Günümüzün vebası, Z kuşağı hastalığı prenses erkekler

Öncelikle bir çerçeve çizmek gerekirse prenses erkeklerin sınırlarını belirleyelim. Etrafınızda nazlı, trip atan, görüşme talebini karşı taraftan bekleyip gelmezse küsen bir erkek varsa evet tam olarak bundan bahsediyorum bir prenses erkek vakasıyla karşı karşıyayız.

Küsmek… Gerçekten erkek ve küsmek kelimesini yan yana yazarken bile irite olurken bir de bunlara maruz kalmak ne kadar zor anlatmak mümkün değil. Gerçi anlatmama da gerek yok çünkü her 10 bekar erkekten 7’si prenses erkek hastalığına yakalanmış durumda. Farkındaysanız ‘bekar’ olarak özellikle belirttim. Çünkü evli olup dışarıya karşı prenses gibi davranan erkek görmek imkansızdır. Çapkın ve evli bir erkek bir kadını elde etmek için son derece centilmen ve erildir. Fakat bu başka bir yazımın konusu, dönelim prenseslerimize.

Ne diyorduk evet küsmek, bu erkeklerimizin küsme özelliklerinden sonra ikinci tahammül edilemez özelliklerinden biri de alma verme dengesini kaybetmiş olması. Bizler yeni nesil olarak kendi ayakları üzerinde duran kadınlarız. Kariyer sahibi, kendi parasını kendi kazanabilen ve elbette ki kendine kahve alabilecek kadar ekonomik özgürlüğü olan…

Kimsenin kahvesine ihtiyacımız olmadığı aşikâr ve fakat bir buluşmaya gidildiğinde özellikle flört döneminin başlarında, karşıdaki kadınla arkadaşlık ilişkisi dışında bir şeyler düşünülüyorsa o elleriniz cebinize girmeli. ‘Hesabı bölüşelim’ ya da ‘Sen öde ben sana sonra vereyim’ gibi cümleleri duyduğumuzda bize bir fenalık geliyor ki oradan anında uzay boşluğuna ışınlanmak istiyoruz.

Bu erkekler ne zaman bu hale geldi diye soruyorsak orada da sanırım ihale yine bize kalıyor. Çuvaldızı kendimize batırmak gerekirse bizler bastırılmış kadınların yetiştirdiği nesil olarak, kariyer yapalım, ayaklarımızın üzerinde duralım, kimseye muhtaç olmayalım derken öyle bir noktaya geldik ki sanırım erkeklerimiz bu rahatlığı sevdi ve onlar da bize muhtaç olmaya karar verdi :)

Sınırlarımızı çizdiğimize göre şimdi gelelim prenses erkeklerle baş etme yöntemlerine. Bir kere karşımızdakini analiz ettikten sonra prenses olduğuna kanaat getirdiysek hayatı karşımızdaki için kolaylaştırma ve ‘Ben kendi paramı kazanıyorum kimseye ihtiyacım’ yok tuşunu kapatıyoruz. Elbette senin kimseye ihtiyacın yok, sen kendi kahveni de alırsın, kendi arabanı da evini de bu cepte fakat bu erkeklerin tedavisi kendilerinden daha prenses kızlardır.

Su şişesi kapağını bile açamayan kızlar girince hayatlarına erkek oldukları akıllarına gelir ve özlerine dönerler. Baktınız paşamız hala prenses olmak istiyor bu noktada o kişiyle net bir şekilde sınırlarınızı çizip iletişiminizi kesmenizi öneririm. Tabii hayatınız boyunca yanınızda şımarık bir çocuk gezdirip onun annesi olmak gibi bir niyetiniz yoksa…

Kendimizin farkında olarak parlamaya devam edelim…