Hiç kimseden korkmadılar Erdoğan'dan korktukları kadar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta bir kez daha kazanma ihtimali uykularını kaçırıyor. Yirmi iki yıl bu milletten onay almış bir siyasetçinin bir kez daha seçilme ihtimalinin ne kadar yüksek olduğunun farkındalar.

Onlar 600 yıl Osmanlı korkusuyla nefes almış bir coğrafyanın torunları. Tarihin tekerrür edeceğinden korkuyorlar.

 Peki kim bunlar?

Der Spiegel ve The Economist’in son sayılarında, Almanya ve İngiltere’nin, Erdoğan ve Ak Parti düşmanlığı iyice gün yüzüne çıktı.

 SONAR Başkanı Hakan Bayrakçı tek tek saymış. Biden, 120 konuşmasında Erdoğan ve Türkiye’ye olan kinini açık ediyor. Amerikan basını yıllardır Erdoğan’ı hedefe koymuş.

 Biden’ın; “Erdoğan’ı Türkiye muhalefetini destekleyerek yeneceğiz” sözleri de, seçime ramak kala ete kemiğe bürünüyor. Buna bir de; “Türkiye’yi ekonomik olarak mahvetmek” isteyenlerin tehditlerini ekleyin.

Ne istiyorlar? Neden Erdoğan’ın gitmesi bu kadar önemli?

-İngiltere ve Amerika’nın komuta ettiği haçlı dünyasının Osmanlı’yı yıkmasının ardından, batı ilk kez Erdoğan faktörüyle, Orta Doğu’da kontrolünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Dini rejimle yönetilen İran’ı bir şekilde baskılamışlardı ama demokratik seçimlerin galibi Erdoğan baskılanacak gibi görünmüyordu. Üstelik diğer  ülkeleri uyandırmak gibi bir amacı vardı. BM kürsüsünde, “Dünya beşten büyüktür” diye meydan okuyordu.

-Türkiye’nin nasıl yönetildiği değil, söz dinleyip dinlemediğiydi önemli olan. Türkiye’deki bütün darbelerin arkasında Amerika’nın oluşu başka neyle izah edilebilir. Demokratik ortamda söz dinlemeyen Erdoğan yerine, söz dinleyen darbeci generallerdi onlara lazım olan. Diş geçiremedikleri Erdoğan gitmeliydi.

-Erdoğan, küresel güçlerin en büyük silahlarından biri olan “faiz” i hedef aldı. Faiz sarmalıyla, gelişmekte olan ülkeleri, küresel güçler adına sömüren İMF’yi hedef aldı. İMF ile Türkiye’nin bağlarını kopardı. Gitmeliydi.

-Erdoğan, “milli paralarla uluslararası ticaret” ten bahsediyordu. Dolarizasyona karşıydı. Rusya, Çin, İran gibi ülkelere de cazip gelen bu sistem, dolar baronlarının uykularını kaçırıyordu. Erdoğan ivedilikle gitmeliydi.

-Erdoğan, Amerika ve Avrupa’nın kırmızı çizgisi olan Rusya ve Çin ile yakın temasa girdi. Türkiye’nin ABD ve Avrupa karşısında alternatifsiz olmadığını gösterdi. Menderes’in yapamadığını yaptı ve Rusya ile yakın ilişki kurdu. Bu ilişki sayesinde Ukrayna savaşında önemli rol oynadı. Ukrayna ve Rusya’yı masaya oturttu. Buğday koridorunu açtırdı. Çok fazla oluyordu ve Erdoğan gitmeliydi.

-Erdoğan, Truman Doktrini ve Marshall planlarıyla zincirlenen Türkiye’yi prangalarından kurtarmak istiyordu. Savaş artığı silahlar için ABD’nin himmetine bağlı kalınamazdı. Kendi silahını, kendi uçağını, kendi tankını, helikopterini yapmaya başladı. Onlara göre; Erdoğan yakın gelecekte, kendi nükleer silahlarını da üretebilirdi. Büyük tehditti ve gitmeliydi.

-Erdoğan, sadece ekonomik değil, siyasal bağımlılığın temel araçlarından birinin “enerji” olduğunu gördü. Rusya, Azerbaycan ve Kazakistan’la enerji anlaşmaları yaptı. Türkiye’yi doğudan batıya giden enerji hatlarında merkez haline getirdi. Karadeniz’de “yok” denilen doğalgazı buldu, Gabar’da “çıkmaz” denilen petrolü çıkardı. Akkuyu nükleer santralini, Avrupa’nın en büyük güneş enerji merkezini kurdu.

-Erdoğan, Akdeniz’deki hidrokarbon savaşında Türkiye’yi oyun dışı bırakmaya çalışanları, Libya ile anlaşma yaparak ters köşeye yatırdı. Akdeniz’i, Yunanistan, İsrail, Amerika ve İngiltere’nin enerji gölüne çevirmek isteyenlerin hevesini kursağında bıraktı.

-Erdoğan, Avrupa ve Amerika’nın korkulu rüyalarından biri olan Türk Birliği’ni kurdu. Türk Devletleri Teşkilatı, Birleşik Türk Devletleri yolunda atılan büyük bir adımdı. 400 milyonluk Türk dünyasının güçlerini birleştirme ihtimali uykularını kaçırıyordu. Türk devletlerinin liderleri, Erdoğan’dan “Ağabey” diye bahsediyordu ve Türkiye’nin liderliğini şimdiden kabullenmişlerdi. İşte bu yüzden de Erdoğan gitmeliydi.

Böylece Erdoğan’dan kurtulmak için her yolu denediler.

2008’de, partisini kapatmak istediler. Darbe planladılar. FETÖ eliyle 17/25 Aralık yargı kumpasını kurguladılar. 15 Temmuz 2016’da FETÖ’cü ve Amerikancı askerler darbeye kalkıştı.

Hepsi birleşip, dindar bir aday çıkardı.

2018’de ayrı ayrı isimler denendi.                                 

Olmadı.

“Nasıl kurtulacaklardı Erdoğan’dan?”

Ve nasıl kurtulacaklardı bu başkanlık sisteminden?

Artık ellerinde son bir koz vardı. Demişti ya Biden; “Muhalefetle el ele yeneceğiz Erdoğan’ı.”

Muhalefetin etrafı kalabalık; Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya, Hollanda, Belçika, İsrail, Yunanistan, Ermenistan… PKK/PYD, FETÖ, Newyork Times, Washington Post, Der Spiegel, The Economist, İMF… Say say bitmiyor. Bilimum küresel aktörler muhalefetin yanında.

Erdoğan’ın yanında sadece küresel mazlumların, şehit annelerinin duaları var.

Bu pencereden baktığınızda, Erdoğan’ın, Türkiye’den başka sığınacağı liman, milletinden başka güveneceği hiç kimse yok!

Ve gerçek olan şu ki; 14 Mayıs’ta ne Amerika, İngiltere, Almanya ne PKK/PYD, FETÖ ne de Türkiye düşmanı lobiler oy kullanacak. Kararı Türk milleti verecek!