Karadeniz'de tuzağa düşmeyelim!

Geçtiğimiz çarşamba günü, yani 24 Mayıs 2023’de Rus medyası Karadeniz'de Türk Akımı boru hattını korumak üzere keşif gözetleme görevi yapan Ivan Khurs istihbarat gemisine Ukrayna’ya ait üç silahlı insansız deniz aracı (SİDA) tarafından İstanbul Boğazı’nın 140 km kuzeydoğusunda saldırı düzenlendiğini, geminin saldırıdan hasar almadan kurtulduğunu bildirdi.

Daha sonra Rusya Federasyonu Savunma Bakanlığı da bu yönde açıklamada bulundu.

Ivan Khurs istihbarat gemisi

Türkiye’de bazıları bu haberin doğruluğunu dahi teyit etmeden;

- Rusya yanlıları “Vay efendim Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) içerisinde Ukrayna’nın böyle bir saldırıyı yapması kabul edilemez vesaire…”

- Batı yanlıları da “Vay efendim Rus gemileri bizim Münhasır Ekonomik Bölgemiz (MEB) içinde nasıl olur da boru hattını korumak için keşif, gözetleme ve karakol görevi yapar" diye yazmaya, söylemeye başladılar.

Öyle ki bu şekilde yazan ve söyleyenlerin hiçbiri ne deniz hukukundan ne de silahlı çatışma hukuku kurallarından bahsetmiyor...

Ya bilmiyorlar ya da işlerine gelmiyor…

Ya bilerek ya da bilmeyerek Rusya-Ukrayna arasındaki savaşta Türkiye’yi taraf yapmak istiyorlar…

Maalesef münhasır ekonomik bölgede yürütülebilen yabancı askerî faaliyetlerin hukukî ve teknik boyutlarını dahi bilmeyen sözde bazı uzmanlar (!)  bir takım hatalı ya da kasıtlı yanlış yorumlarda bulunarak toplumu da yanlış yönlendirebiliyor…

Yani şu ana kadar Atatürk’ün çizdiği “Türkiye Cumhuriyeti menfaatlerini gözetecek şekilde tarafsız Karadeniz politikası” ilkesine uygun yürütülen politikanın değiştirilmesini ve taraf olunmasını istiyorlar…

Ya Rusya ile ya da Ukrayna ile karşı karşıya gelinmesini hedefliyorlar…

Yani etrafımızdaki ateş çemberi yetmezmiş gibi bir de kuzeyimizde, Karadeniz’de aralarında problem yaşayanlarla bizim de ilişkilerimiz bozulsun,  başımız belaya girsin istiyorlar…

Türkiye’nin bundan ne çıkarı olacaksa?

Maalesef mandacılık işte böyle bir zihniyet!

Şimdi biz iddia edilen bu saldırı olayını Türkiye açısından deniz hukuku ve silahlı çatışma hukuku kapsamında soru ve cevaplarla açıklayalım ki kurulan tuzaklara düşmeyelim.

1. İddiaya göre Ivan Khurs gemisine saldırı nerede gerçekleşti?

Rus medyasının Rusya Savunma Bakanlığı yetkililerinin iddialarına dayandırdıkları haberlerine göre, Ivan Khurs gemisi İstanbul Boğazı’nın 140 kilometre kuzeydoğusunda saldırıya uğradı.

İddia edilen saldırının gerçekleştiği konum Türk Münhasır Ekonomik Bölgesi içerisinde kalıyordu.

 Kuzey Akımı Boru Hattı'na yapılan saldırı üzerine 29 Eylül 2022’de, “Türkiye ve Rusya’nın bu olaydan sonra Türk Akımı Boru Hattı'na korumak için gerekli tedbirleri alma ihtiyacı vardır. Özellikle Bulgaristan kıyılarına yakın bölgelerden geçen güzergaha bilhassa dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum” demiştim…

İddia edilen saldırının tam da işaret ettiğim yerlerde olması, bu işin arkasında Ukrayna’dan başka, hatta Karadeniz’e kıyıdaş olmayan güçlerin olabileceğini de akla getiriyor…

2. Peki Ivan Khurs gemisinin o bölgede ne işi vardı?

Rus Savunma Bakanlığı olayın ardından 24 Mayıs 2023’te yaptığı açıklamada, “Ivan Khurs İstihbarat Gemisi Türkiye Cumhuriyeti'nin münhasır ekonomik bölgesinde yer alan Türk Akımı doğalgaz boru hattının işletme güvenliğini sağlamak üzere görev yapıyordu" diyordu.

3. Rus savaş gemisi "Ivan Khurs" Türkiye'nin Münhasır Ekonomik Bölgesi'nde (MEB) faaliyet gösterebilir eğitim ve tatbikat yapabilir mi?

1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) madde 58'e göre, denize kıyısı olsun veya olmasın, bütün devletler diğer devletlerin münhasır ekonomik bölgelerinde açık deniz seyrüsefer serbestîlerini 1982 BMDHS’nin ilgili hükümleri çerçevesinde kullanabilmektedir.

Yani MEB; ekonomik faaliyetler dışında seyrüsefer açısından açık deniz, yani uluslararası su statüsündedir.

Diğer devletlerin askerî gemileri, diğer devletlerin iç su ve karasuları dışındaki deniz alanlarında tatbikat, eğitim, keşif ve gözetleme gibi faaliyetleri icra edebilirler.

Dolayısıyla bir devletin MEB’inde diğer devletlerin askerî gemilerinin tatbikat, eğitim ve benzeri faaliyetler yapmasına engel bir düzenleme yoktur.

Bu durumda Rus ya da diğer devlet savaş gemilerinin MEB’imizde bu tür faaliyetler göstermesi MEB haklarımızın ihlali anlamına gelmez.

Bununla birlikte sondaj ve sismik araştırma gemilerimizin yerine savaş gemilerimizin MEB’imizde tatbikat yapması da MEB haklarımızı kullandığımız anlamına gelmez.

MEB hakkının kullanımı için ekonomik faaliyet göstermek, sismik araştırma ya da sondaj yapmak, kaynak aramak, çıkarmak, kullanmak gereklidir.

Dolayısıyla bu iddia edilen saldırı olayı bağlamında, MEB haklarımızın tartışmaya açılması ve hatta ihlal edildiği son derece yanlıştır ve Türkiye’nin çıkarına değildir.

4. Karadeniz’deki Türk Akımı Boru Hattı'nın mülkiyeti kime aittir?

01 Aralık 2014 tarihinde imzalanan Türk Akımı Boru Hattı Mutabakat Muhtırasına göre boru hatlarının deniz altındaki kısmının yapımı ve mülkiyeti Rus Gazprom’a aittir.

5. 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne (BMDHS) ve deniz hukukunun diğer mehazlarına göre Türkiye boru hatlarını korumakla mükellef midir?

Ne 1982 BMDHS’de, ne de diğer ilgili konvansiyonlarda boru hatları ve kabloların korunmasıyla ilgili sahildar devlete sorumluluk yükleyen herhangi bir açık ve özel hüküm ya da husus bulunmamaktadır.

Ancak elbette boru hattı ve kablolar sahildar devlete ait ise korunmalıdır. 

Bununla birlikte boru hattının sahibi sahildar devlet değil ama bu boru hatlarından faydalanıyorsa, bu boru hatlarının sahibi devlet ile birlikte boru hatlarının korunmasına katkı sunabilir.

Bu özel durumda ise boru hatlarının mülkiyeti Gazprom’a yani Rusya Federasyonu’na aittir.

Rusya, Türkiye topraklarına gazı ulaştırmakla mükelleftir.

Bununla birlikte boru hatlarının zarar görmesi Türkiye’ye ulaştırılan doğalgazın kaybına ve dolayısıyla ekonomik zararlara yol açabilecektir.

İşte daha önce de önerdiğim gibi, boru hatlarına yapılabilecek sabotaj ve saldırılardan Türkiye’nin zarar görmemesi için deniz altındaki boru hatlarının korunması için ilgili ülkeler ile iş birliği yapılmasında fayda vardır.

6. Peki iddia edilen bu saldırıyı yapan devletin kimliği belli midir?

Her ne kadar 24 Mayıs 2023’ten itibaren iddia edilen saldırının faili Ukrayna olarak dillendirilse de bu suçlamanın ana kaynağı Rus medyası olarak karşımıza çıkıyor.

Rus medyası haricinde ise bu saldırıyı Ukrayna’nın gerçekleştirdiğini kanıtlayan resmî ve somut bir delile henüz ulaşılmış değil.

Üstelik Ukrayna da böyle bir saldırıyı yaptığını henüz açıklamış değil…

Aslında böyle bir saldırı yapılıp yapılmadığına dair de somut bir kanıt da yoktur…

Bu saldırı iddiası gerçek midir yoksa bir propaganda ürünü müdür?

Bunun da tespiti gereklidir.

7. Türkiye’nin bu olaya müdahil ve taraf olmasını gerektiren bir durum var mıdır?

Hâlihazırda iddia edilen saldırı boru hattına değil, boru hattını koruduğunu iddia eden Rus gemisine yapılmıştır.

Boru hattının zarar gördüğüne dair bir bilgi de yoktur.

Bu durumda Türkiye’nin olaya müdahil olmasını gerektiren bir durum da yoktur.

Konu; Rusya ve saldırıyı düzenleyen kim ise onun arasındadır.

Türkiye’nin ne Rusya ile ne de Ukrayna ile arasını bozacak ortada somut bir hukuki ya da başka boyutta bir durum yoktur.

Atatürk’ün işaret ettiği şekilde Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarını gözetecek şekilde Karadeniz’de tarafsız ve herkesle dost olmayı öngören politikamızı, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da yürütmeye devam etmeliyiz!

“Tahıl Koridoru” izlenen bu politikanın sonucu ve büyük bir diplomatik başarıdır.

Emeği geçen herkesi kutluyorum.

Aman tuzağa düşmeyelim!

Allah Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni sonsuza dek korusun!