KAAN…

1 Mayıs Pazartesi günü Ankara Kahramankazan’da Türk Savunma ve Uzay Sanayii'nin merkez üssünde son derece anlamlı bir tören vardı. İşin siyasi hiçbir polemiğine girmeden, sergilenen harp silah araç ve gereçleri her vatanseverin yüreğini kabartacak türdendi.

Sonuçta bunlar yoktu.

Cumhuriyet tarihimiz boyunca arayıp da bulamadığımız yitik mallarımızdı. Son yüzyıllık evremizde Savunma ve Havacılık alanında (özellikle stratejik sistemlerde) üretim, atılım, bağımsızlık pek çok kereler denenmiş ama muvaffak olunamamıştı. Hem içeriden hem de dışarıdan kaynaklanan pek çok neden, manipülasyon, baskı ve doğal, zorunlu, ehven-i şer gerekçelerle Türkiye özelikle yüksek teknoloji gerektiren silah platformlarında, sistemlerinde, sofistike mühimmatlarında dışarıya bağımlı kalmış, bağımlılıktan güdümlülükten kurtulamamıştı.

Yapmak zorunda kaldığı mücadeleler, bağımlılığın ürettiği can yakıcı sonuçlar, dökülen Mehmetçik ve sivil kanı, bunlardan çıkartılan dersler, arayış ve ortaya koyduğu muhakemelerle şimdi Türkiye büyük bir atılım içerisinde…

Millî siyaset ve strateji üretmede prangalarını kırma çabasında.

Başarabilir mi?

Neden olmasın.

Bugün ilklerini görsek bile bu ilklerle birlikte, Türkiye artık bunu başarabileceğini ispatlamış bir ülke.

Ama bunun için öncelikle kırılganlık yaşamayacak bir siyasi ve kamusal iradeye ve bir sürdürülebilirliğe ihtiyaç var. Son derece pahalı olan yatırımlara ve AR-GE çalışmalarına devam etmek zorunlu. Bir diğer tarafıyla irade, bu projeleri engellemek için fırsat kollayan bağımlılık peşindeki iradelerinin baskı, manipülasyon ve tuzaklarını engellemek için gerekli.

Sonuçta gerçek anlamda tam bağımsızlığın ve aydınlık bir geleceğin yolu, bağımsız ya da (en azından) karşılıklı bağımlılık üreten savunma sanayinden geçiyor. Eğer siz savunma sanayinde bağımlılık üretiyorsanız, (terörle mücadele dahil) kendi öz mücadelelerinizi dahi ancak prangalarınızın izin verdiği ölçüde gerçekleştirebiliyorsunuz.

Öyle ya, yapmak zorunda kaldığımız terörle mücadelede dahi nasıl baskılarla, engellemelerle, açmazlarla, manipülasyonlarla karşı karşıya kaldığımız ortadadır. Buna bakarak kendi hedefleriniz, idealleriniz, millî siyaset ve stratejiniz doğrultusunda yapmak zorunda kalacağınız, kalabileceğimiz mücadeleleri şöyle bir muhakeme edin.

Askerlikte temel bir kural vardır: “Yığınak olmadan strateji olmaz!”

Bağımlılığın bedeli dökmek zorunda kaldığınız Mehmetçik kanıdır. Ne kadar çok bağımlılık, o kadar dökülecek evlat kanı. Ne kadar bağımsızlık, o kadar az dökülecek Mehmetçik kanı.

Bunun daha ötesi utanç verici bir hezimet!

***

Güneydoğu’da mücadele edenler, bir SİHA’nın bir komando taburu seviyesinde bir kuvvet çarpanı olduğunu iyi bilirler. Yani terörle mücadele alanlarında sadece bir SİHA ile bir komando taburunun başarabileceği bir görevi başarabildiğimiz görülmüştür. Hem de hiçbir Mehmetçik’in canını riske atmadan. O yüzden üretilen, üretilecek, üretilebileceği ispat edilen ağır taarruz helikopteri ATAK-2’nin, ANKA-3’ün, Hürjet’in, Gökbey’in ve Millî Muharip Uçağımız KAAN’ın değeri ve anlamı büyüktür.

Hele ki Millî Muharip Uçağımız KAAN.

***

Stratejik katmanın bir aygıtı olan KAAN, öncelikle bir caydırıcılık üretecek. Türkiye’ye karşı husumet, mücadele ve düşmanlık üretmek isteyenler öncelikle KAAN’ı hesaba katmak ve çözüm üretmek zorunda kalacaklar. Çünkü KAAN, stratejik katmanın bir denge ve üstünlük aracı. Ülkeler olası bir mücadelede öncelikle stratejik üstünlük sağlayacak sistemlere sahip olmak isterler. KAAN, üzerinde taşıdığı sistem ve mühimmatlarla hem bağımsız hem de ağ merkezli harekâtta entegre olduğu diğer sistem ve platformlarla birlikte bunu sağlayacak. Yapay zekâ ve nöral ağ desteğiyle arttırılmış muharebe gücünün başat unsuru olacak.  

***

ANKA-3, havada ve karada dost düşman tanıma kabiliyetiyle, kuyruksuz yapısı ile radarda daha az görünürlüğüyle, yüksek faydalı yük taşıma kapasitesiyle, jet motoru sayesinde daha yüksek hızıyla; çok daha etkin keşif gözetleme ve istihbarat görevleri yapabilecek, farklı hava, yer mühimmatları ile özellikle RF (radyo frekans) yayını yapan radar ve hava savunma füze sistemlerine taarruz gerçekleştirebilecek; hava-hava mühimmatları ile karşı hava araçlarına (yani düşman helikopter, pervaneli uçak ve İHA’larına karşı) av taraması yapabilecek. Yani, tabiri caizse, düşük hıza sahip düşman hava araçlarına havada pusu kurabilecek, baskın yapabilecek, derin harekâtların altına imza atabilecek. Ayrıca dost unsurlarla birlikte entegre operasyon ve haberleşme rölesi gibi birçok görevi yerine getirebilecek.

Üstüne ANKA ve AKSUNGUR SİHA’larımızla birlikte aynı yer sistemleri ile kontrol edilebilme özelliği var.

***

Ağır Taarruz Helikopteri ATAK-2.

Bu helikopterden yapabilen dünyada üç ülke var. Biri artık Türkiye. Terörle mücadelemizin özgün bir çözümü de demek mümkün. Terörle mücadelenin zorluklarından, mücadele alanların iklim, irtifa, olumsuz hava koşulları ve aranan faydalı yükün baskılayıcı limitlerinden çıkartılan derslerin uygulandığı Türkiye’ye ait bir çözüm. Artırılmış faydalı yük ve mühimmat kapasitesi, modern aviyonik sistemleri, düşürülmüş lojistik maliyet ve yüksek performans hedefleriyle ortaya çıkan bir platform. Taarruz taktik ve keşif helikopteri alanındaki ağır sınıf taarruz helikopterlerinin standart özellikleriyle Türkiye’nin terörle mücadelesinin ve askeri aklının ürettiği tecrübesinin derinleştirmiş bir ürünü olarak envanterdeki yerini alacak.

***

Hürjet.

Temelde bir eğitim uçağı olmakla birlikte aynı zamanda yakın hava desteği sağlayan muharip bir uçak. Küçük bir F-16 kıvamında diyebilirsiniz. Ayrıca şu an kullandığımız jet tekâmül uçakları T-38’lerin ve Akrotim gösterilerinde kullandığımız F-5’lerin yerini alacak. Millî Muharip Uçak KAAN başta olmak üzere beşinci nesil savaş uçaklarının pilotlarının yetiştirilmesinde kullanılacak.

***

Her bir platformun oluşturulmasında harcanan emek, gayret, bilgi birikimi, mücadele azmi ve iradesi, yatırım ve AR-GE çalışması çok büyük. Sadece KAAN için dünyada sayılı ülkede bulunan yıldırım test tesisi, radar kesit alanı test tesisi, rüzgâr tüneli tesisi gibi altyapılar oluşturuldu. Hürjet’le birlikte Iron Bird (Demir Kuş) test tesisi, mühendislik ve eğitim simülatörleri, yakıt test tesisi, kuş çarpma test tesisi gibi tesisler ülkemize kazandırıldı. Buna kanopi mekanizma dayanıklılık, çevresel kontrol sistemi ve aksesuar dişli kutusu üretimi gibi kabiliyetler eklendi. Proje geliştirme kapsamında jet uçağı uçuş kontrol sistemi, uçuş kontrol bilgisayarı, active side stick ve eyleyici kontrolcüsü geliştirilmesi, eyleyici entegrasyonu ve ataletsel sensör gibi sistemler millî imkânlarla geliştirildi.

Yani sizlerin o gördüğü platformların altı, ağzına kadar fedakârlık dolu. O yüzden kıymetini, anlamını ve sürdürülebilirliğin önemini bilmek zorundayız.

***

Türkiye jeopolitik katmanda ve değişen dünya düzeninde (çok kutuplulukta) bir yola çıktı.

Jeopolitikte "çıktığınız bir yolu bitirmek" gibi temel bir kural vardır. Ben vazgeçtim diyemezsiniz. Silahlarımızı indirdim, mücadeleden vazgeçtim diyemezsiniz. Silahlarınızı indirseniz bile "silahlarını indirdi" demezler, sizi oracıkta vuruverirler.

O yüzden çıktığımız yol, yürünmesi, bitirilmesi gereken elzem bir yoldur.

Türkiye, coğrafyamız, Türk dünyası, insanlık ve gelecek için.

KAAN’ın isim babası, Türklerin atası Oğuz Kaan’ın dediği ve geçtiğimiz günlerdeki yazımızda değindiğimiz gibi: “Gök kubbe çadırımız, güneş bayrağımızdır.”

Türkiye’nin, Türk dünyasının ve insanlığın aradığı budur.