Göçmen sorununa bir de bu açıdan bakalım

Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri hiç kuşkusuz düzensiz göç.

Kayıtlı kayıtsız milyonlarca göçmen ülkenin her tarafına yayıldı.

Bu durum ortaya çok ciddi sorunlar çıkardı.

Fakat bence en tehlikeli olanı ‘ırkçı düşüncelerin’ zemin bulma olasılığı.

Taa ilk baştan sınır güvenliğinde hata oldu mu? Oldu. Ülkeye giren göçmenlerin kaydı konusunda hata yapıldı mı? Yapıldı. Kamplardaki yaşamda, yerleşim süreçlerinde, yardımlarda… Tüm aşamalar hata silsilesiyle geçti.

Kabul etmek gerekir ki, Türkiye göçmen sorununu ilk günden itibaren yönetemedi, sınıfta kaldı.

Şimdi herkes göçmenlerin gönderilmesi derdinde. Birçok partinin seçim vaatlerinde bu konu var. “Göçmenleri otobüslere doldurup ülkelerine göndereceğiz” diyenler oy kazanıyor.

Benim tartışmak istediğim konu bu da değil. Elbette ki, bu kadar saçma sapan şekilde zincirleme hata yapılan bir konuyu düzenlemek kolay olmayacak.

Benim gündeme getirmek istediğim konu, göçmenlerin eğer ülkelerine geri gönderilecekse bile o sürece kadar nasıl yönetileceği.

Bakın ciddi bir sorundan söz ediyorum. Çoğu kişi, ülkeye verdikleri zarardan, sosyal dokuya etkisinden söz ederken, ırkçı ve hatta faşizan dil hatasına düşüyor. Peki ama bu insanlara nasıl yardım etmek gerekir?

Birçoğu insanlık dışı koşullarda çalıştırılıyor. Önemli bir kısmı karnını doyuramıyor. Ve gittikçe sayıları artıyor.

Evet çok sayıda sivil toplum örgütü ve dernek bu konuda aktif. İlgili bakanlıkların da -her ne kadar eleştirilse de- önemli uygulamaları var.

Yapılan resmî açıklamalara kimse güvenmiyor. Suriyeli sayısı 3 milyon 622 bin 486 açıklanıyor fakat buna da kimse inanmıyor. Çünkü biliyoruz ki çok sayıda göçmenin de kaydı yok. Nerede yaşadıkları, ne yaptıkları belli değil.

Bu sorun, “Hemen o insanları ülkeden gönderelim” diyerek nasıl çözülmeyecekse, “Ensar söylemi” ile de çözülemez.

Çözüm için belki bir yol bulunur. Fakat önemli olan çözüm konuşulana kadar milyonlarca insana, gerçekten insan olduklarını unutmadan nasıl ve ne şekilde yardım edileceği.

Aksi taktirde ülkede altından kalkılamayacak başka sorunlar çıkacak.

EN RUHSUZ DÜNYA KUPASI

Bu satırları kaleme alırken içimde derin bir futbol ateşi ile yanıyor olmam gerekirken, ben ruhsuz ruhsuz Katar-Ekvador maçının başlamasını bekliyorum.

Oysa Dünya Kupası bu. Her defasında turnuva başlamadan bir ay önce heyecanıyla kavrulurduk.

Fakat şimdi tık yok. Maçlar başlayacak mı başlamayacak mı kimsenin umurunda değil.

Konuşulan tek konu, acaba Messi bu sefer kupa kazanır mı?

Ya da…

Bakalım Ronalda bu turnuvada etkili olacak mı?

Bunların dışında konuşulan hiçbir şey duymadım. Brezilya’nın futbol sambası bile heyecanlandırmıyor kimseleri.

Bir tek ben miyim bu Dünya Kupası’nı ruhsuz bulan?

Bir tek ben mi heyecanlanmıyorum?