Akşener'den EYT sözü
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM'deki grup toplantısında "İYİ Parti iktidarının ilk yılında, millete nasıl el uzatılırmış, EYT’li kardeşlerim nasıl ferahlatılırmış göreceksiniz" dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuştu.
Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle:
Biz şuna inanıyoruz: Hayatın ve kaderimizin karşımıza çıkardığı engeller, azimle, mücadeleyle aşılır. Ancak, beceriksizliğin, nasipsizliğin çıkardığı engeller, hayatlarımızda büyük yaralar açar, büyük izler bırakır. Bir toplumun medeniyet ölçüsü, o toplumun, dezavantajlı bireylerinin karşılaştığı zorluklardır. Onlar ne kadar zorlanıyorsa, medeniyet o kadar yaralı demektir. Onların hayatı ne kadar kolaylaşıyorsa, o ülkede medeniyet yükseliyor demektir. Bu noktada adım atarken, kararlı olmak, cesur olmak gerekir.
EYT açıklaması
Daha önce de defalarca ifade ettiğim gibi; medeniyet yolunun taşlarını, sadece cesurlar döşer. Biz, eğitimden, günlük yaşama kadar her alanda, engelli kardeşlerimizin hayatını kolaylaştırmanın, bu yola taş döşemek olduğuna inanıyoruz. Bunun gereğini yapacağımızdan hiç şüpheniz olmasın…Bugün grup toplantımızda, ülkemizin kanayan bir başka yarasının mağdurları var. Emeklilikte “Saray’a” takılan kardeşlerimiz aramızda. Yandaş vakıflara, derneklere, ajanslara akıtacak milyonları bulabilen, geçmediğimiz köprüler, gitmediğimiz yollar, yatmadığımız hastaneler için müteahhitlere ödeyecek parayı bulabilen, kendine saray yaptıracak parayı bulabilen, Sayın Erdoğan’ın, “Seçim kaybetsek dahi o iş olmaz.” diyerek, itip kaktığı EYT’liler aramızda. Sizler de hoş geldiniz, şeref verdiniz…EYT meselesi, ailelerle birlikte, milyonlarca vatandaşımızı mağdur ediyor. İtip kakarak, yok sayarak, her şeye bulduğun parayı milletinden esirgeyerek, sonuç alamazsın Sayın Erdoğan. Kademeli bir çözüm planı mümkün. Sağlık hizmetlerinden yararlanmalarını sağlamak, ilk adım olabilir. Türkiye’nin, bu kadar büyük bir yarayı tedavi edecek imkanları var. Yeter ki niyet olsun. Yeter ki yüreğiniz, milletimizle birlikte atsın… “Bizden önceki bir uygulama” diyerek işin içinden sıyrılamazsınız. Ülkeyi yönetiyorsanız, sizden önce ya da sizden sonra, bütün dertlere çare bulmak zorundasınız.
EYT’li kardeşlerimi rahatlatmak, dertlerine deva olmak, öyle anlatıldığı, öyle şişirildiği gibi zor değil.
Evet, bir maliyeti var. Ama Türkiye’nin, o maliyeti göğüsleyecek imkanları da var. Bakın ben maliyet diyorum, onlar yük diyor. Milleti, kendi hazinesine yük görmek de ne demek? Para milletin, hak milletin. Siz kim oluyorsunuz da, benim milletimi, kendi hazinesine yük sayıyorsunuz?
Kodaman 5 müteahhit sıkışmaya görsün, Kamu bankalarını seferber edip, bir kalemde 500 milyonluk vergiyi silip, çare buluyorsunuz. Sıra vatandaşa, sıra millete geldi mi, “Olsa dükkan senin.” deyip sıyrılmaya çalışıyorsunuz.
Sizi, para babaları seçmedi efendiler! Sizi millet seçti. Ya milleti göreceksiniz, ya da yoldan çekileceksiniz. Bunun başka yolu yok.
Bu kürsüden açıkça ilan ediyorum;
İYİ Parti iktidarının ilk yılında, millete nasıl el uzatılırmış, EYT’li kardeşlerim nasıl ferahlatılırmış göreceksiniz.
Eş, dost, kodamanlar değil, “Önce milletim” derseniz, bu yarayı tedavi edersiniz. Nasıl geçen haftaki sözümü dinleyip, Fabrika bacalarına filtre takmayı erteleyen kararı veto ettiniz, Ve milletin yararına bir karar verdiniz; EYT’liler konusunda da; ya sözümü dinleyip, gerekeni yapacaksınız, Ya da biz geleceğiz, biz yapacağız!
"Tarifeli seferle gitseniz, sırmanız mı dökülür?"
Değerli milletvekilleri; Milletimizin derdine, sözüm ona kaynak bulamayanlar, şatafata kaynak bulmakta çok becerikliler. Şimdi sizi çok uzaklarda bir yere, Afrika ülkesi Cibuti’ye götüreceğim.
Peki neden? Bir açılış töreni için. Cibuti’de, Afrika Parlamentolar Birliği’nin bir toplantısı varmış. Meclis Başkanı ve bazı milletvekilleri oraya gidiyor. Devlet işidir, gidecekler tabi. Bu arada, Diyanet İşleri Başkanı ve ekibi de gidiyor… Neden? 2. Abdülhamid Han’ın adının verildiği bir Cami yaptırmışız. Onun açılışını yapacaklar. Ne güzel, Allah razı olsun.
Ama nasıl gidiyorlar biliyor musunuz? Özel bir uçak kiralıyorlar. 22 bin dolar yakıt masrafı, 108 bin dolar da kiralama ücreti var, Toplamda 744 bin liralık bir seyahat.
Be vicdansızlar! EYT’liye geldi mi, metelik yok; ama vatandaşımın yokluktan intihar ettiği memlekette, şatafatlı özel uçaklarla Afrika seyahati yapıyorsunuz. Tarifeli seferle gitseniz, sırmanız mı dökülür?
Tarifeli seferle gitseler, maliyet 70 bin lira. Ama beyler israfsız, şatafatsız yapamıyor, 10 katı parayı savurmadan rahat edemiyorlar.
Bir asgari ücretli çalışanımız, ayda 326 lira vergi veriyor. Bu seyahat, 2280 işçimizin, bir aylık vergisi demek. Yazıktır, günahtır. 10 kişi bir yere gideceksiniz, 2280 işçinin vergisini harcıyorsunuz. Millete gelince de “Para yok”
'İstanbul'un suyu' tartışması
Aziz milletim; Bu heyetin gezisinden öğrendik ki, Cibuti’ye, bir de baraj hibe ediyormuşuz. Öyle gıda yardımından falan bahsetmiyorum, bildiğiniz baraj. El insaf. Memlekette, “Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana”, bu beylerin işi caka satmak… Kim bilir hangi yandaş müteahhit, kaç milyona yapacak? Baraj demişken, şu İstanbul’un su meselesine de değinelim.
Biliyorsunuz, Sayın Erdoğan, çıktı dedi ki; “İstanbul’un durumu hiç iyi değil.
Bu gidişle birkaç aya suyu kalmaz." Aynı Sayın Erdoğan, 30 Mart 2019’da, yani daha 8 ay önce demişti ki; “İstanbul’un su sorununu çözdük. Taaa Sakarya’dan su getiriyoruz.
2040 yılına kadar İstanbul’un su sorunu yok.” Aynen böyle demişti.
Melen Çayı üzerine bir baraj yapmaya kalktılar. 2 milyar liraya yakın para harcadılar. Zemin çalışmaları iyi yapılmadığı için, baraj bir türlü devreye girmiyor. 16 milyonluk kente, nefes aldıracak barajı yapamayan iktidar, Afrika’nın Cibuti’sine baraj yapmakla övünüyor. Sen önce İstanbullunun işini, milletinin işini hallet, sonra gider Cibuti’de hava atarsın…
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi eleştirisi
Aziz milletim; Öyle ucube bir sistem uydurdular ki, senin olan her şeyi kendilerinin zannediyorlar. Öyle ucube bir sistem uydurdular ki, hiç hesap vermeyeceklerini, milletin bu hesabı görmeyeceğini zannediyorlar. “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye bir icat uydurduk; Memleketi iki dudağımızın arasına mahkum ederiz, Meclisi yok sayar, adaleti geciktirir, Kimseye kulak vermez, kimseye hesap vermez,
Saraylarımızda, uçaklarımızda, lüks arabalarımızda günümüzü gün ederiz.” diye düşünüyorlar. Bu devran böyle gidecek sanıyorlar…
Hayır! Bu devran böyle gitmeyecek. Aziz Türk milleti, adı üzerinde, Milletin Meclisi’nin, Yani iradesinin saf dışı bırakılmasına rıza göstermeyecek. Yüzbinlerce dolara mal olan, şatafatlı gezilere daha fazla sessiz kalmayacak. Dişinden tırnağından artırdıklarıyla, “Devletimi iyi temsil etsinler.” diye her türlü imkanı veren bu aziz millet, devlet saygınlığını yerle bir eden, bu şımarıklığa artık geçit vermeyecek. Artık “Yeter!” diyecek. “Söz benimdir, söz milletindir!” diyecek. Değerli milletvekilleri, sevgili gençler;
Bakın; bu nobranlığın, bu şımarıklığın, bu israfın, bu had bilmezliğin, milletçe yaşadığımız, bu geçim sıkıntısının sebebi; Devleti çiftliğe çeviren; bu ucube yönetim biçimidir, bu sempatikleştirilmiş tek adam rejimidir, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’dir. Ak Parti hükümetleri içinde, en büyük sıkıntı ve zorluklarla karşılaşılan dönem, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dönemidir.
“Bu sistemle Türkiye şaha kalkacak.” dediler, milletimizin de, ülkemizin de, belini büktüler, sırtını yere vurdular. Türkiye’ye şampiyonluk vadettiler, ama memleketi küme düşürttüler.