İlyas İlbey: 'Türk mizahında algı değişti'

Oyuncu İlyas İlbey, "Türk mizahında birtakım şeyler değişti. Başka bir algı oluştu. Mizah biraz da amacından saptırıldı. Ucuz bir algı oluştu. Mizahın attığı bir ok olması lazım." dedi.

Tiyatro oyuncuları Yasemin Yalçın ile İlyas İlbey'in, 12 yıl sonra yeniden seyirciyi selamladıkları "Vee Perde" oyunu sezonu tamamladı.

Bakırköy’deki Sinema 74'ü, "Sahne 74" adıyla tiyatro sahnesi olarak hayata geçiren, "Vee Perde" oyunuyla 12 yıl sonra yeniden seyirciyle buluşan ikili, yeni sahnelerinin yanı sıra tiyatro ve çiftlik yaşamlarını AA muhabirine anlattı.

Tiyatro salonu açmanın büyük bir risk olduğunu dile getiren İlbey, "Ama bu bir gönül işi. İnsana, kültüre ve tiyatroya yatırım işi. Bunun da maddi karşılığı yok. Eğer kapital olarak bakarsanız, yatırdığınızı geri almanız mümkün değil." dedi.

Oyuncu İlbey, yerleşik salon fikrinin Yasemin Yalçın'ın hayali olduğunu ifade ederek, "Buraya gelen seyirci, 'Sahne 74'e gittik. Şahane bir oyun izledik.' demeli. Benim oyunum için de konuk oyunlar için de geçerli bu. Seyirci bu kapıdan memnun çıkmalı." ifadelerini kullandı.

İzleyicinin unutamadığı karakterler arasına giren "İtilmiş" ve "Kakılmış" tiplemelerinin ekranda görünmesinin ardından kadına şiddetin daha çok konuşulduğuna dikkati çeken sanatçı, şunları söyledi:

"Biz 1993-1994 yılında İtilmiş-Kakılmış tipini masaya yatırdığımızda da kadına şiddet vardı ama henüz göz önünde değildi. Ben Anadolu kökenli biri olarak zaten yaşadığım yörede bunu biliyordum. Bunlar tesadüfen masaya konulup yapılmış işler değil. Kadına şiddeti, kadının horlanmasını biz mizahi dille anlattık. Sokakta en sık karşılaştığım soru şuydu, 'Bu kadını neden bu kadar dövüyorsun?' Erkeklere cevabım çok basitti. 'Senin dövmemen için dövüyorum. Ben orada bir kötü örneğim.' diyordum. Bunu seyirci de biliyordu. Biz kadına şiddete parmak basıyorduk. İtilmiş Kakılmış’tan sonra kadına şiddet konuşulmaya başladı."

"Birbirimizin üzerinde emeğimiz var"

İlyas İlbey, konservatuvar yıllarından itibaren arkadaş olduğu Yalçın ile 33 yıldır devam eden evliliğine ilişkin de, "Biz birbirimizi büyüterek büyüdük. Birbirimizde emeği olan insanlarız. O emekle birlikte, iyi ve kötü günü birlikte geçtik. Çok açlık da çektik. Bunlar aşkla, sevgiyle ve dayanışmayla büyüdüğü zaman efsane bir şey oluyor." değerlendirmesinde bulundu.

Eşiyle sürekli ürettiklerinin altını çizen başarılı oyuncu, "Bizim seyircinin başka bir algısı, tarzı ve modası var. Günü geldiğinde hepimizi bekleyen bir gerçek, 'Modası geçti bunların.' düşüncesi olabilir. Bunu da olgunlukla karşılıyoruz." diye konuştu.

İlbey, Türk mizahında ucuz bir algı oluşturulduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: "Türk mizahında birtakım şeyler değişti. Başka bir algı oluştu. Mizah biraz da amacından saptırıldı. Hiçbir meslektaşımı eleştirmek amacıyla söylemiyorum. Herkesin yaptığı işe saygı duyuyorum. Ama ucuz bir algı oluştu. Mizahın attığı bir ok olması lazım. Mizahın görevi muhalefettir. Bugünün mizahında sadece gülmece var. Maalesef arkadaşlarımız kendi yaptıklarına seyirciden önce kendileri gülüyor."

Gelenek haline gelen ve Kel Hasan'dan İsmail Dümbüllü'ye, ardından sırasıyla Münir Özkul, Ferhan Şensoy ve Rasim Öztekin'e devredilen Dümbüllü'nün kavuğunun bir sonraki sahibinin bir kadın oyuncu olabileceğini söyleyen İlbey, "Oyuncu oyuncudur. Mesela, Perran Abla (Kutman), Demet (Akbağ), Yasemin Hanım, Oya (Başar) hayatı boyunca erkek de oynadı. Az önce kadın ve kadına şiddetten bahsettik. Sanatta da böyle mi oluyor acaba? Bu kavuk illa erkekten erkeğe verilecek bir gelenek midir?" ifadelerini kullandı.

İlyas İlbey, küçük kızının da sinema-TV bölümünde okuduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Kızım oyunculuk yapmak istiyor. Biz de kendisini yetiştirmeye çalışıyoruz. Yönetmen Yüksel Aksu'nun yanına sete gönderdik. Yüksel'in yaptığı çok güzel bir şey oldu. Hiç kimseye bizim kızımız olduğunu söylemeden onu setin arkasında koşturuyor. O sette Yüksel'in asistanları dahil hiç kimse onun bizim kızımız, Yüksel'in de yeğeni olduğunu bilmiyor. İşin zorluklarını, eziyetini öğrensin istiyoruz. Ataköy'den Samandıra'ya metrobüsle gidiyor."

Yaş almanın avantajlarına da işaret eden başarılı oyuncu, "İnsan, beden ve fizik olarak yaşlanabiliyor. Ama beynini taze tutabilirsen yaşlılık avantaj da getiriyor. Bir yığın tecrübe de arkadan gelebiliyor." ifadelerini kullandı.

"Sağlık olsun, tiyatromuz olsun"

Yasemin Yalçın ise Salon 74'ün kapısının farklı tiyatro ekiplerine de açık olduğunu kaydederek, "Sağlık olsun, tiyatromuz olsun, diyordum. Bu hayalimi gerçekleştirdim. Çok şükür diyorum. Ama burası seyirciyle buluşursa yaşayacak." ifadelerini kullandı.

Vee Perde oyununda tekrar sahneye çıkma arzusu içindeki yaşlanmış iki oyuncunun yaşadıklarını canlandırdıklarını kaydeden Yalçın, şu bilgileri verdi:

"Doğada her şey değişiyor. Bu değişime ayak uydurmak gerektiğini düşünüyorum. Bence, dimağ yorulduğu zaman, insan yaşlandığını algılayabilir. Ben de 53 yaşındayım ama hiç öyle bir şey hissetmiyorum. Dimağ yaşlanmadığı sürece, insan gençtir. Bir de genç düşünmeyi seviyorum. O yüzden ben (yaşlılığı) çok hissetmiyorum. Ama eminim gençler baktığında (yaşını) bayağı gösteriyor diyebilir."

Usta oyuncu, bir süre sonra seyirci tarafından unutulmayı olgunlukla karşıladıklarını kaydederek, "Unutulmak, eyvallah olabilir. Ama kaldığı yerden devam da etmeli. 'Biz bir dönem bunları seyretmişiz. Bu da varmış, ne güzelmiş.' denmeli. Yeşilçam'da Kemal Sunal ve diğer oyuncuları ne kadar tazelikte seyrediyoruz. Umarım bizim dönemimiz de böyle olur." şeklinde görüşlerini dile getirdi.

Sahneye koydukları oyunlar ve hayata bakışlarıyla geçmişten bugüne tüm sanatçılara "vefa" duygusu içinde olduklarını sözlerine ekleyen Yalçın, şöyle devam etti:

"Biz bu oyuna başlarken özellikle kişisel olarak vefa duygumuzu anlatmak istedik, geçmişten bugüne bütün sanatçıları anarak. Seyircide de bunu canlandırdığımızı düşünüyorum. Gerçekten çok büyük tepki ve alkışlar alıyor barkovizyonda onları gösterdiğimiz zaman. Biz de çok duygulanıyoruz. Aynı zamanda onları fotoğraflarıyla da fuayemize getirdik."

"Mizahın derdimize dokunuşları olması gerek"

Yalçın, geçmişten bugüne mizahın değişmediğini, formülünün de belli olduğunu ifade ederek, "Mizahın derdimize dokunuşları olması gerekir. O yüzden de Yasemince'nin biraz iz bıraktığını düşünüyorum." dedi.

Dümbüllü'nün kavuğuna da değinen başarılı oyuncu, kavuğun bir kadın sanatçıya verilmesinin güzel olacağını sözlerine ekleyerek, "Ayşen (Gruda) ablayı kaybettik. Şimdi o kavuk Ayşen Abla'nın kafasında olsaydı daha güzel yolcu etmez miydik? Hepimiz mutlu olmaz mıydık?" ifadesini kullandı.

Yasemin Yalçın, uzun yıllardır yaşamlarını sürdürdükleri çiftliğe ilişkin de şöyle konuştu:

"Beraber koyunlarımıza, kuzularımıza çobanlık yapıyoruz. Atlar ve 12 tane köpeğimiz var. Tiyatroya vakit ayırdığımızdan bir süredir gidemedik. Çok özledim. Sanatçı arkadaşlarımızı arada bir yazın ağırlıyoruz. Silivri'nin bir köyü olduğu için uzak düşüyor. Herkes çalışıyor. Sevip gelemeyen de var tabii."

Geleneksel Türk tiyatrosuna özlem duyduklarını ve bağlı olduklarını kaydeden Yalçın, ikinci oyunlarının geleneksel Türk tiyatrosunu yansıtan bir müzikal olacağını dile getirerek, bu konuda çok heyecanlı olduklarını kaydetti.

Sonraki Haber