Kılıçdaroğlu: Evet bahar geldi ama Bursa yüreğimde yara
Kılıçdaroğlu, "Birlikte mücadele ettiğimiz zaman kazanabiliriz. Ayrı ayrı mücadele değil, birlikte mücadele etmek zorundayız. Evet bahar geldi ama Bursa yüreğimde yara olarak duruyor" dedi. Kılıçdaroğlu, gazetecilerle ilgili konuşmasında karamsar bir tablo çizdiğini ama karamsar olmadığını söyledi.
Çankaya Çağdaş Sanatlar Galerisi'nde düzenlenen Çağdaş Gazeteciler Derneğinin Yılın Başarılı Gazetecileri Ödül Töreni'ne katılan Kılıçdaroğlu, basının aslında birer kamu görevlisi olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, basının halkın gözü, kulağı ve sesi olarak onların sorunlarını dile getirdiğini belirterek "Bazen yazarak, bazen yorumlayarak, bazen bir film yaparak, hemen hemen hayatın her alanına girip geniş kitleleri, toplumu bilgilendiriyorsunuz." dedi.
Çağdaş demokrasilerde medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü güç olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Ben bir dönem Başbakana, 'Gelin anayasa değişikliği sırasında dördüncü güç olarak da medya yazalım.' demiştim. Böylece medyada çağdaş demokrasilerde olduğu gibi bir anayasal kurum olarak yerini alsın diye düşüncemi ifade etmiştim ama bu olmadı. Tabii gazeteciliğin çok zor olduğunu biliyorum, hele Türkiye koşullarında çok daha zor olduğunu biliyorum."
Kılıçdaroğlu, gazetecilikte mesai diye bir kavram olmadığını vurgulayarak "Bir yerde olay olmuştur. Günün 24 saatinde gazeteci oradadır. Yağmur mu var? Kış mı var? Kar mı yağıyor? Hava sıcak mı? Hava soğuk mu? Bunlara bakılmadan geniş kitleler bilgilensin diye gazeteciler oraya koşarlar." diye konuştu.
"Gazeteci rahat haber yapabiliyorsa demokrasi var"
"Eğer gazeteci rahat bir haber yapabiliyorsa, yazabiliyorsa ve yorumlayabiliyorsa haberi olduğu gibi alıp geniş kitlelere taşıyabiliyorsa orada demokrasi var." ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Gazeteci yaptığı her haberden özel bir keyif alır. Geniş kitleleri bilgilendirdiği için ama haberi yapıp, bu haberi geniş kitlelere yansıtamıyorsa ya da büyük baskı görüyorsa veya yazdığı haber çöp sepetine atılıyorsa orada demokrasi yoktur. Bugün geldiğimiz nokta Türkiye'de budur. Bunu söylemekten ötürü, bunu söylediğim için aslında ben de rahatsızım. 'Keşke olmasa' diyorum."
Bu çıplak gerçekleri dillendirmenin kendisinin görevi olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bakıyoruz dünyada en çok gazeteci hapseden ülke Türkiye ama yetkililer diyorlar ki 'Türkiye'de demokrasi var.' Cumhuriyet gazetesi yazarları içeride, neden? Eren Erdem içeride, neden? Osman Kavala içeride, neden? Neden bunlar içerideler? Hangi gerekçeyle içerideler? Yolsuzluk mu yaptılar? Başka şeyler mi yaptılar? Hayır. Bunlar gazeteci ve sadece haber yaptılar. Haber peşinde koştular. Dolayısıyla Türkiye içeride ve dışarıda olmak arasında çok büyük farkların olmadığı bir yarı açık cezaevi görünümdedir. Türkiye böyle bir görünümdedir dersek aslında yanılmamış oluruz."
"Eğer biz sadece gazetecilerin değil akademisyenlerin, avukatların, yazarların, sanatçıların, çizerlerin özgür olduğu bir Türkiye'yi inşa edebilirsek o zaman hep birlikte görevimizi yerine getirmiş oluruz." diyen Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bugün sabah kalkıp internet sitelerine baktığımda sizlerle ilgili bugün 3 haber ile karşılaştım. Birinci haber şuydu; Hürriyet gazetesini basan kişi AK Parti'nin Londra temsilcisi olarak atanmıştı. Bir gazeteyi basıyorsunuz. Sopalarla basıyorsunuz gazeteyi, terör estiriyorsunuz ama siz demokrasinin beşiği olan bir ülkeye bu gazeteyi basan kişiyi bir partinin temsilcisi olarak atıyorsunuz. Hangi çelişkiden söz edeceğiz? Hangi akıldan hangi mantıktan söz edeceğiz?"
Kılıçdaroğlu, ikinci haberin ise Zeynep Kuray, İrfan Tunççelik ve Canan Coşkun'un gözaltına alınması olduğunu aktararak şunları dile getirdi:
"Üçüncü olay Yavuz Selim Demirağ'ın saldırıya uğramasıydı. Hastanede ziyaretine gittim. Bir gözünde bant, kafasında sargı. Bir televizyon programdan çıkıyor, evine giderken evin kapısını açarken dış kapıyı açarken, 3 katlı bir apartman Yenimahalle'de oturuyor. Kendi ifadesiyle 7 kişinin saldırısına uğruyor. 'Ellerimle kafamı tuttum' diyor. 'Öldürün' diye bağırıyorlar. Ağır bir travma, gerçekten ölümden dönen bir gazeteci. Ne yaptı bu gazeteci? Bir televizyon programına katıldı ve düşüncelerini açıkladı. Ne diye suçluyorsunuz? 'Neden düşüncelerini açıkladın?' diye. Ne yapıyorsunuz? 'Seni sopalarla öldüreceğiz.' Faillerin bulunması lazım. Yakalanması lazım, yargılanması lazım. Sağlıklı bir yargılama yapılır mı? Endişem var."
"Karamsar tablo çizdim ama karamsar değilim"
"Karamsar bir tablo çizdiğimin farkındayım ama asla karamsar değilim." yorumunu yapan Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Birlikte mücadele ettiğimizde çok güzel sonuçlar elde edebiliriz. Türkiye'nin bütün demokratlarının, alt ayrımları bir kenara bırakıp birleşmeleri gerekiyor. Eğer bu ülkede demokrasi olacaksa hepimiz için olacak. Birlikte mücadele ettiğimiz zaman kazanabiliriz. Ayrı ayrı mücadele değil. Birlikte mücadele etmek zorundayız. Evet, baharı getireceğimizden söz ettik. Evet, bahar geldi ama Bursa yüreğimde yara olarak duruyor."
Kılıçdaroğlu, yine aynı tempoda aynı çizgide mücadeleyi sürdüreceklerine dikkati çekerek şunları kaydetti:
"Hepimizin demokrasiye ihtiyacı var. Hepimizin yürekli gazetecilere ihtiyacı var. Hepimizin gerçekleri öğrenmeye ihtiyacı var. Hepimizin birlikte mücadele etmeye ihtiyacı var çünkü bu devlet sıradan bir devlet değil. Bu devlet, birileri eline cetvel alıp, pergel alıp çizerek bizim sınırlarımızı çizdi diye düşüneceğimiz bir devlet değil. Kanla gözyaşı ile kurulan demokrasi için ağır bedeller ödeyen bir devlet. O zaman birlikte demokrasiyi yeniden inşa etmek zorundayız. Bütün kurumlarıyla ve bütün kurallarıyla. Bunu yaptığımız zaman caddeye çıkıp rahatlıkla gezebileceğiz ve düşüncelerimizi rahatlıkla aktarabileceğiz. Hepimiz birbirimize saygı göstermeyi bileceğiz. Biz bunu yaptığımız zaman dünyada saygınlığı olan bir ülke olarak yeniden kendimizi bir başka yerde konumlandırmış olacağız."
Kılıçdaroğlu, konuşmasının sonunda Çağdaş Gazeteciler Derneğine ve tüm habercilere teşekkür etti.