Masa mektubu: Şu üç gün, üç gecede hiç 14 Mayıs gecesi saat 21.00'i düşündünüz mü?
Meral Hanım…
Kemal Bey…
Farkında mısınız, dün Bursaspor Stadı’ndan hepimize çok ciddi bir mesaj geldi.
Öyle basit bir mesaj değildi bu…
Öyle “Diyarbakır sahasında Bursaspor’a tepki vardı bu da ona tepki” deyip geçiştirilecek bir şey değildi seyrettiğimiz olay…
***
Çok daha ileri, çok daha planlı ve çok daha kötü niyetli bazı insanların sonu çok kötü olabilecek bir provokasyon kalkışmasıydı bu…
Bir zamanların faili meçhullerinin sembolü olan Toros araba fotoğrafları, Yeşil denen, bir dönemin faili meçhul cinayetlerinin sembolü bir insanın fotoğrafları, art niyetin boyutunun tüyler ürpertici bir amaca dayandığını açıkça gösteriyordu…
Bursa, küresel ekonomiye en açık şehirlerimizden biri…
Bu olay seçime doğru giderken hem iktidarı hem de muhalefeti ciddi şekilde düşündürmesi gereken bir provokasyondu bu…
Öyle statlardan yükselen “Hükümet istifa” sloganlarından biri değildi.
***
75 yaşında bir yazar olarak bu yazıyı işte bu endişenin yarattığı duygularla yazıyorum.
Önümüzde deprem nedeniyle dümdüz olmuş, yeniden inşa edilmesi gereken bir ülke enkazı var.
Kutuplaşmanın depremde bile bir araya getiremediği iki yakamız, yaklaşmakta olan fırtınaya karşı apaçık duruyor.
Ama depremi konuşmuyoruz…
Bursa’dan böylesine vahim bir ilk sinyal gelmiş…
İlgilenen bir köşe yazarı, bir konuşan kafa yok.
Var mı, yok mu Altılı Masa…
Herkes kolları sıvamış, bıçaklar çekilmiş suçlu arama peşindeler…
***
Seçime iki aydan biraz fazla zaman kaldı…
Şimdi Meral Akşener’le Kemal Kılıçdaroğlu’na seslenmek istiyorum…
Masa krizinin üzerinden neredeyse 72 saate yakın zaman geçti.
Arada cuma, cumartesi, pazar geceleri vardı…
Bu gecelerde, biraz uyuyabildiyseniz, eğer…
Bir iki saniye için bile olsa, 14 Mayıs 2023 akşamı saat 21.00’i kafanızda canlandırabildiniz mi?
Canlandırmadıysanız hadi gelin birlikte yapalım o işi…
***
O gece sandıktan Kemal Kılıçdaroğlu çıkarsa hiç mesele yok…
Herkes kendine göre güzel bir açıklama yapabilir…
İyi de Cumhurbaşkanı Erdoğan daha ilk turda seçilirse ne olacak?
Ne diyeceksiniz…
Kendinize ve çevrenize ne söyleyeceksiniz?
***
Siz Meral Hanım, “Bak Kemal Bey, ben sana demedim mi?”
Bunu mu diyeceksiniz?
Ya Kemal Bey, siz ne diyeceksiniz, partinin ışıklarını kapatıp eve giderken?
“Bak gördünüz mü Meram Hanım yüzünden seçilemedim…”
Siz bunları söylerken Erdoğan kim bilir kaçıncı balkon konuşmasını yapıyor olacak…
Düş kırıklığını yaşayan insanlar ise sadece şunu söyleyecekler:
“Böylesine lehinize bir dönemde bile aranızda kavga edip, bu işi başaramadınız…”
***
Haklı olacaklar…
Çünkü siyaset bir sonuç sanatıdır ve rahmetli Demirel’in dediği gibi, “Hiçbir şey başarının yerini tutamaz…”
***
Ama biliyorum…
İkinizin kafasında da şu ihtimal var:
“Erdoğan ilk turda seçilemez…”
Ne yazık ki bugün Erdoğan’ın seçilmesini istemeyen insanların hemen hepsinde de zafer ölçüsünü “Erdoğan’ın hiç olmazsa birinci turda seçilememesine” indirdiniz…
***
Tamam, öyle diyelim…
O zaman Erdoğan’ın seçilememesi için ikinci turda birbirinize ihtiyacınız olmayacak mı…
Olacak… Matematik de böyle diyor…
Son umudumuz da böyle…
O zaman nedir bu Meral Hanım’a saldırmalar, “Para aldın”, “Erdoğan’la anlaştın”, “Beşli çeteyle anlaştın” tweetleri…
Nedir bu bütün köprüleri yakan kontrolsüz öfke, hiddet…
Nedir bu trolleşme…
Aynı şeyi İYİ Parti’nin öfkelileri için de söylüyorum…
***
O nedenle ikinize de sesleniyorum.
Lütfen kulak vermeyin bu gazetecilere…
Bu sizi dolduruşa getiren konuşan kafalara…
Trolleşmiş amigolara…
Bu köprü bombacılarına…
“Müesses Nizam Kemal Bey’i istemedi”, “Gizli el siyaseti dizayn etti”, “Beşli Çete ortaklığı bozdu” türünden komplo teorilerine…
Lütfen prim vermeyin bu insanlara…
Her iki partinin içinde de sağduyulu insanlar var.
Bırakın onlar konuşsun…
İtibarlı büyükşehir belediye başkanlarınız girsin devreye…
İlk turu kurtaramadınız, hiç olmazsa son umut olarak ikinci turu kurtarmaya çalışan.
Makulün reytingini düşürmeyin…
Çünkü ihtiyacınız olan oy, azgın azınlıklardan, Twitter bağımlılarından, reyting vampirlerinden, kendi küçük mahallesinin alkışlarıyla beslenip, mest olan konuşan kafalardan, artık zerre kadar esamesi okunmayan köşe yazarlarından gelmeyecek…
Son kararı onlar değil, makul insanlar verecek…
***
Bu ülkeyi gazetecilerle, köşe yazarları ile konuşan kafalarla yönetmeye çalışanlar dün hüsrana uğramıştı…
Yarın da hüsrana uğrayacak…
Lütfen 14 Mayıs gecesi saat 21.00’i bir kere gözünüzün önünde canlandırın…
Eğer o gece sandıktan siz çıkamazsanız…
Bugün yanınızda görünüp, karşı tarafa ateş eden Yakup Cemil’lerin silahları bir anda size dönecektir…
Çünkü o hüsran ve düş kırıklığı gecesinde reyting, başarılı olanı övmekten değil, başarısız olanı dövmekten gelecektir.
Kendi küçük mahallelerinde kan kokusunu en iyi alanlar da onlardır…