Gıda güvenliği ve nesillerin korunmasında geç kalınmamalı!
İklim değişikliği, KOVİD 19 salgını ve jeopolitik riskler nedeniyle gıda dünya için daha önemli hale geldi. Dünya genelinde ekonomik krizlerin baş gösterdiği yıllarda merkez bankaları sıkı para politikaları uygulanmak zorunda kaldı.
Bol likidite, talep artışı, arz sıkıntısı, yüksek maliyet gibi birçok konu başlıkları enflasyon patlamasına neden oldu. Özellikle gıda enflasyonundaki artış hızı döviz ve dışa bağımlı ülkelerde oldukça fazlasıyla hissedilmeye başlandı. Özellikle 2022 yılının enflasyon odaklı bir yıl olduğunu söyleyebiliriz.
Geçmişte gıda konusunda yanlış politikaların izlenmesi, yeme-içme alışkanlıklarının değişmesi, yeni nesil insanların gıda farkındalığı olmaması, kriz fırsatçılığı, üretim, işleme, saklama ve dağıtım ile ilgili sorunların çözülmemesi gıda konusunu gündemde tutmaya devam ediyor.
Sorun sadece gıda fiyatlarında veya ulaşımında yaşanmıyor. Dünyada insanların sağlıksız beslenmesi, rekabet nedeniyle aldatıcı uygulamaların gündemde kalması, beslenme güvenliğini de tehdit altına aldı.
Dünyada obezite olan insan sayısındaki ciddi artış, sağlıksız yapılan diyetler ve ameliyatlar beraberinde fiziksel sorunları, doğurganlık ve sağlık harcamalarını gündemden düşürmüyor. Yani, konu sadece ekonomi üzerinden değil sağlık üzerinden de tehlike bir boyuta ilerliyor.
Ekonomi yönünden değerlendirme;
Gıda üretimi konusunda çiftçilerin son yıllarda ciddi sıkıntılı süreçten geçtiğini gözlemliyoruz. Hükümetin vermiş olduğu destekler azımsanmayacak kadar ciddi olsa da, artan maliyetler karşısında zorlu günlerden geçiyoruz.
Mesela; Son 1 yıldır gübre yüzde 234, tarım enerji maliyetleri yüzde 228, mazot yüzde 242, yem fiyatları yüzde 146 artmış durumda. Bu durum en çok köyden şehre göçü tetikledi. Son araştırmalara göre 20 yıl içinde köy nüfusu 23.7 milyondan 5.7 milyona geriledi.
Çiftçilerin üretimden vazgeçmesi, nüfus artışı, tüketim alışkanlığının değişmesi gibi nedenler Türkiye’nin gıda ithalatını artırmasına neden oldu. Ekolojik, sosyal ve ekonomik değişim beraberinde tekelciliği gündeme getirdi. Şöyle ki; Üç harfli marketler zinciri gıda sektöründe rekabeti tersine çevirmiş, zaman zaman da hükümetin sert eleştirilerine ve denetlemelerine neden olmuştur. Bugünkü rakamlar eşliğinde A101 marketlerin 11.901, BİM marketlerin 10.086, ŞOK marketlerin 9.865 şubesi bulunduğunu, buna karşın hükümetin 400 civarında olan Tarım Kredi Marketleri’nin1.300’e çıkarması fiyat artışlarındaki mücadelesini ortaya koymaktadır. Bununla beraber enflasyon ve dolar/TL kurununyükselmesi, Euro’nun değer kaybetmesi bizim için zorlu mücadelenin devam edeceğinin sinyalini veriyor. Enflasyon yüzde 80,2 ile 1998’den bu yana en yüksek seviyeyi gördü. Yıllık enflasyon 15 aydır aralıksız yükselişini sürdürüyor. Yani, G20 ülkelerinde en fazla yüksek enflasyona sahip ülkeyiz.
G20 ülkelerinde enflasyon oranları;
Japonya = 2.6 Suudi Arabistan = 2.7 Çin = 2.7 Endonezya = 4.7 Güney Kore = 5.7
Fransa = 5.8 Avustralya = 6.1 Hindistan = 6.7 Kanada = 7.6 Güney Afrika = 7.8
Almanya = 7.9 Meksika = 8.2 İtalya = 8.4 ABD = 8.5 E.Bölgesi = 9.1
Brezilya = 10.1 İngiltere = 10.1 Rusya = 15.1 Arjantin = 69.2 Türkiye = 80.2
Gıda konusu milli ve çok kritik öneme sahip bir konu olduğundan fazla vakit harcamadan farklı adımlar atılması gerekmektedir. Hem ekonomik, hem sosyolojik hem de sağlık yönünden riskleri her geçen gün artırmaktadır. Türkiye’nin en büyük avantajlarının üç tarafı denizlerle çevrili, dört mevsimi olan nadir ülkelerden olması, genç nüfusu, verimli toprakları ve tarım tarihinin olması dünya tarafından bilinmektedir.
Türkiye’de yeterince tarım arazilerinin bulunması, tüm il ve ilçelerde tarım müdürlüklerinin yeterince hizmet vermesine rağmen sorunların giderilmemesi, yeni çözüm önerilerinin önemini artırmıştır.
Türkiye neler yapmalı?
- Üretici, aracı, bakanlık ve tüketicinin buluştuğu 3-5 gün sürecek bir çalışma grubunun oluşturulması, sorunların şeffaf bir şekilde ele alınması, çözüm önerilerinin hemen uygulamaya geçmesi gerekli.
- Gıda konusu ‘’Ulusal Güvenlik’’ olarak görülmeli ve yasalaşmalı.
- Yasal mevzuatlar sadeleştirilmeli, destek denetimleri artırılmalı.
- Dışa bağımlığı azaltmak için yeni ekonomi modelinde zihniyet reformu yapılmalı.
- Tarım arazisinde (yerinde) eğitim karneleri düzenlenmeli.
- İsraf konusunda çeşitli kamu spotları hazırlanmalı, gıda ve israf konusu eğitim alanlarında zorunlu hale gelmeli.