Hedefe ulaştığımızdaki mutluluğun, hiç de uzun sürmediğini farkettiniz mi? Size hedonik adaptasyonu takdim edelim!

En son ne zaman yeni bir araba almayı, işyerinde terfi etmeyi etmeyi, daha güzel bir eve taşınmayı veya hayatı paylaşacak bir eş bulmayı hayal ettiğinizi hatırlıyor musunuz? Bunları elde etseydin ne kadar mutlu olurdun? Biz söyleyelim; sandığınız kadar değil. Sonunda bunlardan birine ulaştıysanız, “mutluluk artışının” o kadar uzun sürmediğini veya hayal ettiğiniz kadar yoğun olmadığını fark etmiş olabilirsiniz. Çoğumuz bu döngüden geçtik. Size "Hedonik Adaptasyon"u takdim edelim...

İnsanoğlu daima mutluluğun peşinden koşar. Hedefe ulaştığında yaptığı ilk şey, önüne bir yenisini koymak olur çünkü ilk andaki heyecanı yerini alışık olduğu duyguya bırakır. Hedonik adaptasyon, insanların başlarına ne gelirse gelsin, tekrar tekrar “temel mutluluk seviyelerine” geri döndüklerini öne süren bir teoridir.

Neden büyük mutluluklar uzun sürmez?

Jean-Jacques Rousseau, 1754 Eşitsizlik Üzerine Söylev'inde hedonik adaptasyonu şu sözlerle güzelce açıklamıştır:

“Ulaşılan hedefler, alışkanlık haline gelerek neredeyse tamamen zevkli olmaktan çıkar ve sıradan ihtiyaçlara dönüşür. Onlara sahip olmaktan dolayı artık büyük mutluluklar duymayız fakat kaybettiğimizde derin acılar çekeriz.”

Peki hedonik adaptasyon nedir?

İki psikolog, Brickman ve Campbell, bu kavram hakkında ilk olarak 1971'de “Hedonik Relativizm ve İyi Toplumu Planlama” makaleleriyle yazdılar ve “hedonik adaptasyon” terimini ortaya attılar. Buna göre, koşullarımızın, mutluluğumuzun çoğunu açıklayamadığı ortaya çıkmıştır.

Her insanın, mutluluk için genetik olarak belirlenmiş yatkınlığını ifade eden bir “mutluluk ayar noktası vardır.” Mutluluk için bu ayar noktasının, kişiden kişiye mutluluktaki farklılıkların yaklaşık %50'sinden sorumlu olduğu bulunmuştur.

Araştırmacı Sonja Lyubomirsky (2007) The How of Happiness adlı kitabında şunları söylüyor:

Düşük bir ayar noktasıyla mücadele ediyorsanız, yani üzüntü veya depresyona yönelme eğilimindeyseniz, kendinize bu kadar yüklenmeyin. Genetik olarak düşük bir mutluluk ayar noktasına sahip olabilirsiniz.

Sizin noktanız ne olursa olsun, onu daha iyi bir seviyeye getirme şansınız var. Eylemleriniz, düşünceleriniz ve tutumlarınız bunda büyük bir rol oynar

Hedonik adaptasyon teorisi, insanlara ne olursa olsun, mutluluk düzeylerinin sonunda temel değerlerine döneceğini belirtir. Hadi bu teoriyi klasik bir örnekle ele alalım:

Diyelim ki evlendiniz, yeni bir eve taşındınız, terfi aldınız, işinizi kaybettiniz, bir kaza geçirdiniz, vb., zamanla, muhtemelen kendi mutluluk noktanıza geri döneceksiniz. Mutlulukta ya da üzüntüde başlangıçta bir artış olur, ancak zaman geçtikçe, bir olayın sebep olduğu mutluluk ya da üzüntü duygusu dağılmaya başlar ve kendi alışkın olduğunuz seviyeye geri dönersiniz.

Piyango kazanan grup ve kaza kurbanı felçli grup karşılaştırıldı

Brickman ve Campbell'ın orijinal araştırması ile birlikte, hedonik adaptasyon üzerine yapılan dikkate değer bir araştırma iki grup insanı inceledi: Biri büyük piyango ödülleri kazanan bir grup insandı, diğeri ise şu anda orada olan bir grup felçli kaza kurbanıydı.

Araştırma, uzun vadede hiçbir grubun diğerinden daha mutlu görünmediğini ortaya koydu. Tabii ki, piyango kazananlar ve felç mağdurları sırasıyla mutluluk ve üzüntü gibi ilk tepkileri yaşadılar. Etkiler uzun süreli olmadı ve her iki gruptaki insanlar kısa sürede önceki mutluluk seviyelerine geri döndüler. Hedonik adaptasyonun orijinal teorisinde, Brickman ve Campbell (1971), insanların iyi ve kötü olaylara hemen tepki verdiklerini, ancak kısa sürede tarafsızlığa döndüklerini öne sürdüler.

İyi haber şu ki, Ed Diener liderliğinde yapılan daha fazla araştırma, ilk bulguları iyileştirdi ve hedonik döngünün inceliklerine daha derinlemesine inildi.

Meditasyon ve ibadet hedonik adaptasyonun etkilerini azaltıyor

Son araştırmalar,, sevgi dolu şefkat meditasyonu veya ibadet yoluyla teşvik edilen olumlu duyguların akışının, hedonik adaptasyonun etkilerini geride bırakabileceğini gösterdi.

Meditasyon üzerine yapılan çoğu araştırma, farkındalık meditasyonuna odaklanır. Bununla birlikte, kendisine ve başkalarına karşı sıcaklık ve özen duygularını uyandıran bir meditasyon şekli olan sevgi dolu şefkat meditasyonuna da odaklanıldı.

Araştırmacılar, bu tür bir zihin eğitimi uygulamasının yalnızca geçen duygusal durumları değiştirmekle kalmayıp, aynı zamanda kendi zihnimizin doğası hakkında bilgi edinmemize yardımcı olarak kalıcı kişilik özelliklerini yeniden şekillendirdiğini öne sürüyorlar. Sevgi dolu şefkat meditasyonu yapmak veya samimi bir ibadet neyin mutluluğa ve iyiliğe yol açtığına dair yanlış varsayımları ortadan kaldırmaya da yardımcı olur.

Zamanla meditasyon, kendimize ve başkalarına bakış açımızı değiştiren, böylece empati ve şefkati artıran içgörüler yaratmanın kapısı olabilir.

Hayatımızdaki olayları ele alma şeklimiz mutluluk seviyemizi belirler

Hedonik adaptasyona rağmen, bazı insanlar doğal olarak iyimser bir yapıya sahiptir. Hayatlarında ne olursa olsun, diğerlerinden çok daha mutlu görünürler. Bir bireyin bir olayı tanımı (tehdit veya meydan okuma), yorumları ve olay hakkında düşünmeye devam etme yolları bakış açısı üzerinde büyük bir etki gösterir.

Lyubomirsky ve Tucker'ın (1998) bu konudaki araştırmasında, mutlu bireylerin yaşam olaylarını ve yaşam koşullarını olumsuz olanlardan daha olumlu şekillerde algıladıklarını, yorumladıklarını ve ardından düşündüklerini bulmuşlardır. Bilişsel süreçlerdeki bu farklılıklar, sırayla, insanların duygusal eğilimlerini güçlendirebilir ve teşvik edebilir.

Mutlu bireyler olayları (özellikle olumsuz olanları) olumlu ve üretken şekillerde değerlendirebilirler. Mutsuz bireyler, olayların olumsuz yönleri üzerinde durmaya, olumlu olaylar hakkında “yanlış” şeyler bulmaya veya daha önce işlerin nasıl daha iyi olduğu üzerine kafa yormaya meyillidirler.

Peki nasıl daha mutlu olunur?

İnsanlar başlarına gelen olumlu bir şeye alışırlarsa, o zaman nasıl daha mutlu olabilirler? Daha önce de belirtildiği gibi, mutluluğumuzun bir derecesi eylemlerimize, düşüncelerimize ve tutumlarımıza bağlıdır. Bu, gelişme yeteneğimiz olduğu anlamına gelir.

Pozitif psikoloji ve liderlik alanında çalışan Amerikalı ve İsrailli bir yazar Tal Ben-Shahar, mutluluk seviyemizi yükseltmek için aşağıdaki ipuçlarını öneriyor:

Kendinize insan olma izni verin: Korku, üzüntü ve endişe gibi duygularınızı kabul edin. Onları reddetmek hayal kırıklığına yol açar.

1.       Hayatını basitleştir. Her seferinde bir şeye odaklanın ve çoklu görevleri azaltın.

2.       Hayatınızda anlam ve zevk bulun. Yapmak zorunda hissettiğiniz şeyler yerine ulaşmak istediğiniz hedeflerle meşgul olun. Haftada iki saatinizi hobilere ayırın. Sevdiklerinize vakit ayırın.

3.       Olumluya odaklanın ve şükredin. Her gün minnettar olduğunuz beş şeyi yazın.

4.       İlişkilerinize harcadığınız çabayı artırın. Sevdiğiniz kişiyle bir randevuya çıkın veya çocuklarınızla konuşmak için daha fazla zaman ayırın.

5.       Egzersiz ve farkındalık meditasyonu veya ibadet… Hangisine daha yatkınsanız seçin. Yoga ve nefes alma teknikleri uygulaması yoluyla zihin-beden bağlantısına dikkat edin. Araştırmalar, egzersiz yapmanın depresyon düzeylerinde azalmaya yol açtığını göstermiştir (Lyubomirsky & Tucker, 1998).

Son bir mesaj

Hedonik koşu bandı teorisi, piyangoyu kazanmak veya belden aşağısı felçli olmak gibi aşırı durumlar da dahil olmak üzere, koşullarımızın mutluluk seviyemizi geçici olarak değiştirdiğini ve hızla sabit bir duygusal ayar noktasına geri döndüğümüzü belirtir.

Bu, mutluluğu anlamak söz konusu olduğunda kavranması gereken önemli bir teori mi? Kesinlikle.

Yeni çalışmalar, mutluluğu artırmaya yönelik müdahalelerin etkili olabileceğini ve değişikliklerin yalnızca bireysel düzeyde değil, aynı zamanda örgütsel ve sosyal düzeyde de hedeflenebileceğini kanıtlıyor.

Hedonik adaptasyonla ilgili deneyimleriniz neler? Sizce insanlar mutluluk için belirledikleri noktayı değiştirebilir mi?

 kaynak: positivepsychology.com

Sonraki Haber