İkinci defa tekerrürler ne olacak? İşte madde madde 8. Yargı Paketi
Adalet Bakanı sayın Yılmaz Tunç, önce gün bir televizyon programına katıldı ve 8. Yargı Paketi’ne dair detaylar verdi. Tabii özellikle cezaevinde bulunan kişiler ile mahkûm aileleri en çok infaz kanundaki değişiklik ve ikinci defa tekerrürlerin durumunu merak ediyor.
Cezaevlerinde artık bir efsane haline gelen ikinci defa tekerrürler için güzel haberler var bu defa.
Sayın Tunç öncelikle 8. Yargı Paketi’nin şubat ortasında mecliste olacağını vurguladı. “Mart’a kalmaz” dedi.
8. Yargı Paketi’yle beraber toplumda olan cezasızlık algısını ortadan kaldıracaklarını söyledi. “Suç işleyenin yanına kâr kalıyor hissini vatandaşımız hissetmeyecek” dedi.
Mesela Türkiye’nin AİHM kararlarına uymadığı sürekli gündeme getiriliyor, dünyada AİHM kararlarını uygulama oranı yüzde 79’ken Türkiye’de bu oranın yüzde 89 olduğunu vurguladı.
Anayasa’nın bir darbe anayasası olduğunu vurgulayan Sayın Tunç, Anayasa’nın tam 184 kez değiştirildiğini ve maddeler arasında olan bütünselliğin kaybolduğunun altını çizdi.
Değindiği bir başka önemli husus da Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuruları, Danıştay ve Yargıtay’dan Yüksek Mahkeme’ye gelen hâkimlerin bakması gerektiğiydi. Teknik olarak bunun olması için de bir Anayasa değişikliği zorunluluğu var.
Sayın Tunç’un bunu söylemesinin sebebi ise hukuk formasyonu almayan Anayasa Mahkemesi üyelerinin, bireysel başvurularda farklı yorumlamalar yaptığı ve bu sebeple de Can Atalay örneğinde olduğu gibi Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasında çok keskin bir ayrılık yaşandığı.
Özellikle darbelerle mücadelede bu kadar bedel ödemiş bir siyasal iktidarın, muhakkak suretle sivil ve çerçeve bir anayasa yazımına öncülük etmesi gerektiğinin altını vurgulamak isterim.
Şimdi gelelim madde madde 8. Yargı Paketi neleri kapsıyor?
İkinci kez mükerrerlere müjdeli haber var. Bugüne kadar ikinci defa tekerrür hükümlerine tabi olanlar koşullu salıvermeden yararlanamıyor ve aldıkları cezanın tamamını ceza infaz kurumunda geçirmek zorunda kalıyordu. Yapılacak yeni düzenleme ile çift mükerrerler koşullu salıvermeden yararlanacak ancak mahkûm oldukları cezanın ¾’ünü ceza infaz kurumunda geçirmek zorunda olacaklar.
Denetimli serbestlik konusunda da yine radikal bir değişikliğe gidiliyor. Mevcut haliyle özel düzenlemelerin olmadığı dönemlerde, cezasının son bir yılı kalan kişiler denetimli serbestlikten yararlanabiliyordu. Taslak metinde ise koşullu salıvermeden yararlanmak için fiilen cezaevinde geçirilmesi gereken infaz süresinin ⅘’ini cezaevinde geçirmesi düzenlenmiş durumda. Yine denetimli serbestlikte geçirilecek süre azami olarak üç yıl ile sınırlandırılıyor.
Kanun bu haliyle yürürlüğe girerse, koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalması şartı kalkacak. Yani, denetimli serbestlik her hükümlüye aynı süreyle uygulanmayacak.
Yargıda sürelerde birlik oluşturulacak. Buna göre istinaf, temyiz, itiraz gibi süreler tebliğ ile başlayıp iki haftalık süreye tabi olacak.
Bir önemli değişiklik de hakaret suçlarında ön görülüyor. Sosyal medya hakaretleri sebebiyle yargıda oluşan yoğunluğun önüne geçilecek. Hakaret suçu hem uzlaşma kapsamından çıkarılıyor hem de ön ödemeye tabi tutuluyor. Buna göre, hakaret eden belirli bir ön ödeme yaparsa hakkında kovuşturma yapılmayacak.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), Anayasa Mahkemesince kaldırılmıştı. Yeni yapılan düzenleme ile HAGB kararlarına karşı istinaf ve temyiz yoluna gidilebilecek. Ayrıca HAGB verilen durumlarda suça konu eşyaların müsadere edilebileceği de yeni düzenlemede mevcut. Ayrıca sanık kabul etmese de hakkında HAGB kararı verilebilecek.
Bir günlük adli para cezası karşılığı en düşük 100-TL, en yüksek 500-TL’ye çıkarılıyor.
Bir diğer önemli düzenleme ise basit yargıla usulünde geliyor. Dosya üzerinden verilen basit yargılama da itiraz üzerine kararı veren mahkeme duruşma açıyordu. Yeni gelen düzenleme ile kararı veren mahkemeden bir sonraki sırada olan mahkeme duruşma açarak karar verecek.
Tabii bütün düzenlemeler bunlarla sınırlı değil. Yargı paketleri pek tabii ki önemli. Ancak ilk önceliğimizin yeni, sivil ve çerçeve bir anayasa hazırlamak olması zorunluluğunu unutmamak gerek.