Kürecik Üssü kapatılsın diyenler neden birden sustu?

Çünkü samimi değillerdi, bunu “oy hesabı” olarak kullandılar.

Seçim gecesi…

Cumhurbaşkanı Erdoğan kenara çekilmedi.

Saatlerce ortadan kaybolmadı.

Balkona çıktı. Elini “kalbine” koyarak konuştu.

22 yıldır kendisine “diktatör” diyenlere karşı yine millete dönerek “Sizden gelen kabulümdür, mesajı aldım, gerekli adımları atacağım” dedi.

Milletini “asla” suçlamadı ki doğru tavır da buydu.

Sonuçlar mesajdı, ama sadece hükümete değil!

Gelecek Partisi yüzde 0,07 oranıyla bir mahalle edecek kadar oy alamadı.

Gelecek, Deva, Demokrat ve Saadet Partisi dördü birden toplam %1,2 oy aldılar.

Bu da mesajdır!

Peki, “İsrail’e ticaret kesilsin” diyenler neden birdenbire sustu?

“Kürecik üssü kapatılsın” diyenler eylem yapıp girişimde falan bulunacak mı?

İmamoğlu ve Yavaş “çok iyi belediyecilik yaptıkları” için mi tekrar seçildiler?

Yoksa Ak Parti’nin geldiği süreç mi seçmeni etkiledi?

İstanbul ve Ankara’da CHP’li seçmen kendi başkan adaylarını “ekonomi iyi olsa bile” destekleyecekti.

Ak Partili seçmenler “çeşitli gerekçelerle” sabah kalkıp oy kullanmaya gitmediler. İşte bu gerekçeler çözülürse “Haydi bir daha” deme imkânınız olur.

Mevzuyu uzatmayacağım.

Başkan Erdoğan bundan sonraki yol haritasının ipuçlarını önceki günkü MYK toplantısında verdi.

2028’de neler olur?

1)Ekonomi (kiralar, fahiş fiyatlar, emekli maaşları) ivme kazanır ve düzelirse, insanların geleceğe dair beklentileri olursa,

2)Ak Parti’de “telefonuna ulaşılabilen kişi sayısı” artırsa,

3)Algı yönetimlerine karşı etkili mekanizmalar kurulabilirse,

4)Yalanlar ortaya atılıp yayılmadan önce ilgili bakanlıklar hemen gerçeği açıklarsa, işte o vakit Ak Parti ve MHP yine, yeni, yeniden birinci parti olur.

Süresiz nafaka mevzusu, sokaktaki başıboş köpekler mevzusu yıllardır çözülemedi. Tüm yetkililer vatandaşa hak veriyor, ama kimse adım atmıyor.

Tüm bunlar yapılmaz ise yerel seçimlerde “büyük uyarı” yapan vatandaş genel seçimlerde de sandığa gitmekten imtina edebilir.

Üç ifade önemli: “Kibir, ruh ve taze kan”

Bunlar parantez içindeki kelimeler olarak kalmamalı; ancak “taze kan” derken ahde vefa da unutulmamalı!

Şahsi kanaatim; halkın içinden çıkarak yükselen ve çekilen acıları bizzat yaşayarak bu zamanlara gelen Recep Tayyip Erdoğan’ın esas “ustalık” döneminin bugünden itibaren başladığını göreceğiz.

“TERÖRLE MÜCADELEYE EVET, SEÇMENLE MÜCADELEYE HAYIR”

“PKK sizi tükürüğü ile boğar” diyen adam;

1) Aday oluyor

2) Adaylığı kabul ediliyor

3) Seçimlere giriyor

4) Seçmen kâğıdına adı yazılıyor

5) Vatandaş bu ismi orada görüp "evet" mührü basıyor yahut basmıyor

6) Oylar tek tek sayılıyor

7) Rakamlar tutanak altına alınıyor

8) Bu tutanak sonuçları tüm Türkiye'ye duyuruluyor

Buraya kadar itiraz edelim yahut etmeyelim durum budur!

Sonra ne oluyor?

Mahkeme kararı varmış, yanlışlık yapılmış, sen aday olamamışsın, bu sebeple seni değil ikinci gelen kişiyi belediye başkanı yapıyoruz,  diyorsun.

Karşındaki de “Vay bana haksızlık yapıldı, haydi sokağa” diyerek ortalığı ateşe vermeye yelteniyor.

Hukukla oyun mu oynuyorsunuz?

Öncelikle, "PKK sizi tükürüğü ile boğar" diyen şahıs nasıl bu ülkede siyaset yapmaya devam ediyor?

Bir kere bunun sorgulanması lazım!

Bu tür olaylar öyle kısır döngü olarak sürecek mi?

PKK’lıların sokakları yakıp yıkmasına ve şehirlerde olay çıkarmasına asla müsaade edilemez.

2024 Türkiye’si bunu hak etmiyor.

Müsebbipler ortaya çıkarılmadıkça Türkiye hukukunun “kısır döngüsü” devam edecektir.

Hukukumuz “tutanın elinde” kalmamalı!

SON SÖZ: Şimdi herkes özeleştiri derken “öğüt verme” peşine düştü. Elbette özeleştiri olacak, lakin bir de dönüp kendimize bakacağız. Türkiye kısır döngüye girmemeli. “Büyük ve güçlü Türkiye” derken kendimizi “Hangi parti önde?” tartışmalarına hapsetmekten uzaklaşmazsak gelişemeyiz. Elimizde dünyanın en iyi liderlerinden biri var. Zamanın ruhunu ıskalamadan en ileriye atılmak zorundayız.