Kiçir Hable-Kamışçık...
Asıl hikâyeleri, hem de en gerçek olanından, depremin yaşandığı bölgede; o acının, yıkımın tam ortasında kalanlar yazdı. Onlara uzanan ve bunun için gecesini gündüzüne katan, elini taşın altına koyan, ter akıtanlar da tanık oldu bu trajediye. Ama şu var ki dayanışmanın gücünü hep birlikte hissettiler; bir olmanın, tek yürek olmanın, millet olmanın gücünü.
Size o hikâyelerden birini anlatayım. İçindeyim çünkü.
Kütahya’nın Simav ilçesine gidin önce. Sonra 45 kilometre yol kat edip 1190 rakıma çıkıyorsunuz. Kiçir Göleti yakınlarında, Akdağ eteklerinde göreceksiniz, çevresi çam ormanlarıyla kaplıdır.
Kiçir Hable’dir orası. Kiçir Köyü yani.
Hable, Çerkeslerin yaşadığı yer ya da köy anlamına gelir.
Evet, orası bir Çerkes köyü.
Köy halkı geçimini ormancılıktan sağlar.
KAMIŞÇIK ise Kahramanmaraş Göksun ilçesine bağlı, 200 haneli bir köy.
Orası da bir Çerkes köyü. Tıpkı Kahramanmaraş’ın diğer 28 Çerkes köyü gibi.
Neredeyse hiçbirinde taş taş üstünde kalmadı.
Kamışçık’ta 190 ev tamamen yıkıldı. Beş ev kullanılabilir halde, diğerleri de hasarlı.
Bu iki köyü, Kiçir Hable ile Kamışçık Hable’yi bir araya getiren işte bu deprem oldu yeniden.
Şüphesiz 159 yıl öncesinden farklı her şey.
Çerkeslerin bir ata vatanı var Kafkasya’da ama şu anda içinde yaşadıkları bir de ana vatanları. Ve o ana vatanın kucaklayan bir devleti. Daha da önemlisi Türkiye’nin dört bir yanında yürekleri onlarla birlikte çarpan Çerkes hemşerileri var. Olağan dönemlerde birbirleriyle pek de geçinemeyen Çerkes dernekleri, işadamları öyle hızla örgütlendiler ve çalışmaya başladılar ki bu dayanışmayla her felaketin altından kalkacağını ispat ettiler.
Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz Nadir Yamaç, benim yakın dostum; o yıkılan Kamışçık köyünden. Dün karşılıklı ağlayarak konuştuk. Anlattı olanları ve yapılanları. Çerkes Dernekleri Federasyonu, Kafkas Dernekleri Federasyonu, Kafkas Vakfı, Uluslararası Kafkas Derneği’nin aralıksız ve soluksuz çalışmalarını.
Sonra depremin ilk gününden itibaren orada olan Uluslararası Kafkas Derneği’nden Oğuz Berk’le konuştum. Yaklaşık 300 bin liraya yakın yardım toplanmış. Yapılacak işler için çok sınırlı bir miktar ama Oğuz Berk’in inanılmaz yaratıcı girişimciliğini bildiğimden anlattıklarına şaşırmadım.
Gıda yardımları yeterince gittiğinden sobaya ve oduna ihtiyaç olduğunu tespit ediyor.
Oğuz, önce Kiçir Hable muhtarı Rauf Buhan’ı arıyor. Sadece “Isınacak oduna ihtiyaç var” demesi yetiyor, telefonu kapatıyorlar.
Muhtar Rauf Bey, köydeki kadın, erkek, çoluk çocuk; herkesin eline birer balta, testere, hızar verip onları köye tahsis edilen orman bölgesine sevk ediyor. Sonuç aşağıdaki fotoğraflarda.
Köylerin soba ihtiyacını karşılayacak kişi de bellidir Oğuz’un kafasında; fabrikatör Hasan Basri Özdamar. Dünyanın en iyi insanlarından biri. Çünkü Albert Einstein’ın dediği gibi; dünyada ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dili farklı insanlar değil; iyiler ve kötüler var.
Hasan Basri Özdamar’ı benim eski bir röportajımdan (*) hatırlayanlarınız çıkacaktır. Verimi ve yakıt tasarrufunu yüzde 52’ye çıkaran HBO motoru yapan bir isim. İnsansız hava araçlarının 46 bin feet yüksekliğe çıkmasına imkân sağlayan ve üniversitelerde doktora tezi olan yüzde 100 yerli motorun mucidi bir isim.
Hasan Bey tam 510 elektrik sobasını, bir kısmını kendisi bağışlayarak ve kalanını da maliyetine teslim ediyor.
Gıda yardımlarının ardı arkası kesilmiyor.
Nadir Yamaç Facebook hesabından bir fotoğraf paylaşmış.
“Çayım ve şekerim bitmişti. Dün yüzlerce kolinin içinden tam da istediğim gibi 1 kilo çay,1 paket küp şekeri görünce sevindim tabii. Yanında iki adet 0,5 litrelik pekmez, bir adet şişe içinde el yapımı biber turşusu vardı. Bu güzel hediyeyi yapan Setenay Guaşe'miz;(**) canım ablam, bacım, annem… Birbirimizi tanımıyoruz ama emanetin yerine ulaştı, depremzede Ponej Nadir YAMAÇ'ta. Allah senden razı olsun.”
Çerkesleri anlattım size.
Oysa deprem sağcı-solcu, Alevi-Sünni, Türk-Kürt, Laz-Çerkes, zengin-fakir demeden herkesi vurdu.
Oğuz yazmış. Derneklerine Avustralya’dan 2 bin 500 lira bağış gelmiş. Öğrenmiş ki Kayserili Alevi bir hemşerisi. Göksun’a gönderdikleri bir tır yardımın Alevi köylerine dağıtılması gibi.
“Kul kula vesiledir. İşte buna ortak kader deniyor.”
Kötülükten beslenenler zehirli dilleriyle bizim birbirimize inancımızı, ortaya koyduğumuz dayanışmayı yok etmek, STK’ların, gönüllülerin ve devletin tüm kurum ve kuruluşlarıyla gösterdiği çabayı itibarsızlaştırmak için her türlü iftirayı, yalanı attılar ortaya.
Ama enkaz altındakilere belki sağ çıkarabiliriz umuduyla tek bir şey soruluyor:
Sesimi duyan var mı!
(**) Setenay Guaşe: Çerkes destanlarındaki Bilge Kadınlara verilen isim. Üzerine kitaplar var ve çok uzun anlatılar var üzerine.