Korona günlerinde fotoğraf
360 fotoğraf sanatçısı korona günlerini 8 ülkedeki 41 şehirde görüntüleyerek pandeminin kişisel ve toplumsal yansımalarını belgeledi.
Tüm dünyada gündelik hayatı kökten sarsan, psikolojik, sosyal ve ekonomik yıkımlara sebep
olan pandemi sürecinin Türkiye’de de etkisini göstermeye başladığı, tartışmalı izolasyon
tedbirlerinin uygulamaya konulduğu mart ayını takip eden günlerde son yüzyılın en kritik
döneminin görsel belleğini oluşturmak amacıyla bir grup fotoğrafçı tarafından Korona
Günlerinde Fotoğraf adlı ortaklaşa bir editöryal fotoğraf çalışması başlatıldı.
19 fotoğrafçının çağrısı üzerine 33 fotoğraf editörünün görev aldığı, 360 fotoğrafçının katılım
talebinde bulunduğu çalışma, hazırlıkların tamamlanmasının ardından 3 Mayıs’ta başladı.
Türkiye’nin 31 ve Almanya, Azerbaycan, Finlandiya, Fransa, İngiltere, Kanada ve Kosova’nın
10 farkı şehrinden katılımda bulunan 360 fotoğrafçı iki ay süresince pandeminin kişisel ve
toplumsal yansımalarını fotoğrafladı.
Fotoğraf: Safa Baran Öcal
İçinden geçtiğimiz “tecrit” zamanlarına fotoğrafla bakmak; kaygılarımızı, umutlarımızı,
heyecanlarımızı ve korkularımızı kaydetmek; yaşama tutunma irademizi, dayanışma
hallerimizi görünür kılmak; birlikte bir görsel bellek oluşturmak; canlılar alemine ve doğaya
yabancılaşarak yarattığımız bu dünyada ne zaman ve nasıl biteceğini öngöremediğimiz bu
süreci kendimizden yola çıkarak yaşadıklarımızı ve yaşayamadıklarımızı, hiç bakmadıklarımızı, görmediklerimizi, hallerimizi, duygularımızı, anlarımızı fark ederek, kendimize daha içerden bakmayı deneyerek birlikte yol almak; birbirimize görüntüler aracılığıyla dokunarak eksikliğini hissettiğimiz güzel duyguları yaşamak; yaratıcılığımızın ve özgür ifadenin önünü açmak amacıyla uygulamaya konulan Korona Günlerinde Fotoğraf çalışmasında üretilen tekil fotoğraflar ve görsel hikâyelerin önemli bir kısmı, 1 Temmuz Çarşamba gününden itibaren www.koronagunlerindefotograf.com sitesinde yayınlanmaya başlandı. Çalışmanın web sitesi temmuz ayının sonuna kadar yapılacak güncellemelerle tüm hikâyelere ulaşılabilir hale getirilecek.
Facebook ve Instagram gibi sosyal medya platformlarında da tanıtım ve duyuruları yapılan
çalışma yaklaşık 6 bin tekil fotoğrafı ve 200’ü aşkın görsel hikâyeyi içeriyor. Bugünden
yarınlara bırakılan bu büyük görsel bellek, evlerde yaşanan tecritin etkilerini, çalışmak
zorunda bırakılanların koşullarını, sokaklardaki farklılaşan görünümü, yeni alışkanlıkları ve
yeni normal olarak adlandırılan bu dönemin içsel ve dışsal yansımalarını ilerleyen zamanlarda
hatırlamayı kolaylaştırmak ve üzerinde düşünmek için görünür kılıyor.
Korona Günlerinde Fotoğraf’ın web sayfasının ve sosyal medya hesaplarının linkleri ise şöyle:
https://www.koronagunlerindefotograf.com
https://www.facebook.com/koronagunlerindefotograf
https://www.instagram.com/koronafotograf
Fotoğraf: Özge Yüksel
Korona Günlerinde Fotoğraf çalışması neden yapıldı?
Bu çalışmanın temelinde, toplumsal her durumun, oluşumun, değişimin aynı zamanda fotoğrafın da konusu olabileceği fikri vardı.
DSÖ’nün pandemi ilanıyla birlikte Dünya yeni bir döneme giriyordu: “Hayatta kalmak” biraz da “evde kalmak”la mümkün hale gelmişti. “Tecrit”, “yalnızlaşma”, “endişe”, “korku”, “şüphe”… duygu repertuarımızda ilk sıralara yerleşmeye başlıyordu.
Pek çoğumuz, alışık olduğu fotoğraflama pratiğinden yoksun kalacaktı. Sokaklara, başka hayatların görünümlerine ulaşmak eskisi kadar kolay olmayacaktı.
Öte yandan yeni bir seçenek vardı hepimizin önünde:
“Evde kalıp kendine bakmak”
Ülkemizdeki “popüler fotoğraf pratiği” daha çok “ötekine bakmak” zihniyetiyle işlediği için pek de alışık olmadığımız “kendine bakış” yeni bir deneyim edinmemizi sağlayacaktı. Böyle bir deneyimi kişisel olarak gerçekleştirmek ya da küçük bir grupla yapmak yerine ulaşabileceğimiz herkesin katılabileceği bir format kurgulayabilirdik.
Türkiye’de fotoğrafla ilgilenen geniş bir kesimle ilişkimiz vardı. İlişkimiz olmayanlara da ulaşabilecek kanallara sahiptik. Yeni yaşantısını, duygu ve düşünce dünyasıyla birlikte yeni deneyimlerini ifade etmek isteyen herkes, fotoğrafçılık pratiği olmasa bile bu çalışmaya katılabilecek ortaklaşabileceği bir ifade alanı bulabilecekti.
Fotoğraf: Mehmet Ali Yükselen
Korona Günlerinde Fotoğraf çalışmasını başlatanlar kimlerdi?
Bu çalışma Fotoğraf Vakfı, Galata Fotoğrafhanesi – Fotoğraf Akademisi, Nar Photos kadrolarının ilk çağrısıyla başladı. Her türlü toplumsal travma ve dönüşüm aşamasına fotoğraf aracılığıyla “dahil” olabilmek için refleks geliştirmiş bu ekip deprem dönemlerinde, siyasal/toplumsal itirazların yükseliş dönemlerinde olduğu gibi hayatın bu yeni evresinde de “toplumsal sorumluluk sahibi fotoğrafçılık” anlayışıyla harekete geçti.
Korona günleri fotoğraflaması için hazırlanan taslak, daha geniş kadroya açıldı ve taslağı geliştirme çağrısı yapıldı. Geliştirme aşamasına katılan 19 fotoğraf insanının yaptığı çağrı ile üç ay sürecek Korona Günlerinde Fotoğraf çalışması başladı.
Çalışma nasıl kurgulandı? Hangi ilkelerle yürütüldü?
KGF faaliyeti temel olarak geniş katılımlı bir editoryal çalışma olarak tasarlandı. Yani fotoğrafçılar ile görsel hikayeler üreteceklerdi.
Ülkemizde profesyonel alandaki sınırlı uygulamalar dışında pek yaygın olmayan bu işleyiş iki grupta iki farklı yöntemle gerçekleşecekti. KGF’ye katılacak editörler de fotoğrafçılar da çalışma gruplarını kendileri seçecekler ancak eşleşmeler rastlantısal olacaktı.
Birinci grupta yer alan fotoğrafçılar ana konu etrafında tek fotoğraflar üretecekler, ikinci grupta yer alanlar ise baştan belirledikleri hikayeyi editörle birlikte geliştireceklerdi.
Çalışmanın sonunda birinci grupta çekilen fotoğrafların tamamı, bu gruptaki editörlerin hikaye üretebilmesi için bir havuzda toplanacaktı. İkinci gruptaki fotoğrafçılar ise editörlerin son halini verdiği fotoğraflarla bir görsel hikaye üreteceklerdi. Çalışma bu şekilde kurgulandı ve uygulandı.
KGF’de geçerli olan temel ilkeler arasında “yarışmacı ruh yerine dayanışmacı ve paylaşımcı tutum”, “yaratıcılığın ve özgür ifadenin önünü açmak”, “ırkçılık, ayrımcılık, cinsiyetçilik, şiddetçilik, türcülük gibi tutumlardan uzak durmak”, birbirimize karşı davranışta olduğu gibi dilde de bu ilkelerin hayata geçirilmesini sağlamak hedeflendi.
Aynı zamanda bir “müfredatsız/açık eğitim” özeliği taşıyan KGF çalışmasının alternatif metod olan “birlikte gerçekleşmesi beklendi.
Fotoğraf: Kamile Kurt
Çalışmanın sonundaki beklenti neydi?
KGF çalışmasında sonuçtan çok işleyişin adil ve eşitlikçi olması, yaratıcılığın ve özgür ifadenin önünün açık tutulması önemsendi. Ancak elbette sonuç da değerli bir veriler toplamı olarak ortaya çıkacaktı.
Bu çalışmadan elde edilecek olası sonuçlar konusunda: Kişisel ve toplumsal hikayeler anlatabilen güçlü fotoğrafları, bağlam metinleriyle sunan görsel hikayecilik dilinin pratiğini
yapmak. Türkiye’de egemen olan biçimci yaklaşım ve süslemeci tavırla üretilen “klişe görüntü fotoğrafçılığının” yanı sıra böyle bir içerikli alanın da varlığını deneyimlemek.
Görsel hikaye anlatıcılığının sadece fotoğraf elitinin pratiği olmadığını, herkesin ulaşabileceği bir ifade aracı olabileceğini deneyimlemek. Fotoğrafçılık alanındaki ilgi / bilgi düzeyine bakılmaksızın her isteyenin KGF çalışmasına katılarak görsel hikaye pratiğine bir giriş yapmasının önünü açmak.
Fotoğraf: Burcu Şafak
Bu fotoğraflar ne işe yarayacak?
Yeni hayatın KGF çalışmasında üretilen, Nisan-Mayıs-Haziran 2020’ye tarihlenen ilk dönemine ait 10 bine yakın fotoğraf aslında bir görsel hafıza toplamıdır.
Bu toplam değerlidir ancak ne yazık ki kültürel iklimimizde herhangi bir önemi yoktur.
Hafıza odaklarına sahip olmadığımız bir toplumda, daha önce gerçekleştirilen pek çok çalışmada olduğu gibi KGF’de üretilen tarihsel kayıtlar da bir süre sonra silinip gidecek, sanal ortamdaki varlıkları “koronagunlerindefotograf.com” sitesinin parasını ödemediğimiz gün ortadan kalkacak.
Gerek fotoğraf öğreten akademiler için, gerekse sosyoloji, toplumsal psikoloji alanlarındaki bilimsel çalışmalar için veri teşkil edebilecek bu görsel toplam kendisinden çıkan yeni çalışmalar ve sonuçlar üretemeden yapıldığıyla kalacak. Akademyanın çalışma alışkanlıklarına pek yatkın olmayan, araştırma odaklarının ilgisini çekmeyen KGF gibi görsel veri toplamları giderek bir haz nesnesi olarak yaygınlaşan fotoğrafçılık pratiğimizin fantezilerinden biri olarak kalacak ancak değerinden hiçbir şey kaybetmeyecek.