA GİRSİN!

Bakın size FETÖ’nün üniversitelerde nasıl kadrolaştığına dair onlarca yöntemden sadece birini kısaca anlatacağım.

31.07.2008 yılında resmi gazetede yayınlanan (https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2008/07/20080731-3.htm ) karar ile “Öğretim Üyesi Dışındaki Öğretim Elemanı Kadrolarına Naklen veya Açıktan Yapılacak Atamalarda Uygulanacak Merkezi Sınav ile Giriş Sınavlarına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” değiştirilmiştir.

Bu yönetmeliğin 10. Maddesi

-  “Sınav jürisi; müracaat eden adaylar arasından ilan edilen kadro sayısının dört katına kadar adayı, ALES puanının yüzde 60’ını (merkezi sınavdan muaf olan adayların son iki yıla ait ALES notunun bulunmaması halinde, ALES puanı 70 olarak kabul edilir) ve yabancı dil puanının yüzde 40’ını; meslek yüksekokullarına müracaatlarda ise ALES puanının yüzde 70’ini ve lisans mezuniyet notunun yüzde 30’unu dikkate alarak belirler ve kurumun web sitesinde ilan eder.

-  Bu sıralamaya göre son sırada aynı puana sahip birden fazla adayın olması halinde, bu kişilerin tamamı sınava çağrılır.

-  Başvuru sayısının ilan edilen kadronun dört katından az olması halinde, adayların tamamı giriş sınavına alınır“ hükmüne amirdir.

FETÖ örgütü, bu hükmü sinsice istismar etmiş ve kadrolaşma için kullanmıştır. Hatırlayacaksınız o yıllarda ALES ve ÜDS sınavlarının FETÖ tarafından önceden ele geçirilerek sınav hırsızlığı yaptığı çeşitli basın kuruluşları tarafından haber olarak yapılmıştır. ALES ve YDS de birçok kez soruları ve cevapları çalan FETÖ, 2008-2016 yıllarında koordineli ve organizeli bir şekilde;

-  Birçok branşta 5-10 kişilik ALES-UDS yüksek puanlı elemanlar oluşturmuş;

-  Bunları yukarıdaki yönetmelik hükmü çerçevesinde üniversitelerde açılan kadrolara müracaat ettirmiş,

-  Ön başvuruda kadro kontenjanının sadece dört katının çağrılması şartı gereğince FETÖ mensubu gruplar, bu araştırma görevlisi sınavına başvuru yapmış,

-  Ön değerlendirmeyle ilk dörde giren FETÖ mensupları yazılı sınava girmemiş,

-  Böylelikle örgüt tarafından o üniversitedeki araştırma görevlisi kadrosuna yerleştirilmesine karar verilen kişinin rakipsiz olarak sınavı kazanmış olması sağlanmıştır.

-  Bu durumun önüne 14 Mart 2016 tarihli resmi gazetede yayımlanan "kontenjanın dört katı yazılı sınava çağrılır kuralının, 10 katı olarak değiştirilmesiyle” geçilmeye çalışılmıştır.

ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ SINAVINA TEK KİŞİ OLARAK KATILAN VE OTOMATİKMAN BAŞARILI OLAN KİMLER VARDIR?

İşte üniversitelerin akademik kadrosuna bu şekilde yerleştirilmiş FETÖ mensuplarını tespit etmek çok kolaydır;

1. Özellikle açılan araştırma görevlisi kadrolarına şartları karşılayan çok sayıda müracaat olmasına rağmen, Araştırma Görevlisi Sınavına tek kişi olarak katılan ve otomatikman başarılı olan kimler vardır?

2. Ayrıca farklı bir üniversitede görev yapan ve birkaç yıl içinde farklı üniversitelerin birçok araştırma görevlisi sınavlarına başvurup da ön değerlendirmede ilk dörde girmesine rağmen, yazılı sınava girmeyen araştırma görevlileri kimledir,  nerededirler ve şimdi hangi ünvana sahiptirler?

3. Akademik unvan sahiplerinin, akademik puan aldıkları yayımları, FETÖ bağlantılı kurum ve dergilerde yayımlayıp yayımlamamışlar mı?

4. Jüri ve danışmanlarının akıbetleri nedir?

5. Yabancı dil sınav sonuçları arasında anomali var mıdır? Mesela bir sınavdan 90 hemen akabinde ve öncesindeki sınavdan 50 almışlar mıdır?

Tüm bunun gibi kriterler, KHK ile üniversitelerden ilişiği kesilenlerin akademik ve unvan geçmişlerinin analiz ve incelenmesi ile daha da geliştirilebilir.

GEÇEN HAFTA BUNLARI GÜNDEME GETİRİNCE BAŞIMIZA GELMEDİK KALMADI

Geçen hafta bunları gündeme getirince başımıza gelmedik kalmadı. Tüm FETÖ hesapları, FETÖCÜ firari sözde askerler, FETÖ elebaşları vesaire; şahsıma, aileme, öğrencilerime, TÜRKDEGS’e ( @turkdegs ); namusumuza, şerefimize, haysiyetimize saldırmaya, hakarete ve tehditler savurmaya başladılar. Elbette bu ilk değildir ve bizi bu gibi haysiyet cellatlarının iftiraları ve tehditleri yıldırmadı, yıldırmaz da.

Şunu da FETÖ karalama kampanyalarına karşı söyleyelim:

Cihat Yaycı’nın ne ticaret ve ne siyaset ile bir işi vardır. İstifa ettikten sonra da önce değerli Enver Yücel’in davetiyle Bahçeşehir Üniversitesi,  daha sonra da Prof. Dr. Emre Alkin dostumun davetiyle rektörü olduğu İstanbul Topkapı Üniversitesi dışında hiçbir yerde çalışmadım. Ki çalışabilirdim de. Bugün emekli yüzlerce amiral, general, subay ve astsubay meslektaşım birçok yerde çalışmakta veya danışmanlık yapmaktadır. Hatta siyasi partilerde görev yapmaktadır. Ama ben böyle bir tercih yapmadım.

HEDEFİMİZ SADECE GELECEK NESİLLERE İTİBARLI BİR İSİM BIRAKMAKTIR

Kendimi, milli meseleler konusuna vakıf öğrenci yetiştirmeye ve Türk Milleti’nin başta denizler olmak üzere hak ve menfaatlerini koruyucu tezler geliştirmeye adadım. Herşeyim ortadadır ve son derece mütevazı bir hayatım vardır. Ahlak ve namusumuza da kimse laf edemez evelallah. Mal da, mülk de asla gözümüz olmamıştır, olmaz da. Hedefimiz sadece gelecek nesillere itibarlı bir isim bırakmaktır.

Sanıyorum Libya Antlaşması, Mavi Vatan Haritası ve Doktrini, Boğazlar'dan geçiş ücretinin artırılması, FETÖMETRE vesaire bizim için en büyük servettir. Tüm bunlardan rahatsız olan vatan hainlerinin karalama ve itibarsızlaştırma iftira kampanyaları bizi ancak onurlandırır ve büyütür. Bu karalama kampanyalarına itibar edip, sinsice yaymaya çalışanların da zaten geçmişleri bellidir ve Türk Milleti’nin takdirindedir.

Meğer son iki haftadır, komik ve her yerinden sahtelik akan WhatsApp yazışmaları dahi üretip şahsıma hiçbir vicdani ölçü tanımadan, iftiralar atarak namusumuza dahi ahlaksızca saldıran FETÖ’yü kudurtan başka bir olay daha olmuş;

YÜCE YARGITAY’IN, HAKKIMDA VERDİĞİ KYOK KARARI VE YAPILAN İTİRAZI REDDETMESİ FETÖ VE UZANTILARINI ÇİLDEN ÇIKARMIŞ!

18 Mayıs 2020’de istifa kararı alıp, 40 yıllık üniformamı çıkarmama neden olan, hakkımda FETÖVARİ kumpasla açılan soruşturmaya, geçtiğimiz aylarda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK) vermişti. Buna soruşturmayı açanlar itiraz etmiş! İtirazı da Yargıtay 5. Ceza Dairesi yine reddetmiş. Bu da, FETÖ ve içerdeki kriptolarını adeta zıvanadan çıkartmış.

Ama asıl soru peki bu müfteri ve işbirlikçilerinden şimdi kim hesap soracak?

Şimdi bu kumpasın çöküşü FETÖ ve içerideki uzantılarını çıldırtmış. Yeni kumpas, iftira, yalan, kurgu, suç uydurma arayışları içine girmişler. Ama ALLAH HER DAİM DOĞRUDAN YANADIR VE TUZAK KURANLARIN EN HAYIRLISIDIR! Allah bizi doğru yoldan ayırmasın. Allah bizimledir!

FETÖ’DEN “CİHAT YAYCI’NIN RÜTBELERİNİ SÖKÜN”TALİMATI

Hatırlayacaksınız ben henüz istifa etmeden ve istifamı gerektirecek bir durum ortada yokken, aylar önce FETÖ hesapları benim görevden alınacağımı yazmışlardı. O zaman, bu sözlere itibar etmemiştim ama gerçekten dedikleri oldu. Suç uydurularak hakkımda soruşturma açıldı ve bu soruşturma gerekçe gösterilerek görevden alındım. Ben de onurlu bir Türk Amirali olarak istifa ettim. İstifa ettiğim gün ve ertesi süreçte FETÖ'nün en hain elbaşlarından Emre Uslu, Adem Yavuz Arslan, Said Sefa vesaire “Dosyayı doldurun, Cihat Yaycı’nın rütbelerini sökün, er yapın” diye içerdeki kripto elemanlarına suç uydurun diye talimatlar vermiş ve çağrılar yapmışlardı. Bu talimatları yerine getirmek isteyenlerin bir hayli fazla olduğunu da gördük, görüyorum ve Türk Milleti de görecektir.

 

Hatta şimdi de Yargıtay’ın bu kararından sonra FETÖ hesaplarının ve uzantılarının yeni suçlar uydurarak, iftira twitleri yazarak hatta “pisliklerini bilmem kime ilettik” demeleri, o bilmem kimin de kim olduğu çok manidardır.

Bunların durmayacağı bellidir. Ama Aziz Türk Milleti emin olsun ki; tek başımıza kalsak da, her türlü tehdit, hakaret ve iftiraya rağmen FETÖ ve devletimize düşman her türlü yapıyla mücadeleye gücümüz yettiğince devam edeceğiz.

Haine merhamet, vatana ihanettir!

SAYIN CUMHURBAŞKANI’NA SESLENİYORUM: “FETÖ TEMİZLİĞİNE VE ÖZELLİKLE TSK’DAKİ FETÖ TEMİZLİĞİNE BİZZAT SİZ EL ATINIZ”

Şimdi buradan Sayın Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum;

- Bana kumpas kuranlardan

- Suç uyduran müfterilerden

- Uydurulan suça istinaden açılan soruşturmayı gerekçe göstererek görevden alınmamı teklif edenlerden hesap sorunuz ve FETÖ temizliğine bizzat siz el atınız.

- Rütbelerini Fetullah Gülen’in taktığı Serdar ATASOY’un daha geçen yıl yani 2021'de general olmasını teklif edenlerle, hakkımda soruşturma açtırarak görevden alınmamı teklif edenler arasında bir bağ var mıdır? Yoksa bağdan öte, aynı kişiler midir? Allah rızası için sorgulatın.

Asıl sorulması gereken soru, “FETÖ’cülerin bu denli kendilerine güvenerek talimat verebilecek kripto üst düzey yetkililerin hâlâ Türkiye’de var olup olmadığıdır.” Eğer böyle yapılar varsa, yarın bir gün FETÖ ile mücadele eden herkesi FETÖ’cü dahi yapar bu yapılar. Bizden uyarması…